İnsan yetiştirmek
Yıllar önce, ihracata ilk başladığımız yıllarda, ihracatçılara ihraç ettikleri ürünlerin bedelleri üzerinden belirli yüzdelerde vergi iadesi verimesi şeklinde devlet destekleri vardı. Ürün gruplarına göre listeler yapılmış ve yüzde beş ile yüzde kırkbeş arasında değişen oranlarda destek primleri veriliyordu. Sohbetlerimize katılan dostlarımızın hatırlayacağı üzere, daha önce de sözünü ettiğimiz “Hayali İhracat” olayı, bu desteklerin yarattığı cazibe ile ortaya çıkmış ve “Hayali Mobilya İhracatı” ile ihracatı yolsuzluk için kullanma sayfası açılmıştı.
Bu listeler üzerinden hesap yaparak, yapılacak olan ihracat karşılığında, ihracatçının eline ne kadar bir vergi iadesi geçeceği hesaplamaları biraz kafa karıştırıcı oluyordu. Üzerine bir de kısa aralıklarla değişen mevzuatı eklediniz mi ortalık biraz daha şenleniyordu. O yıllarda İskenderun Ticaret ve Sanayi Odasında Genel Sekreterlik görevini yürüten rahmetli babam Vasfi Ergönül’ün sıkı tavsiyesi üzerine, ciddi bir mevzuat arşivi oluşturmuş ve bu arşivi de bilgi dağarcığıma yerleştirme çabasındaydım.
O yıllarda çalıştığım şirketin işbirliği yaptığı bazı sanayici dostlarımızla yaptığımız sohbetlerde, işlerin daha doğru düzgün yürüyebilmesi için, bilgi dağarcığımı gelen kişilerle paylaşarak onları yönlendirmeye çalışıyordum. Zira bizim soru sorabileceğimiz az sayıda kişinin ezici bir çoğunluğu “Susma Hakkı” kullandıkları için, kendi göbeğimizi kendimiz bağlamak durumundaydık. Ancak ben bunları yapmaya çalışırken, birlikte çalıştığımız birileri, kırk yıl sonra bile anlayamadığım bir ifade ile “Niye bunları anlatıyorsun, bırak bize muhtaç olup gelsinler” demişti. Topluma açık olan bilginin paylaşılması ve üzerinde çalışılması konusundaki bu olumsuz düşünce bugün bile rahatsızlık veriyor.
Okumak, kişileri bir dereceye kadar yetiştiriyor. Tüm iş insanları okullardan geliyor, herkes az veya çok birşeyler öğreniyor okullarda. Ancak bu öğrenilenleri, iş hayatının uygulamaları ile taçlandıramadığımız takdirde, sonuç hem işveren ve hem de çalışan için hüsran oluyor. Hep yazıyoruz, “Tecrübeli elemanın ağacı yok ki gidip olgunlaşanları toplayasın.” Gerek bu satırlar aracılığı ile gerekse de seminer, eğitim, panel, üniversitede ders gibi çeşitli çalışmalar aracılığı ile bilgi dağarcığımızı paylaşmaya çalışıyoruz.
Aslolan şu ki her sektörün, tecrübeleri paylaşılmaya değer kişileri, bu tecrübelerini arkalarından gelenlerle paylaşsınlar. Usta çırak ilişkisi ile yetişmenin ne olduğunu bilenler, bunu kendilerinden sonra gelenlere aktarsınlar. Bugün artık bilgiyi saklamak gibi bir cimrilik yapmak mümkün değil. Amma doğru bilgiyi paylaşmak gibi bir cömertlik mümkün. İşlerin öğretilmesini “Kerameti Kendinden Menkul” kişilere bırakmak yerine, gerçek ustaların bu alanda yer almasına çalışmak gerekir diye düşünüyorum.