İnsanlığın büyük sınavı: Küresel iklim krizi

Prof. Dr. Aykut GÜL
Prof. Dr. Aykut GÜL STRATEJİK DÜŞÜNCE [email protected]

Sanayi devrimiyle başlayan küresel ısın­ma sonucu, 1850’lerden günümüze 1.2°C artış gerçekleşti. Tedbir alınmazsa bu yüzyı­lın sonuna kadar 3°C’yi bulacağı tahmin edi­liyor. İklim değişiminden iklim krizine doğru evrildiğimiz bir dönemdeyiz. Krizin daha da derinleşeceğine yönelik araştırma ve yayın­lar giderek artıyor.

İklim değişimi en fazla tarımsal üretimi ve sonuçta gıda güvencesini tehdit ediyor. Ve­rimde azalmalar, üretim sezonunda kayma­lar, kuraklık ve seller, bir yandan sulama ih­tiyacı artarken diğer yandan su kaynakları­nın azalması, hastalık ve zararlıların artması, toprak erozyonu gibi olumsuzluklar her ge­çen yıl artıyor. Bu bağlamda sadece karbon ayak izi değil aynı zamanda su ayak izi de dik­katle takip edilmeli.

Bugüne kadar neler yapıldı?

1988’de Hükümetlerarası İklim Değişikli­ği Paneli (IPCC)’nin kurulmasıyla başlayan, 1992’de Rio de Janeiro, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UN­FCCC)’nin kabul edilmesiyle ilk somut adım­ların atıldığı zorlu bir süreç yaşanıyor.

Diğer önemli kilometre taşları ise 1997’de imzalanan Kyoto Protokolü, 2015’te COP21’de kabul edilen Paris Anlaşması’dır. Paris An­laşması’nın en önemli özelliği, küresel sı­caklık artışını 2°C ile sınırlaması, mümkün­se 1,5°C’nin altında tutmayı hedeflemesi, 2050’ye kadar ise sera gazı emisyonlarında net karbon sıfıra ulaşılması ve tüm ülkeleri yasal açıdan bağlaması.

Son olarak, “Birleşmiş Milletler İklim De­ğişikliği Çerçeve Sözleşmesi” (UNFCCC) bağlamında Kasım 2023’te Dubai’de iklim değişikliği konferansı COP’un 28. Oturumu yapıldı. İki yüze yakın ülkeden devlet baş­kanları ve ilgili sektör temsilcilerinin katıl­dığı toplantı, başkanlığını, bir petrol şirketi­nin başkanı olan ve iklim değişiminin inkarı­na varan açıklamaları bulunan Sultan Ahmed Al Jaber’in yapması itibariyle çok tartışıldı.

Ülke olarak 2030’a kadar sera gazı emisyo­numuzun yüzde 30 artmasını öngörüyoruz. 2053’te ise net sıfıra ulaşmayı hedefliyoruz. Yeni yasama yılında İklim Yasa Tasarısı’nın da TBMM gündemine gelmesi ve yasalaşma­sı bekleniyor.

Net sıfır karbon hedefi tutar mı?

Sera gazı emisyonlarının azaltılması için fosil yakıtlardan vazgeçilmesi ve yenilenebi­lir enerjinin yaygınlaştırılması, diğer yandan ise ağaçlandırma vb. yöntemlerle karbon yu­taklarının artırılması gerekiyor.

Bunların gerçekleştirilebilmesi için ulus­lararası iş birliği zorunlu. Yazımızın girişinde özetlediğimiz süreçlere rağmen maalesef çok yol alınabilmiş değil.

Ekonominin dışsallık meselesi zorlu bir engel. Fosil yakıtların kullanımıyla artan sera gazı emisyonu, negatif dışsallık olarak önü­müze çıkıyor. Bu durum hem ülkelerin hem de bireylerin yeterli tedbirleri almamalarına neden oluyor. “Sadece benim dikkat etmemle ne değişir?” anlayışı en büyük tehdittir bu an­lamda.

Ülkelerin birlikte hareket edememesi ve verdikleri sözde durmaması, siyasilerin hedeflerinin kısa vadeli ancak iklim sorunu­nun uzun vadeli olması, finansman temini ve yeterli bilincin oluşamaması gibi daha birçok neden net sıfır karbon hedefine ulaşma ümi­dimizi azaltıyor. Aslında en büyük sorun, çö­züm konusunda yeterince samimi olunma­masında. COP28 başkanı başta olmak üzere, konferansa katılanların arasında çok sayıda fosil yakıt sektörü lobicilerinin bulunması endişeleri artırıyor.

İklim değişimi konusundaki önlemlerin bunun sorumlusu olanlar tarafından konu­luyor olması, kendi çıkarları yönünde bunu fırsata dönüştürebilecekleri kaygısı (karbon ticareti gibi), yapay et üretimi uğruna büyük­baş hayvanların hedefe konması ve GDO’lu gıdaların üretiminin yaygınlaştırılabileceği gibi daha birçok endişe, Batı’nın samimiyeti­ne güvenilmemesinden kaynaklanıyor.

Ezcümle; tüketim çılgınlığı, modern insa­nın hırsları ve neticede kapitalist sistem as­lında küresel ısınmanın nedeni… Daha fazla tüketim, daha fazla üretim; daha fazla üretim ise daha fazla kaynak kullanımı ve sonuçta daha çok karbon emisyonu demek...

Sizce de samimiler mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar