İş bilmeyenlerden misiniz?
Siz hangi kesime giriyorsunuz? "Teğet geçmekte" olan ekonomik krizi ufak tefek hasarla da olsa göğüsleyenlerden misiniz? Yoksa, "işini bilmez beceriksizin, başarısızın teki" olduğunuz için çalışanlara yol verip işletmenizin kapısına kilit vuranlardan mısınız?
Bir şey daha sorayım: Yoksa siz, kriz mriz tanımadan gemilerini dağdan, milyon Euro'luk "danışmanlık ücretini" İstanbul'un asfalt yollarından aşırabilecek kadar işbilir, becerikli, başarılı olanlardan mısınız?
Bu soruların cevaplarını bilmiyorum. Ama, krizin Türkiye ekonomisinde yarattığı ciddi ve ağır sorunları biliyorum. Çünkü, DÜNYA okurları dertlerini bizlerle paylaşır, o yüzden bilirim. Yalnız bizler değil, hayatın içinde yaşayan herkes biliyor, herkes durumun farkında…
Kriz "teğet" geçmiyor. Üretim tesislerinin kapıları iş bilmezlik,
beceriksizlik, başarısızlık yüzünden kapanmıyor. Hayatta bunlar da olabilir. Ama, krizin kapattırdığı işyeri sayısı, beceriksizlikle kapatılanların çok üzerinde ise, ekonomik jargonda hiçbir teşhis ve analiz değeri bulunmayan bu tür söylemler, boş lâftan ibaret kalır. Türkiye'nin kriz fotoğrafı, kaldığını gösteriyor.
Çek sorunu krizin parçası
Biliyorsunuz, krizin gündeminde bir de "çek sorunu" var. Kuşkusuz ilk madde değil. Bir ara öne çıkar gibi oldu. Sonra unutuldu. Karşılıklı çek… karşılıksız çek… Vadeli çek… Çeki çektikten sonra ilgili bankada "iradem dışında yazdım" beyanıyla durdurulan çek…
Böyle tür ve boyutları var çek sorununun. Ve elbette, içinde "iş ahlâkı", "söz ahlâkı", borcuna sadakatsizlik; hattâ, krizi bahane edip alacaklısının çekini "gümletmek" gibi alt sorunları var. Belirteyim: Bunlar yalnız bugünün değil, geçmişin de sorunları
Ama bir de kusuru olmaksızın çek mağduru, çek mahpusu durumuna düşenlerin sorunu var. Kişisel irade dışında "mücbir sebep" kavramına sığan sorunlar. Bugünün krizi de "mücbir sebep"tir. Ekonominin "para damarlarını" daralttığı, tıkadığı için borçlunun dara düşüp alacaklısını dara düşürmek zorunda kaldığı, "zincirleme tepkimeli" bir durumdur ve sorunu ağırlaştırmıştır.
Kim bilir, bu durumda düşenlerin arasında işletmesini kriz nedeniyle kapatmak zorunla kalanlar da mevcuttur. İşletmesini kapattığı, üretimini durdurduğu, ürünün satamadığı için borçlarını, çeklerini zamanında ödeyemeyenler de vardır.
Kanunsuz suç olur mu?
Tüm bu kişiler çek sorununun aktörleri. Çekini "suç kastıyla" kesenler, karşılığını koyamayanlar, hileye hurdaya sapanlar elbette yasal yaptırımları hak ederler. Ceza neyse çekerler. Fakat, krizleri hiç bitmeyen bu ülkede "iradesi dışında" yasaların suç tanımına girenler, cezalandırılanlar, "içeri atılanlar" da var.
Bana ulaşan bilgiler, yasaların hapse mahkûm ettiği "çek suçlusu" sayısının 77 bin olduğu yolunda. 100 binden bile söz ediliyor. Bu kişilerin yasa karşısındaki konumunu, yargının verdiği kararları irdelemek bana düşmez.
Lâkin, Türk Ceza Kanunu'nu ile uyumlu yeni çek yasası bugüne kadar çıkarılmadığı için çek suçlarının "kanunsuz", çek sanık veya suçlularının "mahpus" kaldığını söylemek bana düşer. Çünkü, ceza hukukunun temel ilkelerinden birisi "kanunsuz suç, kanunsuz ceza olmaz"dır! Bugün "çek mağdurları" kanunsuz ceza altındadır ve bugünün krizi çek sorununu bir yılda yüzde 53 oranında büyütmüştür.