İran nükleer anlaşmasının jeopolitik sonuçları ne olur?
ABD ile İran arasında, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin diğer 4 daimi üyesi ve Almanya’nın katılımıyla varılan nükleer anlaşma, Ortadoğu’daki dengeleri değiştirecek sonuçlar yaratacak bir gelişme. Bir kan gölü ve istikrarsızlıklar alanı haline gelen Ortadoğu’da iki önemli aktörün, ABD ile İran’ın ilişkilerinde yeni bir rota tutturmaları, tarihi olarak yeni bir döneme işaret ediyor.
ABD’nin yıllardır düşman sınıfında gördüğü İran ile anlaşarak ılımlı ilişkiler kurmayı tercih etmesi, ABD’nin dikkatini Pasifik eksenine kaydırması, yani Çin ile rekabete odaklanmasının bir sonucu. ABD, uzun vadeli global hakimiyet mücadelesinde ana rakibi olarak gördüğü Çin’e karşı mevzilerini yeniden düzenlemeye çalışıyor.
ABD’nin Atlantik’te ve Pasifik’te geliştirmeye çalıştığı yeni ticaret anlaşmaları da, Afrika’daki girişimleri de hep Çin ile rekabet stratejisiyle bağlantılı. Obama yönetimi, bunun için Ortadoğu’daki yüklerini azaltmak istiyor. Irak ve Afganistan’dan çekilmesi de bu stratejiyle bağlantılı. Kaya gazı teknolojisi ve üretiminin gelişmesi sayesinde ABD’nin enerjide kendi kendine yeterli hale gelmesi ve Ortadoğu petrollerine pek de ihtiyacının kalmaması, ABD açısından yeni stratejisini uygulamanın maliyetlerini de azaltıyor. Nihai anlaşmanın ABD Kongresi’nin onayından geçmesinin zor olacağı da konuşulan ihtimallerden birisi. Ancak Güvenlik Konseyi üyeleri ve Almanya tarafından imzalanmış bir anlaşmanın ABD Kongresi’nde kabul edilmemesi, ABD açısından uluslararası alanda ciddi bir itibar kaybı olacağı açık.
Bu nedenle bu ihtimalin gerçekleşme şansı yok diyebiliriz. İran ise anlaşma ile hem ekonomik olarak hızlı bir yükselişe geçeceği için hem de bölgesel etkisini artırırken, İsrail ve Sünni Arap eksenindeki ülkelerin ABD ile ilişkilerini bir nebze zayıfl atacağı için bu işten karlı çıkacak. İran halkı arasında da coşku ve umutla karşılanan bu anlaşmanın, İran tarafından bozulma ihtimalini de yok sayabiliriz. Bu nedenle hesapları nükleer anlaşmanın gerçekleşeceğini kabul ederek ve bunun getireceği dönüşüme göre yapmak, daha akıllıca ek olur. Jeopolitik alandaki olası en önemli değişiklikleri şöyle sıralamak mümkün:
• İran’ın bölgedeki gücü ve etkinliği artacak. ABD ile Güvenlik Konseyi daimi üyeleri nezdinde barışan bir İran, Ortadoğu’daki diplomatik pazarlıklarda büyük bir oyuncu olarak kendini gösterme gücü ve meşruiyeti kazanacak.
• İran’ın ekonomik olarak güçlenmesi, ekonomisini dışarıya açması ile birleştiğinde Batılı ülkeler için İran önemli bir pazar haline gelecek ve Batı için önemi artacaktır.
• Ortadoğu’da süren taşeron savaşlarda İran’ın bölgesel etkinliğini kaybetmeden daha ılımlı bir çizgiye yönelme şansı doğacaktır. Bu da çığırından çıkmış sünni cephe taşeron savaşçılarının ve onları besleyen ülkelerin işini zorlaştıracaktır.
• ABD ilk kez İsrail’in şiddetle karşı çıktığı bir anlaşmayı, hem de en önemli düşmanı olarak gördüğü İran ile yapıyor. İsrail’in etkinliğinde önemli bir gedik açılmış oluyor.
• İran ile barışan ABD’nin Sünni Arap cephesine olan ihtiyacı azalacak. Bu süreç, uzun vadede Arap monarşilerinde iç siyasal yapılarını da etkileyecek değişimleri zorlayabilir.
• ABD’nin İran’la barışması, Türkiye’nin de ABD açısından önemini azaltacak bir gelişme. Türkiye böyle bir sürece AB ile ilişkileri neredeyse donmuş, ABD ile ilişkileri sorunlu hale gelmiş halde giriyor.
• Asıl önemlisi AKP iktidarı, son yıllarda izlediği ülke içinde otoriterleşen, Ortadoğu’da sünni cephenin vekalet savaşlarının kuyruğuna takılan politikaları ile başarısız, etkisiz ve yalnızlaşan bir çerçeveye hapsoldu. Bölgede laik, demokratik örnek bir ülke olarak önemli bir aktör ve denge gücü olma şansını yitirdi.
• Şimdi Türkiye’nin yalnızlaştığı ve içine kapandığı bir dönemde İran’ın dışa açıldığı, ilişkilerini ve etkinliğini geliştirdiği bir süreci seyredeceğiz.