İş dünyası güven için acı da olsa bir reçete istiyor
Yılın ilk yarısı önce deprem ardından seçim belirsizliği ile geçti. İş dünyası, Türkiye Cumhurbaşkanı’nı 28 Mayıs’ta seçse bile şimdiden gelecek sene yapılacak belediye seçimlerine dikkat çekerek: "Bir sene daha popülist politikalarla zaman kaybetmek istemiyoruz. Acı reçete içerse bile artık önümüzü görecek güven artırıcı tedbirler gerekiyor.”
Türkiye aylardır seçimlere kilitlendi. Sadece iş dünyası değil, yaşlısı genci, emeklisi öğrencisi sokakta herkes seçimleri ve olası senaryoları değerlendiriyor. Yüzyılın en büyük yıkımına sebep olan deprem, sıcak gündeme ‘seçim sonuçlarına’ vereceği yön ile de konuşuldu. Bu süreçte iş dünyası ise çok yönlü sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı.
Piyasalarda oluşan faiz-enflasyon-kur sarmalı seçim ekonomisinin de devreye girmesiyle önce bir belirsizliğe ardından da; farklı kurların, faiz oranlarının ve yüksek bir hayat pahalılığı yaşanmasına sebep oldu. İç piyasada finansal dengeler bozulurken küresel ekonomilerde yaşanan yüksek enflasyon ve talep daralması, resesyon riskini artırdı.
İhracatta rekor serileri son bulurken kayıplar artmaya başladı. Ancak seçimler nedeniyle iş dünyasından gelen talepler kısık seslerle ifade edilirken gözler seçim sonuçlarına odaklandı. 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinde gelen sonuç 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci turu işaret etti. Veriler Millet İttifakının umutlarını yok etmedi ama Cumhur İttifakı’nın sonuca daha yakın olduğunu gösterdi. Sonuç her ne olursa olsun, belirsizlik 15 gün uzadı.
İş dünyasının farklı sektörlerinden temsilcilerle yaptığım görüşmelerde belirsizliğin sürmesi ve 28 Mayıs sonrasını değerlendirmeye çalıştık. Tüm sektörlerden gelen tepki ayrı neredeyse aynı kulvarda buluşuyor. İş dünyası temsilcileri mevcut sorunlar, olası senaryolar ve tehlikeleri şu şekilde özetliyor:
Sırada 2024 belediye seçimi var
İş dünyası depremlerin de etkisi ile seçim ekonomisi ve vaatlerin yoğun yaşandığı bir dönem yaşandığına işaret ederek “Türkiye’yi doğrudan ekonomik sorunlara karşı etkin bir politika yürütülemediği” görüşünü savunuyor.
Seçim sonrası süreç için ise sorunlara kesken bir neşter vurulup vurulmayacağı noktasında tereddütlü. Çünkü, 28 Mayıs’taki seçimlerden çıkan sonuç ne olursa olsun kısa vadede bir değişiklik olmayacağını düşünüyor. Zira 2024 yılında bu defa belediye seçimlerinin yapılacağını ve bu seçimlerin de ekonomide genel seçimler kadar etkili olacağını vurguluyor.
İş dünyasına göre Türkiye 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı’nı seçse bile belediye seçimlerinin yapılacağı önümüzdeki bir yıllık döneme kadar yine seçim ekonomisinin hakim, vaatlerin ön planda tutulacağı bir süreç yaşanacağından endişe ediyor.
Ekonominin temel sorunları, ihracatın desteklenmesi, piyasadaki nakit ihtiyacının çözümüne dönük tedbirlerin geri planda kalacağı ihtimalini tartışıyor. Bu sebeple de maaşlar, enflasyon, döviz, kur baskılaması ve faizlerin bir yıl daha gündemin ana maddesi olarak kalacağını söylüyor.
"Ürkek ceylan moduna devam edeceğiz"
İş dünyası için en kötüsü belirsizlik. Bu nedenle de konuştuğumuz iş dünyası temsilcileri, “Hali hazırda, kur, faiz enflasyon sarmalı devam ederken belirsizlik sürecinde kimse yatırım yapmaz. Bu yüzden kimin geldiği veya nasıl bir politika izleyeceğinden çok birinin gelip bir ekonomi politikasını net bir şekilde hayata geçirmesi önemli. Kemer mi sıkacağız, sıkalım. Sert tedbirler mi alınacak, alalım. Yeter ki belirsizlik kaygısından uzaklaşıp, ürkek ceylan modundan çıkalım” yorumunu yapıyorlar.
İş dünyasının 4 temel sorunu
İhracatçıların en önemli sorunu dünyada yaşanan talep daralması. Yılın ilk çeyreğinde Avrupa Birliği’nin ithalatı yüzde 10 düştü. Yüksek enflasyon yaşayan ve talep daralması ile birlikte resesyon riski yaşayan AB ülkelerindeki belirsizlik Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkiliyor.
2023 yılının ilk 4 ayında AB üyesi ülkelere ihracat 3, Avrupa Bölgesine ihracat 5 milyar dolar düştü. Pandemi sürecinde uzak ülkelerden tedarik zinciri bozu lunca Türkiye hızlı bir manevra ile bu açığı kapatarak kendisine avantaj sağladı.
Bu sürçte Avrupa’nın tedarikçisi olduk ve bu her ay ihracat rekorları kırarak yıllık ihracatı 170 milyar dolardan 250 milyar dolara yükseldi. Ancak Çin’in tedarik zincirini yeniden kurması ve hızlı bir dönüş yapması, Türkiye’nin lojistik avantajını sona erdirdi. Çin pandemiden sonra hızla toparlandı. Üretim ve lojistik avantajı yeniden ele geçirdi ve daha hırçın bir şekilde küresel ticarette ağırlığını koymaya başladı.
Bu süreçte Çin başta olmak üzere Uzak Asya ülkeleri ile fiyat rekabetinde Türkiye ‘kur’ kaynaklı kayıplar vermeye başladı. Asgari ücret, artan enerji maliyetleri ve hammadde değer artışları nedeniyle üretim maliyeti yüzde 40 artan Türki ithalatçısı ‘kur’ baskısı nedeniyle rekabette geride kaldı ve pazar kayıpları yaşadı. Bu 4 temel sorunun yılın ilk çeyreğinde bilançolara yansıdı.
Buna bağlı olarak karlılık ve dış satış azaldı. Yılın ikinci çeyreğine bu temel sorunlarla giren ihracatçılar, yeni pazarlar ve katma değeri yüksek ürünlere ağırlık vererek ikinci çeyrek için daha hazırlıklı oldu. Sektör temsilcileri ikinci çeyrekte dış talebin bir miktar arttığını ve bunun siparişlere yansıdığını kaydediyor.
Finansmanın kalitesi bozuldu
Girdi sağlayan enstrümanlarda yaşanan bozulma borçlanmada da yaşanıyor. Son yıllarda düşük faiz ile TL borçlanmanın teşvik edilmesi olumlu bir tercih oldu. İş dünyası için rahatlatıcı bir uygulama yaşandı. Ancak enflasyonun artması ile beraber finansmana erişim zorlaştı.
Aslında sınırlı da olsa bir ulaşım var ama finansa erişimin kalitesi bozuldu. Bankalar faiz dışında bazı kalemler ekleyerek borçlanma maliyetini yüzde 50 seviyesinde artırdı. Bunun yanında bankalar ayrıca vadeyi kısalttı. Bugün neredeyse 6 aya kadar vadeler düşmüş durumda. İş dünyası için seçim sonuçları belirleyici olmayacak. Sektörler, seçimlerin bir an önce an önce geride kalarak, temel sorunlara karşı artık iyi ya da kötü bir aksiyon alınmasını istiyor.
Piyasada üç farklı kur var
İhracatçıların ve iç piyasanın yeni dönemde en büyük sorunu yine kur olacak. Bizim de daha önce DÜNYA olarak yaptığımız haberlerle gündeme getirdiğimiz ‘farklı kur’ sorunu onların yaşadığı en önemli ve iş yapmayı zorlaştıran önemli bir problem. Sektör temsilcileri şu anda fiilen 3 farklı kurun işlediğini ifade ediyor.
Merkez Bankası, Tahtakale ve bankalar. Hammadde alırken yüksek kurdan döviz alan satıcı, ürün karşılığında aldığı Türk Lirası’nı dövize çevirirken farklı bir kurdan alıyor. Geçtiğimiz hafta kurda oluşan makas yüzde 10’a kadar çıktı. İş dünyası güne önce bankalarda saatler süren kur pazarlığı ile başlıyor. Kur makası açıldıkça da bu enflasyona yansıyor ve maliyetler sürekli artıyor.