İnsan dünyasının ”Solucan delikleri”

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Ünlü fizik bilgini Stephen Hawking "…gerçek şu ki çevremiz solucan delikleriyle doludur, sadece görülmeyecek kadar küçüktürler.Uzay ve zamanın kuytularında ve çatılarında oluşurlar" tanımlamasını yapıyor.

Solucan delikleri bizi günlük yaşamımızda ne ölçüde ilgilendirir?

Sorunun yanıtını vermek için Hawking'den uzun bir alıntı yapalım:

 "Hiçbir şey düz ve yekpare değildir. Her hangi bir şeye yeterince yakından bakarsanız, onun içinde delikler ve pürüzler görürsünüz. Bu temel bir fizik prensibidir ve benim için bile geçerlidir. Bir bilardo topu gibi pürüzsüz bir şeyde bile küçük gedikler, çatlaklar ve boşluklar vardır. En küçük birimlerin, atomlardan ve moleküllerden bile küçük birimlerin altına indiğimizde, kuantum köpüğü denen bir yere ulaşırız. İşte solucan delikleri buradadır. Uzay ve zaman boyunca sürekli küçük tüneller ve kestirmeler şekillenir, kaybolur ve kuantum dünyası dahilinde yenilenir."

İnsanoğlunun fizik varlığı kadar ruh varlığının derinliklerinde solucan delikleri vardır: Sürekli geçişler yaşanır; birbiri ile tutarlı olanlar kadar çelişenler, uzun dönemli bakışlar kadar, kısa dönemli kurnazlıklar, suçu hep başkasında arayan kolaycılık, kendini sorgulayarak bilgeliğe yaklaşmalar vb. her şey ruhlarımızdaki solucan deliklerinde oluşur.

Hawking'in anlatımı ile bildiğimiz eni, boyu ve uzunluğu olan üç boyutun bir da zaman içinde uzunluğu anlatan dördüncü boyutu var… Bu dört boyut içinde özgür zihnimizle düşündüğümüz zaman, idealize ettiğimiz "insanın" doğadaki diğer canlılardan farklı olmayan özellikleri çıkar karşımıza… O zaman sanal biçimde "yüceleştirdiğimiz" insan davranışları arasında "cüceleştiren" davranışlarını yakalarız; sorgulamadan inandıklarımız, siz ona inançlarımız da diyebilirsiniz, aşınmaya başlar.

" Heykeller yanına yaklaştıkça büyür, insanlar yanına yaklaştıkça küçülür" diyen özdeyişin arkasında ruhumuzdaki solucan deliklerinde yaşanan farklı geçişlerin algılanması var.

Afrika insanının, " İnsanın olduğu yerde hiçbir şeye şama" uyarısının ardında saklı olan da o farklı insan algısı ve davranışı.

Halkımızın akıl birikiminin, " İnsan bir ağaca benzer, ok da çıkar, b…'da..." deyişinin altındaki hikmete kulak vermeliyiz.

"Hayvanın alacası dışında, insanın alacası içindedir" diyen akıl birikiminden yararlanmalıyız.

"Akrabanın arkaya ettiğini, akrep bile etmez" diyen atasözü, hangi birikimlerin yansıması olduğunu düşünmeliyiz.

Azerilerin, " İnsanın özünün özüne ettiğini felek bile etmez!" anlatımındaki ince espriyi kavramadan hayatı anlamamız güç.

Analarımızın, babalarımızın " İnsanoğlu çiğ süt emmiştir; ondan her şey beklenir" yargısının binlerce yıllın birikimini kristalleştiren bir düşünce olduğunu kavramalıyız.

İnsanın ruhundaki solucan deliklerinde durmadan yeniden üretilen iyilikleri ve kötülükleri birlikte kavramalıyız… İnsanların bir arada olmadan, birlikte iş yapmadan, halatlara hep birlikte asılmadan iyi işler yapılamayacağını da akıldan hiç çıkarılmamalı… Ve de hayatı abartmadan ve küçümsemeden olduğu gibi yaşayabilmeliyiz…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar