İş dünyası bile umursamadı
8 Haziran 2011 tarihli 27958 sayılı "Mükerrer" Resmi Gazete'de yayımlanan 11 KHK ile sayı sırasıyla Aile ve Sosyal Politikalar (633), Avrupa Birliği (634), Bilim, Sanayi ve Teknoloji (635), Çevre, Orman ve Şehircilik (636), Ekonomi (637), Gençlik ve Spor (638), Gıda, Tarım ve Hayvancılık (639), Gümrük ve Ticaret (640), Kalkınma (641) bakanlıkları kurulmuş; teşkilat ve görevleri belirlenmişti.
Bunlarla birlikte, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi ile Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi başkanlıklarını kuran; teşkilat ve görevlerini tanımlayan 642 sayılı KHK ve bakanlıklarda "bakan yardımcılığı" makamı ihdas eden 643 sayılı KHK da aynı gazetede yayımlanarak, yürürlüğe konulmuştu.
TBMM'den aldığı kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisini büyük bir hızla kullanarak kamu idari yapısından önemli düzenlemeler gerçekleştiren hükümet şimdi bu KHK'lar üzerinde aynı hızla bazı değişikliklere gidiyor.
Dönem kurumları
1990'lı yılların ikinci yarısından itibaren Türkiye'nin siyasi, idari ve ekonomik gündemine giren "düzenleyici kurumlar/kurullar" yoğun tartışmalara konu olmuştu. Dönem kurumları idiler. Kamu varlıklarının özellikle telefonun, enerjinin özelleştirilmesi; "deregülasyon" denen önemli kamu güdümlü ürün ve hizmet piyasalarını serbestleştirme süreçleri bu kurumlar için gerekçe oluşturmuştu.
Ayrıca, Türkiye o yıllarda bir krizden diğerine yuvarlanırken "istikrar programları" ile siyasi iktidarlar ve bürokrasi üzerinde tartışılmaz bir "güç" kazanan Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve "üyelik hayalleri" üzerinden de Avrupa Birliği "özerk" kurumların idari yapıya "monte" edilmesinde belirleyici rol oynadılar.
Uluslararası kuruluşların siyasi iktidarları ve bürokrasiyi "güdümleyici" etkileri o kadar güçlüydü ki bazı düzenleyici kurumların kuruluş kanun taslaklarının Dünya Bankası uzmanlarının kaleminden çıktığı bile iddia ediliyordu. Eh, taslakların bozuk Türkçesi de bunların İngilizce'den kötü çevrilmiş metinler olduğuna en azından karine sayılırdı!
Ne ki, bu oluşum öyküsü, bugün özerklikleri KHK'lere eklenen "torba maddelerle" kaldırılan kurumlardan bazılarının yetki ve görev alanlarında "iyi" işler yaptıkları gerçeğini ortadan kaldırmaz. En kıdemli Sermaye Piyasası Kurulu bir tarafa, sonrakiler arasında bu anlamda öne çıkan iki kurum Rekabet Kurumu/Kurulu ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu/Kurulu'dur. Haklarını teslim etmek gerekir.
Özerklik AB ile gitti!
Hükümet Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Telekomünikasyon Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Kamu İhale Kurumu, Rekabet Kurumu ve kısaca Tütün ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu'nun "idari ve mali özerkliklerini" 17 Temmuz 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 649 sayılı KHK ile kaldırdı.
Başta Rekabet Kurumu ile BDDK hatta EPDK olmak üzere Türk idari sistemine "monte" edilen düzenleyici kurumların özerkliklerini kaldırarak ilgili bakanlara bağlayan bu KHK'nin başlığı "Avrupa Birliği Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname."
İlginç bir rastlantı olsa gerek, özerklik iptali bu KHK'ya eklenen "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasında Dair Kanun Hükmünde Kararname" ile gerçekleştirildi. Bir anlamda, vaktiyle esas olarak "AB istiyor" diye zorla da olsa idari yapıya yerleştirilen kurumlar, şimdi AB Bakanlığı'nı kuran ve düzenleyen kararname kapsamında sıradan birer kuruluş haline dönüştürüldü.
Ve bir kez daha ilginçtir; 1990'lı, 2000'li yıllarda yine başta Rekabet ile BBDK olmak üzere özerk kurumların kurulmasını ısrarla isteyen, zamanın hükümetlerini bu işi savsamakla eleştiren iş dünyasının temsilcilerinde nedense bugün "tık" yok! Yalnız iş dünyası mı? Vakti zamanında ekonomi sayfalarında "özerklik" lehine kalem oynatanların çoğu da ortada görünmüyor. Neden acaba?