Irak'tan haberler!

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ [email protected]

Bu hafta rolleri yeniden değiştiriyoruz. Siyaset uzmanımız, DEAŞ ile savaştan sonra istikrar arayışına giren Irak'taki son durumu değerlendirmek üzere Bağdat'ta bulunan Adnan Khan'la konuştu. Khan, Irak ordusuna profesyonellik kazandırmakla görevlendirilen yeni bir NATO görevinde öncü olan Kanada ordusu mensuplarıyla görüşmeler yaptı. Bu zamana karşı bir yarış. DEAŞ militanlarının yeni bir saldırı başlatmaya hazırlandıkları bildirilirken, kapsamlı bir savaş gücüne olan ihtiyaç hiç bu kadar yoğun olmamıştı. NATO, ABD'nin başarısız olduğu durumlarda başarılı olabilir mi?

İlter Turan: Adnan, şu an Irak'ta Kanada'nın önderlik ettiği bir NATO eğitim misyonu bulunuyor. Bu NATO gücünün görevi nedir? Çünkü Irak'a baktığımızda görüyoruz ki daha önce yapılan bir NATO müdahalesi değil, bazı NATO üyelerinin dahil olduğu fakat daha çok ABD önderliğinde yürütüldüğü değerlendirilen bir operasyondu. Şimdi içinde Kanadalılar yanında muhtemelen diğer NATO ülkelerinin de içinde olduğu bir eğitim gücü faaliyete geçmiş durumda. Bu görevin amacı nedir?

Adnan Khan: NATO'nun Irak'ta ilk kez 2003'te başlatılan savaşın dışında kaldığını not etmenin önemli olduğunu düşünüyorum. NATO çok sonraları olaya sadece eğitim düzeyinde dahil oldu. Yaklaşık bir buçuk yıl önce bir eğitim görevi üstlendi ancak bu çabanın finansmanı yetersiz kaldı. NATO üyeleri arasında güçlü destek bulmadı. Son yılların önceliğini ise Türkiye dahil birçok NATO ülkesini kapsayan ve ABD'nin bir araya getirdiği uluslararası bir koalisyon olan Öz Kararlılık Harekatı'nın önderliğinde DEAŞ'a karşı yürütülen savaş aldı. Ancak bu eylem NATO himayesinde değildi.

Geçen yıl Temmuz ayında Brüksel'de yapılan NATO Zirvesi'nden yola çıkılarak Ekim'de devreye sokulan bu yeni NATO misyonu mücadelenin odağını DEAŞ ile savaşmaktan uzaklaştırıyor; Irak ordusunun profesyonelliğini güçlendirmek için daha fazla kaynağı eğitime tahsis ediyor. Öz Kararlılık Harekatı halen devam etmekte ise de, Irak koalisyonuna katılan birçok NATO ülkesi, kaynaklarını artık bu yeni görev gücüne yöneltiyorlar. Bu tutumları değişikliğini tahrik eden en önemli etkenlerden biri, Musul gibi büyük bir şehri DEAŞ'ın alabilmesinin altında Irak ordusunun kötü eğitilmiş olmasıydı. Irak ordusu Musul'da yerel halkı mağdur etmiş, DEAŞ şehre girdiğinde ise ciddi bir mücadele dahi vermemişti. Irak, bunun tekrarını engellemeyi amaçlıyor. Orduyu kurumsallaştırmak istiyorlar; yani yeterli eğitim veren askeri okullar ve sürdürülebilir savunma kurumları oluşturmak istiyorlar.

İlter Turan: Bu görev gücünde başka kimler var?

Adnan Khan: Kilit üyelerden bazıları İspanya, İngiltere, Avustralya ve Türkiye'dir. Tuğgeneral Rasim Yaldız şu anda Danışma ve Eğitim Bölümüne başkanlık ediyor. Komuta dönüşümlü olarak yürütülecek. Hazırlık aşamasını Kanada'dan Tümgeneral Dany Fortin üstlenmiş durumda. Bu geniş kapsamlı bir NATO girişimidir ve her ülke, Irak savunma kurumlarının oluşturulmasında farklı alanlarda sorumluluk alıyor; kimi mayınlar ve IED'ler (el yapımı patlayıcılar) ile eğitim veren Mühendislik Okulunun kimi de idare, hatta silah alımı ve benzer işlerin kurumsal altyapısının geliştirilmesine katkıda bulunuyor.

İlter Turan: Bu çok ilginç çünkü Saddam Hüseyin'in ordusunu temelde tahrip eden Amerikalılardı ve şimdi o zamanki kadar profesyonel bir orduyu yeniden inşa etmeye çalışıyorlar; ve doğal olarak, "insanları profesyonelleştirmek" yoğun bir çaba gerektiriyor. Ancak profesyonel ordunun zaafı, bu arada milis kuvvetlerinin gelişmesi için de fırsat yaratmış oldu. Türkiye'de gazetelere baktığımızda sürekli Şii milislerle ilgili haberler ön plana çıkıyor. Onlar nasıl bir rol üstlenecekler ve profesyonel orduyla ilişkileri nasıl olacak?

Adnan Khan: Bu henüz cevabı verilmemiş büyük bir soru. Konuştuğum NATO komutanları endişeliler, çünkü Şii milisler bu eğitim görevinin içinde yer almıyorlar. General Fortin, bana NATO'nun Irak hükümetinin kontrolü altındaki güvenlik güçlerini eğitmek istediğini söyleyerek temel bir noktaya değindi. Şii milislerinin kimden emir aldığı hala net değil. Bazı durumlarda, İran'dan emir alan milisler var; dolayısıyla NATO milisleri eğitime dahil etmemeye karar verdi.

İlter Turan: Bu, Osmanlı ordusunun modernizasyonu sırasında, Sultanların disiplinsiz bir güç olan Yeniçerilerle uğraşmak zorunda kaldıkları dönemi hatırlatıyor. Sonunda Yeniçerilerin varlığını sona erdirmek için oldukça kanlı bir mücadeleye girmek zorunda kalınmıştır. Özellikle Iraklı milislerin bir kısmının İranlı yöneticiler bağlı olabileceği gerçeğini göz önüne alacak olursak, milislerle baş etmekte barışçıl bir yol bulunabileceğinden emin değilim. Irak'ın bütünselleşmiş bir savunma gücüne sahip olması için nelerin yapılabileceğini doğrusu merak ediyorum. Birbirine rakip askeri örgütlerin ortaya çıkmasına neden olabilecek sosyolojik, kültürel ve hatta ekonomik temeller hala varlıklarını sürdürüyor.

Adnan Khan: Kesinlikle katılıyorum. Konuştuğum Iraklı generallerin bile kabul ettiği bir gerçek var; siyasi bir çözüm bulunmadığı takdirde bu tür bölünmeler daha da derinleşecektir. Bu eğitim misyonunun bile, hükümet üzerindeki ağır dış etkilerden ve hükümetin içindeki derin çatlaklardan dolayı, orduyu ne kadar eğitebileceği konusunda kaygılar bulunuyor. Ordu ne kadar eğitim alırsa alsın, kaçınılmaz olarak giderek daha çatışmacı bir ortama sürüklenildiği ve DEAŞ gibi bir grubun yeniden ortaya çıkmasına elverişli bir zeminin oluştuğu endişesi hakim.

İlter Turan: Bunun olmayacağını umalım. Buradan bakıldığında, insanların hükümetlerine fazla güven duymadığı izlenimi ediniyorum.

Adnan Khan: Doğru. İlginçtir ki, Bağdat, Irak'taki savaşla ilgili ilk haberleri yazdığım 2000'lerin ortalarından bu yana gerçekten büyük bir değişim geçirdi. O sıralar Bağdat son derece tehlikeli bir yerdi. Bütün mahalleler birbirleriyle çatışıyordu, Sünni mahalleleri ile Şii mahalleleri savaş halindeydi. Şimdi şehir yeniden canlılık kazanmış. Her alanda faal bir ortam var. İnsanlar sokaklarda; dükkanlar kepenklerini açmış, restoranlar açılmış. Ama insanlarla konuştuğunuzda, sürekli olarak "Dinle dostum, nihayet biraz huzura kavuştuk ve şu andan keyif alıyoruz ama bunun uzun süreceğini sanmıyoruz" diyorlar. Hükümette yolsuzluk diz boyu ve her an her şeyin çökebileceğine dair bir korku yaşanıyor. Hükümete karşı tam bir güvensizlik hakim.

İlter Turan: İşlerin düzeleceğini umalım. Bir demokratik sistem ne kadar iyi işlerse, yolsuzluğun o kadar az olacağı kanaatindeyim. İyi yönetişimi yok eden ve vatandaşların sisteme olan inancını zedeleyen yolsuzluklardan kurtulma konusunda diğer ülkelerin Iraklılara ilham kaynağı olmasını temenni edelim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019