İnternette yol ayrımı

Edip Emil ÖYMEN
Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM [email protected]

İstanbul’da düzenlenen İnternet Yönetişimi Forumu (IGF), olumlu ve olumsuz yoğun tartışma yarattı. Forum’da bazı konuların ele alınmadığı gerekçesiyle Bilgi Üniversitesi’nde iki gün süren alternatif bir toplantı da yapıldı. Kapanışına Julian Assange (Wikileaks), Londra’dan videolinkle bağlandı. Bir saat boyunca anlattı, espri yaptı, soruları yanıtladı... İstanbul’da gerçekten zihin-yoğun bir haftadan sonra, internetin “geleceğine dair” beklentiler, Brezilya’da 2015’te yapılacak IGF toplantısına ertelendi. Böylece Brezilya, “yine” bir küresel internet toplantısına ev sahipliği yapacak. Konuda bir tür hakem rolüne bürünüyor. 

Neden böylesine bir zihinsel kargaşa var? Çünkü körlerin fili tarif etmesi gibi, her ülkenin, her çıkar grubunun internet tanımı kendine göre: Hükümetler işe, gözetim/denetim açısından bakıyor. İnsan hakları açısından internet, özgür düşünce ve ifade ortamı. Terör ve yasadışılar için internet, “kendini saklama ve yasaları delme” fırsatı. Bilim, teknoloji, iş dünyası için ekonomiye yaratıcı yenilikçi itici bir güç. Bireyler için özel yaşamı paylaşma, sosyalleşme. Eğitimciler için dünyanın bilgisini dünyaya yayma fırsatı. İnterneti herkes istiyor, ama kendi koşuluyla... 

Oysa internetin emekleme döneminde, bundan 20-25 yıl önce, beklentiler henüz basitti. 9 Şubat 1996’da, o dönemin internet “filozofu” John Perry Barlow, Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu sırasında yayınladığı “Siberuzay Bildirgesi”nin girişinde şöyle demişti: “Gelecek adına, siz, gelişmiş sanayi dünyası hükümetlerine şu çağrıyı yapıyorum: Bizi kendi halimize bırakın. Aramızda, size yer yok. Topluluğumuz üzerinde egemenliğiniz yok. Bizim, seçilmiş bir hükümetimiz yok. Böyle bir hükümetimiz olmayacak. Bu nedenle, inşa etmekte olduğumuz küresel sosyal dünyamız, sizin hükümetlerinizin dayatmalarından bağımsız olacaktır. Bizi yönetme konusunda hiç bir hakkınız olmadığı gibi, sizden korkmamızı gerektirecek hiç bir yol ve yönteme sahip değilsiniz. Her hükümet, yönettiği halkın onayına muhtaçtır. Biz ise, size ihtiyaç duymuyoruz. Böyle bir onayı size vermiyoruz. Sizi, aramıza davet etmiyoruz. Siberuzay, sizin sınırlarınız içinde yer almıyor.” 

İşler, Barlow’un kükrediği gibi gitmedi... İnternetin bugün vardığı noktayı anlatmak için çok farklı şeyler söylemek gerekiyor. Örneğin Amerikalı iktisatçı, “teknoloji vizyoneri” Jeremy Rifkin: 
“Dijital devrim sayesinde bilgi temelli ürünlerin üretim maliyeti sıfırlanmaya başladı. Plağın yerini CD, onun yerini internetten indirme aldı. Müziğin dağıtım kanalı değişti. Bilgiyi, “üreten tüketici” (prosumer) üretir oldu. Bilginin paylaşımı bedavalaşıyor (Wikipedia). Haberin dağıtım kanalı baskıdan sayısala kayıyor. Tüketici, habere para ödemek istemiyor (Youtube). Kağıtsız kitap yayıncılığı var artık. Hatta bazı e-kitapların dağıtım kanalında para söz konusu değil. Hizmet sektöründe de bunu görüyoruz: İnsanlar, evlerini, otel odası gibi kiraya veriyor (airbnb). Sadece New York’ta, geçen yıl 1 milyon geceleme, otellerde değil, bu kiralık evlerde yapıldı. Enerji konusu da aynı: Sıfır maliyetli sürdürülebilir kaynakları kullananlar, milyonlara çıktı. Almanya’nın enerjisinin %25’i böyle. 2020’de oran %35’e yükselecek. Çin, 4 yılda 80 milyar dolar yatırım yaparak halka, güneş/rüzgardan kendi elektriğini üretme fırsatı verecek... Bu konuları “işbirlikçi ortaklıklar” ve “sıfır marjinal maliyet” kavramlarıyla düşünmek zorundayız artık.” 

Bu abartılı iyimserliğiyle Jeremy Rifk in’e göre “İnternet, kapitalizmin sonunu getirecek.” Bu koşullarda internete “herkese uygun” bir tanım yapmak mümkün mü?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hollywood’a yapay zekâ 02 Ağustos 2019