İran’da değişim rüzgarları esiyor
İran denildiğinde ilk akla gelen baskı rejimi, mollalar ve çarşaflı kadınlar. Algı o kadar güçlü ki farklı bir manzara hayal edemiyorsunuz. Ta ki bu ülkeyi görene dek. Geçtiğimiz hafta Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın organizasyonu ile İran’ın başkenti Tahran’a gittik. Tekstil, bebe ve çocuk konfeksiyonu üreticisi Bursalı 130 işadamı ikili iş görüşmelerinde bulundular.
Bursa’dan gazeteci dostlarımızla biz de görüşmelerden arta kalan zamanda İran sokaklarını arşınladık. Gümrükten geçtikten sonra üzerimizde oluşan tedirginliğin kalktığını, bize anlatılan İran ile gördüğümüz İran’ın çok farklı olduğunu söyleyebilirim. İran İslam Devleti'nde özellikle kadınlarla ilgili konularda katılık günden güne gevşiyor. Bir dönem hemen bütün kadınların, genç kızların kara çarşafa sokulduğu İran'da, şimdi kara çarşaflılar yok denecek kadar az. Kadınlar son derece bakımlı, olabildiğine makyajlı, estetik hayli yaygın. Kafelerde erkek kadın birlikte yan yana nargile keyfi yapıyor. Parklarda, metroda el ele dolaşıyor. Kot pantolon ve üzerine bluz yaygın giyim tarzı. Başörtüsü saçların ancak üçte birini örtüyor. Çoğu zaman arkaya kaymış ve neredeyse başın tamamı açıkta.
Kafe sayısı hayli fazla. Gençlerin en gözde içeceği alkolsüz bira. Ülkede insanların dans edip, içki içeceği yerler yok. Ama ev partileri yaygın ve bir kültüre dönmüş durumda. Evlerde her türlü içki bulunuyor. Mollalar hayli azalmış. 80 milyonluk ülkede 20 bin molla kaldığı söyleniyor. İran’da sabah öğle ve akşam olmak üzere 3 vakit, Cuma günleri ise her şehirde tek bir yerde Cuma namazı kılınıyor.
Okullarda İngilizce zorunlu ders olarak okutuluyor. Yerin 4 kat altında kurulan metro günlük 5 milyona yakın yolcu taşıyor. Korkunç bir trafik var. Yollar çok düzenli ama aşırı yoğunluk ve kural tanımazlık trafiği işin içinden çıkılmaz hale getiriyor.
37 yıldır ambargo uygulanan İran 7 ayrı marka yerli otomobil üretiyor. Benzinin sudan ucuz olduğu (suyun litresi 1 lira, benzin 70 kuruş) otomobil sayısı o kadar fazla ki, Tahran'da “tek-çift” plaka uygulanıyor. Bunun da çözümü bulunmuş. Her evde biri tek diğeri çift olmak üzere iki araç var. Lüks araçlar için yakın zamana kadar uygulanan kısıtlama gevşetilmiş az da olsa yeni araçları trafikte görebiliyorsunuz. Pazarın hakimi Çin. Yapılan ticaretin büyük bölümü kaçak.
İranlılar Çin’i ve Çin mallarını sevmiyorlar. Türklere ve Türk malı ürünlere büyük ilgi duyuyorlar. İran, Türk iş adamlarının gelip yatırım yapması için de her türlü desteğe açık hale gelmiş. Ticarette halk arasındaki söylem bu durumu daha iyi özetliyor: “Kötü mal Çin’den iyi mal Türkiye’den alınır.”
Gündüz 12, gece 8,5 milyon nüfusa sahip Tahran’da Milad Kulesi, kapalı çarşı, Gülistan Sarayı, Humeyni Türbesi, Merkez Bankası Müzesi görülmeye değer yerler olarak dikkat çekiyor.
Okur yazar oranı hayli yüksek. Günlük 1,5 saatlik kitap okuma süresi dikkat çekici. Rejim ülkede bir korku perdesi oluşturmuş. Fiziki bir durum yok ama herkes durumdan vazife çıkarıyor. Siyasi konular konuşulmuyor, yorumlanmıyor. Eski cumhurbaşkanı Ahmedinecad sevilmiyor. Gerekçesi onun döneminde Amerika’ya her kafa tuttuğunda daha fazla baskı gelmesi.