Irak, bize ne kadar ırak…

Recep ŞENYURT
Recep ŞENYURT DÜNYANIN ENERJİSİ recep.senyurt@dunya.com

 

Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeyken İngiliz ve Fransızlar tarafından Ortadoğu’nun paylaşılma süreci sonucunda 1918 yılında Osmanlı topraklarından ayrılan Irak, 1920 yılında Milletler Cemiyeti’nin almış olduğu bir kararla İngiltere’nin manda yönetimine verilmiş daha sonrada bağımsız bir ülke olmuştu.
Amerika’nın 2003 yılında Irak’ı işgal etmesi ve sonrasında gelişen Arap baharı gibi olaylar yüzyıl önce dönemin baş aktörleri İngiltere ve Fransa tarafından oluşturulan Ortadoğu düzenini sarsmaya başladı.
Irak, kurulduğu günden bu güne kadar sahip olduğu enerji kaynaklarından dolayı devletlerin ve uluslararası birçok şirketin ilgisini çekiyor. Devletler ve bu özel şirketler Irak’ın gerek güneyi gerek ise kuzeyi ile ikili anlaşmalar yapmak için birbirleriyle yarışıyor.
Bu mücadele Amerika’nın Irak’tan çekilmesi sonrası daha da artmış durumda.
Uluslararası Enerji Ajansı raporlarına göre, Irak’ın mevcut petrol üretimi günlük 3 milyon varilden 2020 da 6 milyon varile, 2035te ise 8 milyon varile çıkacak ve Irak 2030 yılında dünyanın en büyük 2. petrol ihraç eden ülkesi olacak. Yine aynı rapora göre zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip Irak, bu kaynakların ihracıyla birlikte önümüzdeki 20 yıl içinde şu anki Suudi Arabistan
ekonomisine eşit hale gelecek.
Genç ve dinamik bir ülke olan Türkiye her geçen gün daha fazla enerjiye ihtiyaç duymakta. Türkiye, enerji kaynaklarını çeşitlendirme, arz güvenliğini sağlama ve enerji maliyetini  azaltma uğraşından dolayı Irakile özel olarak ilgilenmekte. Türkiye’nin Irak’ın hem güneyi hem de kuzeyi ile ilgilenmesi ve buralarda yapmış olduğu anlaşmalarla kurduğu ortaklıklar hem Türkiye için hem de Irak için yaşamsal öneme sahip.
Ancak bu ilgi, yüz yıl önce Ortadoğu coğrafyasını şekillendiren dönemin aktörleri tarafından yeni Osmanlıcılık olarak adlandırılma çabasında.
Batı basınında son günlerde çıkan bazı haber ve yazılar Türkiye’nin Kuzey Irak ile yapmış olduğu anlaşmaların Irak’ın bölünmesine yol açacağı endişelerini arttırdığı yönünde.
Türkiye’nin yayılmacı politikalar içinde olduğu yönündeki bu yaklaşımlar esasında Türkiye’yi büyümesi için gerekli enerji kaynaklarından uzak tutma ve bazı ülkelerin bu enerji kaynaklarını kendi çıkarları için kullanma arayışı. Yüz yıl önce de ortaya atılan bir takım söylem ve eylemlerin günümüzde de tekrarlanmakta olduğunu görebiliyoruz.
Türkiye, 2023 vizyonu ile ortaya koymuş olduğu dünyanın ilk on ekonomisinden biri olma hedefini gerçekleştirebilmek için hemen yanı başında bulunan bu enerji kaynaklarının çıkartılmasından taşınmasına, kendi ihtiyacı için kullanmasından uluslararası alanda satışına kadar her aşamasında bulunmak durumunda.
Irak için gerek ülkenin tamamı gerek ise kuzey bölgesinin gelişip zenginleşmesi bu kaynakların kullanılabilmesinden geçmekte. Türkiye, özellikle Kuzey Irak bölgesinde bulunan enerji kaynaklarının uluslararası piyasaya çıkabileceği neredeyse tek yol.
Türkiye’nin bu kaynaklarla ilgilenmesinin ortaya yeni sorunlar çıkaracağını, Kuzey Irak Yönetimi ile yapılan sözleşmelerin Irak Anayasasına aykırı olduğunu ve bu sürecin Irak’ın bölünmesine yol açabileceğini söyleyenlerin bu kaynaklarla kendilerinin neden ilgilendikleri ve bu kaynakların Türkiye olmadan uluslararası piyasalara nasıl arz edilebileceğini de söylemesi gerekir.
Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın da söylediği gibi 19 ülkeden 39 şirketin bulunduğu Kuzey Irak’ta, bu şirketlerin çalışmaları Irak Anayasasını ihlal etmiyorsa Türkiye’nin orada bulunması da etmeyecektir.
Hatta dünyanın 19 ülkesinden 39 şirketin hemen yanı başımızda kardeş ve komşu Irak ile anlaşmalar yapmasından dolayı Türkiye’nin daha fazla şirketi ile orada bulunması gerekir.
Komşumuz Irak, enerji alanında sahip olduğu büyük potansiyelle Türkiye için vazgeçilemez ülkelerden biridir. Hatta Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Fatih Birol’un ifadesi ile Enerji alanında Türkiye için üç ülke varsa bunar Irak, Irak ve Irak’tır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar