İnsan olmak
İletişimci olarak çok rahatsızım çok! Ağzımızdan çıkanları kontrol etmiyoruz, sözcük enflasyonunda boğuluyoruz, bol keseden söz veriyoruz, verdiğimiz sözleri tutmuyoruz. Her şeyi kirlettik, sıra kendimize geldi, ehh onu da kirletmekte mahiriz. Verilen sözler başlığı altında bir araştırma yapmak istedim, akademideki dostlarım sayesinde beni çok da şaşırtan ve geliştiren noktalara uzandım, sizlerle de paylaşmak üzere yazıyorum...
Yönetim literatüründe son yıllarda çok tartışılan bir kavram var: “integrity”! Son derece nitelikli bir tartışma konusu. Integrity doğruluk, dürüstlük, bütünlük, tamam olma, sağlamlık ve istikamet gibi birden fazla kelimeyle dilimizde ancak açıklanabiliyor. Karşılığı yok. Sanırım sorun buradan kaynaklanıyor.
Literatür tartışmasının ekseninde “integrity” kavramının “morality” ve “ethics” kavramlarıyla karıştırılması da yer alıyor. Morality, karşılığı ahlak ilmi, ahlak, ahlak doğruluğu... Ethics dilimize “etik” olarak girdi, vara yoka kullanıyoruz. Anlamı, ahlak kuralları, ahlak, iyi nitelikler, güzel huylar diye tonlarca kavram ve kelimeyle açıklanabiliyor.
Tartışılan konunun pek çok boyutu ve derinliği mevcut. Öğrendim ki, Harvard Business School profesörlerinden Michael Jensen’ın büyük katkı yaptığı bir alan.
Yola çıkış noktam, sözler! Verilen sözler, sözlerin maliyeti... araştırmam gösterdi ki, “verilen sözler” konusu yönetim bilimi kapsamında aslında bir ölçüm mekanizması olarak değerlendiriliyor. “Promised word” (verilmiş sözler) bir tür içerik analizi metodu. Buna göre verilen sözlerin ne ölçüde ve ne şekilde yerine getirildiğinin izlenmesi çalışması…
Ne ara ?
“Biz ne ara böyle olduk?” diyoruz ya zaman zaman… Ben bunu sık sık söylemeye başladım.
Bireyin bütünselliğinin temel göstergesi söylediğini yapmak, sözünde durmak. Bireyin, neticesi saygın olmak anlamına gelen bütüncül insan olması için ağzından çıkanı iyi hesaplaması gerekiyor. İşte bu da iletişim. Yalnız bir dakika! İletişim şu demek değil: sen istediğini yap ama karşındakinin anlamasını istediğin gibi söyle! Bunun adı iletişim değil, siz ne isterseniz koyabilirsiniz.
“Ne ara böyle olduk” sorusu güzel bir Türkçe olmasa da, çok doğru bir Türkçe. Çünkü biz, sözünün eri olmak, şeref sözü vermek, olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmak kültüründen gelen insanlarız(dık)…
Bunun adı terör
Sıradan bir gelişmeymiş gibi aktarılan kişisel bilgilerimizin başkalarının eline geçmesi konusu, bir terör olayıdır. Bu olay bir milli güvenlik konusudur. 2011 yılında vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere sandık başına giden seçmen, vatandaş olarak verdiği sözü tuttu. Devlet sözünü tuttu mu? Vatandaşın verileri çalınmış, defalarca satılmış. Yetkili Bakan, mealen “...bunlar eski bilgiler, bir şey olsaydı olurdu zaten..” diyebiliyor. Bu sözler bana yine mealen “...bir kereden bir şey olmaz...” diyerek çocuk tacizlerini yorumlayan diğer Bakan’ın sözlerini anımsatıyor.
Bu sözleri nasıl söyleyebiliyoruz? Bu kelimeleri nasıl sorumsuzca seçebiliyoruz?
Buyurup bize gelmesinler
Bir gün işe gitmek üzere kapıyı açtım, karşımda o güne kadar hiç görmediğim genç bir adam, yaklaşık 50 cm mesafede durmuş bana bakıyordu. “Merhaba, sizi görmeye geldim” dedi. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemedim... Neden sonra anlaşıldı ki, iyi niyetli biri... Korkumun boyutlarını anlatamam.
Bir yakınım... Kritik görevlerde bulunmuş, ülkesine şerefle ve gururla hizmet etmiş. Başarılı, kül yutmaz. Bir gün telefonla arandı, 2 gün boyunca rehin tutuldu. Nereden bilindiği belli olmayan bilgilerle tüm yakınlarının isimleri, okulları, işleri, evleri ve ne yaptıklarına ilişkin bilgiler kullanılarak ölümle tehdit edildi. Varını yoğunu maddi olarak bu adamlara verdi... Yılların birikimini korkuyla tüketti. Şimdi sonuçsuz davası sürüyor. Kendine inancı zedelendi, yetkinliklerini sorgulamaya başladı, devlete inancını kaybetti, gelecek korkusu sardı, gelecek planlarını durdurmak zorunda kaldı, mutsuz!
Kim verecek hesabını? Devlet sözünü tutmuyor... Her olaydan sonra asacağız keseceğiz diyor... Arkası gelmiyor.
Bilgilerimi korumayan devlet
Devletin temel görevi nedir? Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmeti vermek. Biz devlete bu temel ihtiyaçlarımızı karşılaması için vekil gönderir, vergimizi veririz.
Vatandaş, klasik ve sıradan dolandırıcılık olarak görülen bilgi hırsızlığı ve neticesindeki terör karşısında kaybettiği hakkını aramak ya da zararını tazmin edebilmek üzere yılmadan dava açıyor. Çoğu zaman davanın herhangi bir sonucu olmayacağını bilerek.
Anlaşılan o ki, hedef yanlış, vatandaş hakkını ararken şaşırmış. Devlete kendisini koruyamadığı için dava açmalı. Bakalım o zaman, “bu bilgiler zaten eski, önemli olsaydı şimdiye çoktan bir şey olurdu” denebilir mi?
İyi olmak güzel bir şey
Integrity konseptinin iş dünyası üzerinden araştırıldığında ucunun performansa dayandığını düşünür müydünüz? Ben düşünememiştim doğrusu. Bütünsellik, sağlamlık, tamam olma hali olmayan işletmelerin performanslarının ve buna bağlı karlılıklarının düşük olduğu gözleniyor. Bütünselliği olan işletmelerde karın yüzde 100 ile yüzde 500 oranında arttığı tespit edilmiş. Yani iyi olmak güzel bir şeymiş, yaşasın!
Güzel haber vereyim, Türkiye’de bir grup araştırmacı, firmaların bütünselliği konusunda çalışıyor. Bu çalışmada firma yöneticilerinin aldıkları kararlar ile uygulamalarındaki `tutarlılıklarını`, `bütünlük` taşıyıp taşımadığını ve dürüst iş yapma prensiplerine ne kadar uygun olduğunu sorguluyorlar. Araştırmanın sonuçlarını büyük bir heyecanla bekliyorum. Umarım o zaman da yazma fırsatım olur, şimdilik bu kadar tüyo verebiliyorum.
Yer çekimi gibi
Jensen diyor ki, “Bütünsellik/bütüncül olmak (integrity), bireyin verdiği sözdür, ne bir artısı ne bir eksisi vardır”. Bütüncül olmanın ahlak ve etikle karıştırıldığını bunun bizi yanlışa sürüklediğini söylüyor. Çünkü ahlak ve etik, toplumun belirlediği iyi ve kötü davranış kalıplarıyla ilgili iyi ya da kötü olma haline işaret ediyor. Bütüncül olmak (dürüstlük, doğruluk, sağlamlık) integrity, yer çekimi kanunu gibidir, ya vardır ya yoktur. Tartışması olmaz.
Dürüstlük ve bütünlük (integrity) niteliklerine sahip olmayan kişiyle, bu anlayışın olmadığı kurum için “çalışılamaz” tanımı kullanılıyor. Integrity performans kriteri. Olması şart! Problem, genel anlamda olsa da olur, olsa iyi olur anlayışıyla yer değiştirmesi.
Sözcükler ağızdan çıktığında
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, sözünü tutmanın getirisi çok kuvvetli. Her şeye karşın güzel ve olumlu olana inanma ve prim verme ihtiyacımız nedeniyle daha hızlı güven inşa ediyoruz.
Ağzınızı açtığınızda ve herhangi bir sözcük söylediğinizde; ifade ettiğinizi yerine getirmek ya da getirmemek; ne söylediğinizi bildiğinizi ya da bilmediğinizi ilan etmek; beklentinin ne olduğunu ortaya koymak; söylediklerinizle muhakeme edilip değerleneceğinizin farkında olmak; söylediklerinizin arkasında durabileceğinizi; toplumsal ahlak ve yasalara uygunluk verdiğinizi unutmayın. Bu bir yükümlülük.
Bu yüzden tutmayacağınız sözleri vermeyin.