İnternete ne kadar güvenelim?
Günümüzde internet kullanımının ne kadar yaygınlaştığı ve belki de tahmin edemeyeceğimiz kadar yaygınlaşacağı gerçeğini yadsımak mümkün değil. Hangi bilgiye ihtiyaç gerek duyarsak, ver elini internet, bizim çocukların deyimi ile “google amcaya soralım.”
Faydası yok mu? Sorulmaz bile... Anında bilgiye erişmenin, hele sorunu hızla çözmenin keyfi, internetin birkaç tıklama uzağında duruyor.
Daha önceki yıllarda bazı sohbetlerimizde bu konuya değinmiştik. Ancak, geçen gün bir dostumuzun rastladığı ve yanlış bilgilendirme amaçlı yayınlandığına emin olduğu bilgileri bizimle paylaşmasının ardından konuyu yeniden sizlerle paylaşmak ihtiyacını hissettim. Yanıltıcı bilginin, doğruluğu teyit edilmiş olanlarına, güvenilir sitelerden erişince, internette dolaşırken bulduğumuz her bilginin üzerine atlamamak gereğini tekrar vurgulamak gereğini hissettim. Aradığımız bilginin bizim için ne kadar önemli olduğuna bağlı olarak, internette bulunan bilgilerin doğruluğunu anlayabilmek için biraz çaba göstermemiz gerekiyor.
www.netcraft.com sitesinde yer alan bir bilgiye göre 2012 Aralık ayı itibariyle sanal ortamda yer alan internet sayfalarının sayısı yaklaşık 634 milyon. Bunların kaç tanesinde yer alan bilgilerin “Bilgi çarpıtma/dezenformasyon“ olup olmadığını bilebiliriz? Çünkü bilgi çarpıtma, kişiler tarafından olduğu kadar, devletler tarafından da yapılmaktadır. Bu deyime Oxford İngilizce Sözlüğü’nde bulduğumuz karşılık için şöyle deniliyor: “Hasım (rakip) güç veya medyayı yanlış yönlendirmek için verilen düzmece bilgi, özellikle devlet tarafından yapılan propaganda. “
Aklımızda bulundurmamız gereken ilk ve en önemli nokta, internette yayınlanan bilgilerin doğruluğu hakkında hiç bir standart kontrol mekanizmasının olmadığıdır. Bu nedenle, eğer yaptığımız araştırmanın sonucunda ele geçecek bilgiler bizim için çok önemliyse, adımlarımızı dikkatle atmamızda ciddi fayda vardır.
Bu durumda, elimize geçen bilgiye ilk baktığımızda bunun kim tarafından yayınlanmış olduğunu bilmek önem kazanıyor. Sitenin uzantısının com, net, org, edu, gov vb. uzantılardan hangisinin olduğu da bize sitenin yayımcısı hakkında fikir verecektir. Zira, eriştiğimiz bilginin bulduğumuz haliyle yayınlanmasından fayda sağlayacak birileri olup olmadığını anlamaya çalışmamız bizi doğru yönlendirecektir. Bunu da girdiğimiz internet sayfasını kimin yayınladığını kontrol ederek yapabiliriz. Bu konuda “Whois“ diye adlandırılan ve internet sitelerinin sahipleri hakkında bilgi veren kaynakları kullanabilirsiniz. Ayrıca sayfadaki bilgiyi yazanın kimliği hakkında bilgi olup olmadığına bakmalıyız. Yazarın bu konuda yeterliliğinin ne olduğu hakkında bilgi var mı bakalım. Doğal olarak hem yazarın hem de bilgiyi yayınlayan internet sayfasının itibarını kontrol etmeliyiz. Eğer yayımcılar kendileri ile iletişim kurulmasını sağlamak için bir e-posta adresi ve/veya telefon numarası vermişlerse, daha detaylı bilgi almak veya bilgi hakkında ek referanslar almak için kendileri ile temas edebiliriz.
Bazen sayfaların kapsamı, aradığınız içerikten farklı olabiliyor. Hatta bazılarının, gençlerin “geyik” tabir ettikleri tarzda bilgilerle dolu olduğunu görebiliyorsunuz. Başka yerlerden, özensizce toplanmış, kaynağı belli olmayan, laf olsun torba dolsun tarzında içerikler bizlere vakit kaybettirebilmektedir. Tıklanma sayısını arttırarak, sadece sayfaya reklam alabilmek için konulan yüzeysel içeriklerle karşılaşmak her an imkan dahilindedir. Sayfada imla ve yazım hatalarının olup olmadığı da önemli bir göstergedir. Sayfadaki bilgilerin gözden geçirildiğini ve bunu kimin yaptığını (editör bilgisi) bulabiliyorsak o da olumlu bir göstergedir. Bilginin ne zaman sayfaya konulduğu ve ne zaman güncellendiğini görebilmemiz önemlidir. Aksi takdirde bayat bilgilerle yanlışlara yelken açabiliriz.
Kuşkusuz, aradığımız vapur tarifesi için bunları yapmak gereksizdir. Ancak işimizi yönlendirmek ve doğru yapmak için gereken bilgileri toplarken biraz kuşkucu ve dikkatli olmanın gerekliliği de su götürmez bir gerçektir.