İnsanlığın geleceği risk altında

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

İklim değişiklikleri insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Atmosfere salınan sera gazları sadece çevre kirlenmesine neden olmuyor. Sera gazlarından kaynaklanan ısı artışının kutuplardaki buzulları eritmesi sonucu deniz seviyesinin yükselmesi ve bazı yerleşim bölgelerinin sular altında kalma olasılığı da var. Konu, eylül ayının son günlerinde New York’ta Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen siyaset dışında, finans ve sivil toplum kuruluşlarının önde gelen isimlerinin katıldığı İklim Zirvesi’nde ele alındı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, liderlere, küresel ısınmanın azaltılması amacıyla gelecek yıl Paris’te yapılacak İklim Değişikliği Konferansı’nda uluslararası bir antlaşma konusunda çağrıda bulunuyor. Ekonomik büyüme beraberinde küresel ısınmayı da getirdi. Çalışmalar, 1950’lerden bu yana atmosfer ve okyanusların ısındığını, buzul ve karlardaki azalmanın deniz seviyesinin yükselmesine yol açtığını ortaya koyuyor. Bilim adamlarına göre, 1983-2012 arasındaki 30 yıllık dönem, Kuzey Yarımküre'de son 1400 yılın en sıcak dönemi. İklim değişikliklerinden dolayı ekonomik büyümenin yavaşlaması ve yiyecek kaynaklarının azalmasına bağlı olarak yoksulluğun artması riski yüksek.

★ ★ ★

Değişen iklim ve hava şartlarından dolayı sadece su ve yiyecek kaynakları değil, dünya ekonomisi de risk altında. Kuraklıktan etkilenen ülkelerin sayısında artış var. Avustralya, Çin, Pakistan, Somali, Kenya ve Kolombiya bunlardan sadece birkaçı. İklim değişiklikleri ABD’yi de etkiliyor. Tahminlere göre, ülkenin meyve ve sebze üretiminde en büyük paya sahip Kaliforniya’da kuraklıktan dolayı bu yıl 20 bin kişi işini kaybedecek. İnsanlığın geleceği suya bağlı. Tarım ve sanayi üretimi suyun kıt olduğu bölgelerden nispeten bol olduğu bölgelere doğru kayarken ekonomiyi de etkileyecek. İklim değişiklikleri tarımsal üretim dışında insan sağlığı, hatta varlığı için de büyük risk. Dünya Ekonomik Forumu’nun raporunda 20. yüzyılın başından bu yana 2 milyardan fazla insanın kuraklıktan etkilendiği, 11 milyon insanın da öldüğü belirtiliyor. Bir zamanlar insan yaşamında lüks olarak algılanan çevre kirlenmesi artık üzerine ciddiyetle gidilmesi gereken önemli sorunlardan biri. Ciddi önlemler alınmazsa, iklim değişiklikleri ekonomik ve sosyal sorunlar dışında siyasal sorunların artmasına ve çatışmalara da neden olabilme potansiyeline sahip. Kuraklık sonucu üretimde meydana gelecek azalma, açlık ve fakirlikle birlikte zorunlu göçleri de muhtemelen arttıracaktır. Su kaynakları açısından zengin olmadığımız düşünüldüğünde, Türkiye de riskli grup içinde yer alıyor. ? ? ? 
★ ★ ★

İnsanlığın varlığını devam ettirebilmesinin ekonomik büyümeye bağlı olduğu tartışılmaz bir gerçek. Artan insan ihtiyaçlarını karşılamanın, yoksulluğu azaltmanın ve yaşam kalitesini artırmanın yolu büyümeden geçiyor. Ancak büyüme, olumlu tarafl arı dışında neden olduğu olumsuz etkilerle insanlığın geleceğini tehdit eder hale geldi. Kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıladaki artışların yaşam standardındaki iyileşmeyi ölçmek için ideal bir kriter olmadığı konusundaki görüşler yaygın. Çevre kirlenmesi, artan kentleşme ve rant hırsıyla katledilen ormanlar yaşam kalitesini azaltmakla kalmıyor; doğanın dengesini de bozarak insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Sorunların üstesinden gelmek için kalitatif büyümenin hayata geçirilmesi dışında büyümenin nimetlerinden tüm insanlığın eşit olarak yararlanabilmesini sağlayacak düzenlemeler kaçınılmaz. Artan ekonomik, sosyal, siyasal ve çevresel sorunlar tüm ülkelerin işbirliğini gerektiriyor. Hızlı ekonomik büyüme ve tarımsal üretimde makineleşmenin sonucu artan verimlilikle 80’li yıllarda tarım ekonomisi gözden düşmüştü. Gelişmelere bakılırsa ekonominin yıllardan beri ihmal edilen bu dalı yeniden önem kazanacak. Öyle de olması gerekiyor. Nüfusun ve fakirliğin arttığı dünyada tarımı ihmal ederek ne büyümenin sürekliliği sağlanabilir, ne de barış tesis edilebilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016