İnternet ve krediden sonra, şimdi de altı trilyon dolarlık karbon balonu

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com


 

 

İnternet ve emlak balonlarının ardından finans sisteminin tamamını tehdit eden yeni bir balon gündemde. Bu balon, şirketlerin enerji sektörüne yaptıkları yatırımlar ve bu yatırımların hisse senedi piyasalarındaki fiyatlanmasında yaşanan enflasyondan kaynaklanıyor.
Düşünce kuruluşu Carbon Tracker'ın raporuna göre, önümüzdeki on yıl boyunca fosil enerji endüstrisine enjekte edilmesi öngörülen 6 trilyon dolar, tamamen kayıp bir para olabilir. Carbon Tracker, balon riskini, petrol, kömür ve doğal gaz olmak üzere fosil enerji rezervleri ile karbon emisyonu sınırlamaları arasındaki dengesizliğe dayandırıyor.
Rapora katkıda bulunan London School of Economics Profesörü Nicholas Stern, petrol, doğal gaz ve kömür gibi yatırımların hisse senedi piyasalarındaki fiyatlanmasında yaşanan enflasyonun, dünyayı yeni bir küresel ekonomik kriz tehdidiyle karşı karşıya bırakabileceği konusunda uyarıyor.
Bugün geldiğimiz noktada, bilinen fosil enerji rezervleri, karbon emisyonu açısından belirlenen sınırı fazlasıyla aşıyor. Daha da kötüsü, yeni enerji kaynaklarının keşfi ve kullanımı için geçtiğimiz sene enerji endüstrisi tam 674 milyar dolar yatırım gerçekleştirdi.
Rapora göre, küresel ısınmayı durduracak 2 derece hedefini tutturmak için bilinen rezervlerin yüzde 60 ila yüzde 80'inin kullanılmaması gerekiyor; fakat bunların çok büyük bir bölümü hali hazırda borsaya kote durumda ve enerji sektörüne yatırım yapan şirketlerin hisseleri olması gerekenden daha değerli.
Rezervler yer altında mı kalacak?
Devletlerin küresel ısınmayla mücadele etmek için öngördükleri emisyon kısıtlamalarını uygulamaya geçirmeleri halinde bugün üzerine spekülasyon yapılan fosil rezervlerin üçte ikisinden fazlası yer altında kalacak.
Halen etkisinde olduğumuz küresel mali krizin de bu tip fark edilmez risklerin birikmesiyle oluşan "kredi balonu" yüzünden ortaya çıktığını hatırlatan Stern, "karbon balonunun" patlaması halinde, sektörün piyasa değerinin yaklaşık yüzde 60'ının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olacağını ifade ediyor.
Sınırı çoktan aştık
Karbon piyasası, salımları azaltmak için belirlenen limitten fazla salım yapanları cezalandırırken daha az salanları ödüllendiriyor. Piyasa aynı zamanda fiyatlandırdığı kirletme birimlerini mülkiyet hakkına dönüştürerek, karbonun tüm dünyada ticaretinin yapılmasını mümkün kılıyor. Fakat bugün gelmiş olduğumuz noktada sorun, sahip olduğumuz mevcut kaynakların, öngörülen karbon emisyon sınırını çoktan aşıyor olmaları.
BM Çevre Programı ve Avrupa İklim Vakfı tarafından geçtiğimiz sene sonunda yayınlanan rapor oldukça endişe verici. Rapora göre sera gazları emisyonları, küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutabilmek amacıyla 2020 yılı için belirlenen sınırın daha şimdiden üzerine çıktı. Hâlihazırdaki sera gazı emisyonları, sekiz sene sonra ulaşılması gereken en üst miktarın yüzde 14 üzerinde. Bir başka deyişle, dünya 3 ila 5 derecelik bir küresel ısınma tehlikesi ile karşı karşıya.
2 derece hedefine ulaşmak için, 2050 yılına kadar karbon emisyonları toplamda 500 milyar ila 1 trilyon ton arasında sınırlandırmak gerekiyordu. Oysa bilinen petrol, kömür ve gaz rezervlerini tükettiğimizde 2.8 trilyon ton CO2 emisyonuna yol açmış olacağız. Borsada kote olan enerji şirketlerinin elindeki rezervlerin toplamı 762 milyar tona ulaşıyor. Bu miktar, belirlenen karbon emisyonu limitinin yarısına denk geliyor. Bunun üzerine çıkıldığında ise, aktiflerin hiçbir değeri kalmayacak, çünkü kirketme hakkına dönüştürülemeyecekler.
Sadece borsada işlem gören şirketleri dikkate alırsak, eğer bu şirketler üretim ve keşif yatırımlarına bugünkü gibi devam ederlerse, karbon emisyonunda 1 trilyon tonluk üst sınırın aşılması kaçınılmaz olacak.
Wall Street, Moskova ve Londra
Carbon Tracker'a göre, karbon ticaretinin en fazla yapıldığı ve balon patladığı taktirde en fazla zarar görecek finans piyasaları, Wall Street, Moskova ve Londra borsaları. Buralar, enerji sektörünün hakim olduğu finans merkezleri olarak biliniyor.
Standard&Poors da, bir süre önce yaptığı açıklamada, fosil yakıtlara yönelik yatırımdaki aşırılık nedeniyle,  önümüzdeki yıllarda petrol sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin notlarını düşüreceğini açıklamıştı. Avustralya ve güçlü maden sanayi bu hedefte yer alan adreslerden birisi. Karbon emisyon oranlarının çok yüksek olduğu Çin de, bir diğer adres.
Raporda öne çıkanlar
Carbon Tracker raporunda öne çıkan izlenim ve tavsiyelere bakacak olursak:
- Raporda değerlendirilen 200 adet petrol, gaz ve kömür şirketi 2012 yılında yeni fosil enerji kaynaklarına ulaşım ve bunların işletimi için 674 milyar dolar yatırım gerçekleştirdi.
- Küresel ısınma ile mücadelede uyulması gereken 2 derece hedefine ulaşmak için 2050 yılına kadar C02 emisyonunun 500 milyar ila 1 trilyon ton arasında olması gerekiyor. Oysa mevcut rezervlerin kullanılması ile 2.8 trilyon ton C02 emisyonuna neden olunacak.
- Dolayısıyla bugün şirketlerin sahip olduğu petrol, gaz ve kömür rezervlerinin yüzde 60-80'inin kullanılmaması gerekiyor.
_ Yatırımlar bu hızla devam ettiği taktirde, önümüzdeki 10 yıl içinde fosil yakıtlara yapılan yatırım oranı 6 trilyon dolara ulaşacak. Sınırlı ve gitgide azalan bir karbon bütçesi nedeniyle, bu yatırımlar "yakılamayacak varlıklara", yani boşa gitmiş bir para olacak.
- Oysa tüm bu gerçeklere rağmen, New York borsasında petrol şirketlerinin; Londra borsasında ise kömür şirketlerinin oranı yükselmeye devam ediyor. Sao Paulo, Hong Kong ve Johannesbourg, fosil yakıt hisselerinin yükseldiği diğer piyasalar.
- 200 adet fosil yakıt şirketinin piyasa değeri 4 trilyon dolara ulaşıyor. HSBC'ye göre düşük emisyon senaryoları kapsamında, bu şirketler yüzde 40-60 oranında değer kaybedebilecek.
- Düşük karbon ekonomisini hedef alan yeni iş modellerine yönelmek gerekiyor. Fosil yakıtlardan elde edilen gelirlerin, yeni fosil reservlerin bulunmasına yönlendirilmesi artık sürdürülebilir bir model değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar