İran 21. yüzyılda Ortadoğu’nun en büyük ekonomisi olma potansiyeline sahip

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

S. Çağdaş Kardeş - HARİBO Ortadoğu & Kuzey Afrika Satış Direktörü

ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlığa geldiği günden itibaren birçok kez eleştirdiği İran nükleer anlaşması ile ilgili AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, 14 Temmuz 2017’de 2. yaşını dolduran anlaşma ile ilgili konuşmasında bu anlaşmayı “tarihi bir başarı” olarak nitelendirdi. Ayını gün Başkan Trump’ın yaptığı açıklamada da İran’ın anlaşmanın tüm gerekliliklerini yerine getirdiğini isteksizce onaylaması ile olası bir anlaşma karşıtı adımın İran ekonomisinde yaratacağı negatif etkiden çekinen herkese derin bir nefes aldırdı. Şüphesiz ki özellikle Avrupa ülkelerinin yanı sıra Rusya, Çin ve Hindistan gibi İran ekonomisini kısa dönemde desteklemek isteyen ve buna paralel olarak yakın zamanda bir çok iş anlaşmasına imza atan ülkelerin de rahatlamasının ardında yatan en önemli sebeplerinden biri bu anlaşmanın beraberinde getirdiği uluslarası yaptırımların hafifletilmesi sonucu geniş çapta ilgi çeken ekonomik potansiyeli. Tüm dünya tarafından desteklenen globalizasyon trendlerinden yoksun kalmış bu ülkenin tekrar globalize olma şansı karşısında iştahı kabaran tüm iş ve devlet adamlarının akıllarında bir çok cevapsız soru var. Bu hem İran hem de global ekonomi için ne kadar büyük bir fırsat? İranlı ve çokuluslu şirketler bu fırsatı nasıl yakalayabilir? İran halkı bu yeni refah dönemine hazır mı?

Yüzde 75'lik kentleşme oranı İran’ı çok çokuluslu şirketlerin radarına soktu

İran; 21. yüzyılda Ortadoğu’nun en büyük ekonomisi olma potansiyeline sahip ülkelerin başında gelen ancak yıllardır yaşadığı ambargolar nedeniyle gerçek potansiyelinin üzeri örtülen bir ülke. 16 Ocak 2016 tarihinde ambargoların hafifletilmesi ile birlikte bir anda çokuluslu şirketlerin gözünü diktiği bir pazar haline geldi. 80 milyon nüfusu ve tüm ekonomik kısıtlamalara rağmen dünyanın en büyük 18'inci ekonomisi olmanın ötesinde bu ilgiyi haketmesinin başka sebepleri de var İran’ın. Satın alma gücü paritesine (PPP) bakıldığında 2012 yılında 12 bin dolar seviyelerinden 2013 yılında başlayan ambargo ve yaptırımlar ile 6 bin 500 dolara gerilemiş ancak 2016 yılındaki sıçrama ile 16 bin dolar seviyelerine ulaşmıştır. Bununla birlikte tüketici hanehalkı göstergelerinde önemli bir sınır olan 20 bin dolar üzeri gelire sahip hanehalkı oranın yüzde 56 olması ve İtalya, Portekiz, İrlanda gibi bir çok Avrupa ülkesini geride bırakan yüzde 75'lik kentleşme oranı İran’ın bir çok çokuluslu firma için neden bu kadar heyecan uyandırdığını açıkça ortaya koymaktadır.

Yüksek tüketim oranı iştah kabartıyor

Yüksek satın alma gücü ve kentleşmenin sonucunda oluşan halkın tüketim alışkanlıkları da İran’ın yabancı yatırımcılar için cazibesinin temel nedenlerinden birini oluşturmaktadır. 2015 yılında 400 civarında olan alışveriş merkezi sayısı 2017 yılında da hızla artmaya devam ederek lüks ve sofistike tüketim alışkanlıkları geliştiren İran tüketicisinin talebini karşılamayı ummaktadır. Buna paralel olarak kişi başına düşen perakende satış değeri 5 bin 200 dolar rakamı ile 3 bin 900 dolar olan Turkiye ve 4 bin 400 dolar olan Rusya’nın oldukça üzerinde ve neredeyse 5 bin 800 dolar rakamı ile dünyanın önde gelen tüketim ekonomilerden bir tanesi olan Almanya ile yarışacak düzeydedir. Bu değerler de oldukça yüksek tüketim oranına sahip olan İran tüketicisinin bir çok uluslararası firma için neden bu kadar heyecan yarattığının bir başka göstergesidir.

Tüm bu bilgilerin ışığında İran denilince ilk akla gelen petrol ve doğalgaz rezervlerinin büyüklüğünün İran için en büyük varlık olarak algılanmasına rağmen İran toplam GDP’sinin içinde 1995 yılında yüzde 56’lık bir orana sahip olan petrol ve doğalgaz üretiminin yerine diğer sektörleri koyarak bu oranı 2014 yılında yüzde 23'e kadar geriletmeyi başarması elbetteki tesadüf olamaz. Ortadoğu'da bu alanda rekabet ettiği Birleşik Arap Emirlikleri'nin toplam GDP içerisinde yüzde 30 Kuveyt’in yüzde 50 Katar’ın yüzde 51 olan petrol ve doğalgaz üretim oranına bakıldığında ekonomisini petrol ve doğalgaz bağımlığından çıkartabilmek adına hem devlet adamlarının çok onemli adımlar atmayı başardığı hem de tüketicilerin artan alım gücüne oranla tüketim alışkanlıklarını adapte etmekte hiç bir zorluk yaşamadığı açıkca görülmektedir.

Organize parekende çok hızlı gelişiyor

Yukarıda bahsettiğim tüm bu dikkat çeken pozitif etmenlerin yanında özellikle hızlı tüketim ürünleri sektöründeki çok uluslu firmaların Iran pazarına ulaşmaları için önlerindeki en önemli zorluklardan biri tüketiciye ulaşma modellerinde yaşanan zorluklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Organize perakendenin çok hızlı bir şekilde geliştiği 2000’li yıllardan itibaren yaşadığı ambargolar ve dünya ile entegrasyonda geri kalmasının sonuçlarından birisi olarak İran perakende pazarı halen daha geleneksel bakkal formatının ağırlıkta olduğu bir pazar görünümü sürdürmektedir. Modern organize perakende hızlı tüketim sektöründe yapılan satışların ancak yüzde 6'sını alabilmekte kalan yüzde 94'lük pay ise 200 bin nokta sayısına yakın geleneksel bakkal almaktadır. İran’ın geleneksel bakkal formatının Ortadoğu da alıştığımız bakkal formatı ile kıyasladığımızdan ise İran’lı bakkalların çok daha fazla sayıda ürünü tüketicilerine sunduklarını görmekteyiz. Ortadoğu genelinde 50-100 m2 arasındaki bir bakkalda ortalama 400-500 civarında olan farklı ürün sayısı İran’daki bir bakkalda 800’ün üzerine çıkmaktadır. Her köşe başında çok küçük metrekareli ancak yüksek sayıda farklı ürün taşıyan bakkalların tüketicisi ile buluşmak isteyen tüm firmalar için yaygın dağıtım ve mağaza içi görsellik oldukça maliyetli ve zor bir başlangıca neden olmaktadır.

İlk hamle avantaj sağlar

Ancak hafifleyen ambargolar ve global entegrasyonun artması sonucunda İran perakende pazarında da bir takım değişiklikler beklenmektedir. Sayısı gittikçe artan lüks alışveriş merkezlerinin içerisinde faaliyet göstermeye başlayan yüksek metrekareli büyük market zincirleri süpermarket kanalındaki payları arttırmaya devam ederken küçük metrekareli indirim marketleri (discount market) geleneksel İran pazarında köşe başındaki bakkalların yerini çoktan almaya başladığını söyleyebiliriz.

Uzun yıllardır yaşanan ambargolara rağmen hem Avrupa hem de Türkiye’den gelen ürünlere karşı çok yoğun bir ilgisi olan İran tüketicisi yeni refah devrimine karşı pozitif yaklaşımı ortaya çıkan değerler ile kanıtlayarak potansiyel ekonomik büyümenin ilk sinyallerini vermiş, organize perakende payını yavaş yavaş alan modern satış kalanları tüketiciyi destekleme yolundaki hedefine emin adımlarla başlamış ve bu fırsattan ilk sırada yararlanmak isteyen bir çok ülke ve firma İran tarihinde ilk kez en aza indirgenen soruları ile yatırımlarına başlamıştır. Benim görüşüm; ekonomik liberalleşmenin beklenenden çok daha hızlı gerçekleşeceği ve bu dönemde pazara girmeye cesaret edemeyen tüm şirketlerin ilk hamle avantajından mahrum kalacağıdır.

*Katkılarından dolay Aylin Emel Bilgin’e teşekkür ederim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar