İnterneti ‘dürüm döner’ sipariş etmenin ötesinde kullanmak artık iyice şart oldu
Geçenlerde elime bir kitap geçti:
"50 Soruda Teknolojik Gelişmeler ve Hayatımız”…
Yazarı; Hayri Kozanoğlu…
Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi. Üniversitenin '50 Soruda' dizisinin bu ilk kitabında Prof. Dr. Kozanoğlu, ‘blockchain’ teknolojisinden, ‘nöroteknoloji’ye bu alanda öne çıkan kavramları ele alıyor.
“Endüstri 4.0 Her Derde Deva Bir Çözüm mü?”
“3D veya Eklemeli Üretim Yaşamımızı Nasıl Değiştiriyor?”
“Bulut Teknolojisi Neden Bu Kadar Revaçta?”
“Nesnelerin İnterneti Evimize Nasıl Giriyor?”
Hayri hocamız tam da merak ettiğimiz soruları yanıtlamış.
Üstelik akademisyenlerin birçoğunda alışık olmadığımız kadar yalın ve anlaşılır bir dille…
★★★
Teknoloji tartışmalarında bir kilometre taşı olan ‘İkinci Makine Çağı’ kitabının (İSO'nun katkılarıyla basıldı ve bu yıl başında geniş bir dağıtımı yapıldı) iki yazarından biri olan Erik Brynjolfsson, bir süre önce meslektaşlarıyla birlikte yeni bir araştırmaya imza attı. Araştırma bir ankete dayalı. Katılanlara teknolojik gelişmelere bağlı olarak son dönemde öne çıkan hizmetler sayılıyor ve şu soru soruluyor:
“Bu hizmetten bir yıl mahrum kalmak için kaç paraya razı olursunuz?”
Sonuçlar şöyle:
Google için 17 bin 500 dolar…
e-mail için 8 bin 500 dolar…
Google Maps için 3 bin 500 dolar…
Netflix ve YouTube’dan bir yıl boyunca mahrum kalmak için razı olunan miktar ise aynı; 1150 dolar…
★★★
Kozanoğlu’nun da vurguladığı gibi, teknolojik gelişmeler hayatımıza girdikçe, iş dünyasının önündeki imkanlar seti de genişliyor.
Trendler de o yönde...
Dünyada olup bitenleri iyi izleyen ‘beyin avcısı’ şirketlerden Heidrick&Struggles’ın Türkiye’deki yönetici ortağı Ayşegül Dicle Aydın ile sohbet ederken, “Dijital hali hazırda DNA’mıza kazındı” dedi; “2020’de dünya üzerinde 200 milyar akıllı nesne olacak. Yani, her insana 26 zeki nesne…”
★★★
Türkiye bu konuda dünyadan kopuk değil. Ama şirketlerimiz yeni teknolojilerin şekillendirdiği değişime tam da ısınamadı.
Sanki dünyanın dedemizden, babamızdan miras kalan işimizin etrafında döndüğünü ve öylece dönmeye devam edeceğini düşünüyoruz. Düşünmesek de öyle davranıyoruz…
Oysa bize ne olduğu dünyanın umurunda değil. Görüp, bildiklerimiz de dünyanın tümü değil!
Değişimle kavga edemeyiz. Etsek de bir işe yaramaz. Yapılması gereken onunla birlikte değişip, dönüşmek…
★★★
Tamam, haklısınız…
Bütün fırsatlar internette, akıllı nesnelerde, dijitalde, e-ticarette ya da e-ihracatta değil ama orada bizi bekleyen çok fırsat var!
Akılcı olan, mecbur kalmadan dijitalleşme ve işimize getirdiği risk ve fırsatlarla ilgilenmek.
Yoksa o zaten bizimle ilgilenecek!
Neyse ki, zamanın ruhunu kavrayan şirketlerimizin sayısı artıyor vebaşarı da kazanıyorlar. Bu başarılı girişimleri önemsiyorum. Çünkü Türk'ün aklı gözündedir! Bu amaçla, iki örneği paylaşmak istiyorum…
★★★
İlki İstanbul’dan bir akıllı eşleştirme sistemi;
Armut…
70 kişilik bir ekip. Yaş ortalamaları 28… 6 farklı milletten çalışanları var. 2017 yılında Deloitte tarafından belirlenen Technology Fast 50 listesinde Türkiye’nin en hızlı büyüyen ikinci teknoloji şirketi seçildi. Ev temizliğinden, boya badanadan tutun şehirler arası nakliyeden iç dekorasyona 2 binden farklı kategoride hizmet veriyor. 5-6 yıl içerisinde sıfırdan ayda 2 milyon ziyaretçiye ulaştı!
Armut’un kurucu ortağı Başak Taşpınar Değim Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 2000 yılı mezunu. ABD’de Loyola Üniversitesi’nde ‘entegre pazarlama iletişimi’ üzerine mastır yapmış. Coca-Cola, Morgan Stanley, Nielsen, Revlon gibi şirketlerde çalışmış. 2010’da oğlu doğunca ‘manevi bir kararla’ soluğu Türkiye’de almış. Bir-iki şirkette profesyonel yönetici olarak çalışmış ama yeni bir girişim fikri kafasında doladolaşıp duruyormuş. Sonunda ‘Hayat çok kısa ve ben hayallerimin peşinden gidiyorum’ diyerek 2011 yılında eşi ve ortağı Erol Değim ile birlikte armut.com’u hayata geçirmiş. ‘Hizmet piş, ağzıma düş’ sloganıyla…
“Başlangıçta nakitten ekibe her türlü sıkıntıyı yaşadık” diyor Başak Taşpınar Değim, “tam anlamıyla sıfırdan başladık. Bugün ise ayda ortalama 2 milyon ziyaretçimiz var. Bünyemizde 300 bini aşkın hizmet veren kişi ve firma bulunuyor. Son dört yıldaki büyüme oranımız yüzde 2 bin 800…”
Bu büyüme hızını gören yatırımcılar da ilgi göstermeye başlamış Armut’a… Bir milyon dolarlık ilk yatırımını Ocak 2014’te Hummingbird’den aldı. 2016’da da yüzde 75’i Addventure’dan olmak üzere 3.2 milyon dolarlık bir yatırım daha çekti.
Bence daha da çarpıcı olanı, Armut’tun çok kısa bir sürede Home- Run adıyla global bir marka ile ABD, İngiltere, Mısır, Romanya ve Suudi Arabistan’da hizmet vermeye başlaması… İş daha çok yeni… Ama büyüme oranı inanılmaz: Yüzde 1500!
Sıkı durun! Armut, yer aldığı kategoride, sayfa trafiğine göre dünyada ilk 5 şirket arasında!
★★★
İkincisi Anadolu’dan güzel bir örnek:
Askon Demir Çelik…
3 kuşaktır makine ve metal sektörlerinde yarı malul imalatı ve çelik sac ticareti yapıyor.
DESİAD’ın toplantısı vesilesiyle Denizli’ye gidince Askon’u da ziyaret ettik. Askon, geleneksel faaliyetinin yanı sıra yepyeni bir işe yönelmiş. Metal yine merkezde ama işin içine tasarım ve e-ticareti de katmışlar. İç ve dış dekorasyon ürünleri üretiyorlar. İki de marka ortaya çıkarmışlar; Wall Art İstanbul ve Artepera…
“Günün takipçisi değil, geleceğin şekillendireni olmak için çalışıyoruz” diyor Askon’un üçüncü kuşak yöneticisi Okan Konyalıoğlu, “Tasarım dilinden üretim becerisine, dijital pazarlama yöntemlerinden satış sonrası hizmete kadar bütünlüklü bir anlayışla farklılık ve de farkındalık yaratmayı amaçladık. İki yıl yoğun bir Ar-Ge ve Ür-Ge sürecinden geçtik. 2018-2023 stratejik eylem planımızı oluşturduk. ‘Her eve, her ofise bir ürün’ mottosuyla projeyi 2018’de hayata geçirdik. Yurt içi satışlarımız hızla artıyor. Avrupa’da şimdilik tek bir ülke ile başladık. Ancak 87 yıllık emtia bilgisi ve sanayi kültürü ile küresel rekabet gücümüz yüksek. Dijital dönüşümü de başarıyla entegre ettik. Bu yıl Avrupa’da en az 10, Ortadoğu’da da en az 4 ülkeye yayılmayı hedefl edik. Ayrıca ABD odağımızda…”
★★★
Şu sıralar dijitalleşme ile iş geliştirmenin, verimlilik artırmanın tam zamanı!
Firmalarımızın ne yapacağı sadece onlar için değil hepimiz için, ülke için kritik önemde!
Dünya ‘Endüstri 4.0’ derken, henüz üçüncüsünü yakalayamamış, daha da vahimi yakalama ihtiyacı hissetmeyen firmalarımızla Türkiye daha ileri gidemez.
Sıçrama yapamaz!
Yukarıda değindiğimiz başarı öykülerinin artması için interneti ne yapıp edip, ‘dürüm döner’ sipariş etmenin ötesinde kullanmamız lazım.
Haydi KOBİ’ler, kendiniz için, Türkiye için dijitalleşmeye…
2025’te 5 farklı kuşak bir arada çalışacak değişime hazır mısınız?
İstanbul Sanayi Odası'nın katkılarıyla hazırlanan bir başka çok faydalandığım kitap Dijital Dönüşüm -Dönüşüm İçin Teknolojiyi Kullanmak oldu. Sunuş yazısında İSO Başkanı Erdal Bahçıvan "Dijital değişim, iklim değişikliği ve jeo-ekonomik değişim altında yaşanan 21. yüzyıl insanının sahip olması gerekenler sadece bilgi, teknoloji ve üretim faktörleriyle bağlı değil. Çok daha geniş bir donanıma sahip olmalı.. Yetenek ve yaratıcılık kapasitesi, liderlik özellikleri, uzlaşma ve çözüm kültürüne sahip olmalı, sosyal iletişim becerileri ve benzeri birçok konuda yüksek vasıflar kazanmalıdır" diyor.
Geçenlerde Kanal 24’te Zeliha Saraç’ın Farklı Görüş programında söz bir ara bu konuya geldi. Benim de aklıma, bir süre önce Ayşegül Dicle Aydın ile konuştuklarımız…
Heidrick&Struggles'ın yönetici ortağı Aydın'ın projeksiyonuna göre, “2025’te operasyonel işlerin yüzde 50’si makinelere geçecek. Otomasyon ile birlikte ortadan kalkan 10 işin yerine sadece bir tane iş yaratılabilecek. Meslekler giderek yerini ‘yetenek setine’ bırakacak…”
Aydın, ABD’den örnek verdi:
“2025 ile birlikte ABD vatandaşlarının yarısını ‘serbest çalışanlar’ oluşturacak. Ve 2028’de bugün meslek olarak tanımladığımız işlerin yüzde 40’ı ortada olmayacak. Çocuklarımızın yüzde 65’i ise bugün hiç olmayan işlerde çalışıyor olacak.”
Başta yönetim ve koordinasyon becerileri olmak üzere yetenek setinin öne çıkacağı çalışma hayatına değindi:
“2025’te, Y kuşağı diye adlandırılan 1980-2000 arası doğanlar işgücünün yüzde 75’ini oluşturacak. 2000’den sonra doğanların oluşturduğu (kimilerinin ‘derin duygusal’ yaklaşımlarından ve kırılganlıklarından dolayı ‘kristal’ kuşak olarak adlandırdığı) Z kuşağı da yavaş yavaş işgücüne katılmaya başlayacak. Yani, önümüzdeki 6-7 yıl içinde çoğu iş yerinde 5 farklı nesil aynı anda çalışıyor olacak…”
Eh, Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı ‘Yeni Yaş Dilimleri’ listesine bakarsanız artık 69-79 arası ‘orta yaş’ sayılıyor…
1965-80 arası doğanlardan oluşan X kuşağı, 1945’ten 1965’e kadar doğanları kapsayan ‘Baby Boomer’lar ve 1927-1945 arası doğanların oluşturduğu ‘Sessiz Kuşak’ temsilcilerinin de az da olsa hala işin içinde olduğunu düşünürsek, ‘5 kuşağın bir arada çalışması’ hiç de abartılı bir projeksiyon değil…
Peki, iki kuşak arasındaki farklılıklardan bir hayli etkilenen şirketlerimiz buna ne kadar hazır?