İnşallah iyi olur diyelim!

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'ın NATO Genel Sekreterliği'ne atanması macerası sonlanmışa benziyor. Türkiye'de genelde Danimarka başbakanlarının adı fazla bilinmez ama bu başkanın adını bilmeyen yok. Sebebi malum. Rasmussen ülkesinde yayınlanmış, Hazreti Muhammed'i terörist olarak gösteren karikatür karşısında Müslümanlar'ın gösterdiği kızgınlığı önemsememiş, burası demokrasidir türünden sert bir açıklama yapmıştı. Yanlış anlaşılmasın, itirazım karikatürün yayınlanmasına değil, Rasmussen'in karşısındakinin sıkıntısını anlamayan kaba küstahlığına. Keza, teröristlere talimat bile yayınladığı iddia edilen Roj TV başka Avrupa ülkelerinde tutunamayınca kapağı Danimarka'ya atmış, burada demokrasi gerekçesini öne süren bir hükümetin konukseverliği ile faaliyetine devam etmişti. Rasmussen'in başka sabıkaları da var ama bunların Türkiye'deki şöhretiyle ilgisi yok.

Şimdi size bir soru: Acaba NATO iki kutuplu dünyanın sona ermesinden sonra hangi tehditlerle ilgilenmiş, bu konularda neler yapmıştır? Cevaplamak için uzun uzun düşünmeye gerek bile yok. Yeni tehditler terör, etnik savaşlar, uyuşturucu ticareti, kitle imha silahlarının yaygınlaşması ve yumuşak tehditler diye bilinen benzer olgular. Pekiyi NATO ne yapmış? Bosna ve Kosova'da iç savaşları durdurmuş, El Kaide terörüne karşı mücadele için Afganistan'da askeri müdahalede bulunmuş, şimdi de korsanlarla uğraşmağa başlıyor. Bu faaliyet alanlarının önemli bölümünde nüfus Müslüman. Çoğunlukla, mücadele edilecek olgu ise terör. Bu durumda, Müslümanlar arasında nefret uyandıran ve terörün ne olduğunu idrakten özürlü bir kişinin NATO Genel Sekreteri yapılması pek akıllıca gözükmüyor.

Türkiye'nin Rasmussen'in adaylığına karşı çıkması tabiidir. Ancak muhalefetini yürütme biçimi tartışmalıdır. Türkiye NATO nezdinde Müslüman ülkelerin sözcüsü gibi hareket etmiş görünüyor. Halbuki, aynı sonuçları talep etmek için NATO'yu sahiplenerek, Rasmussen'in genel sekreter olması durumunda işlevlerini yerine getirmekte zorlanacağını ifade etmesi uygun olurdu. Afganistan'a bir Rasmussen ziyareti karşısında, Karzai hükümetinin ne kadar zor duruma düşeceğini vurgulamak bile etkileyici olabilirdi. Fakat danışmana ihtiyaç duymayan, her konuyu kendisinin halledebileceğine inanan asabi liderimiz, düşüncelerin kapalı toplantıda dile getirilmesi gereğini gözetmeden konuştu. Böylece çözümü zorlaştırdığı gibi, Alman başbakanının "tek engel Türkiye" mealindeki nezaketsizliğine de zemin hazırlamış oldu.

AB, NATO'nun Avrupa ayağı olmak istiyor. Fakat AB içinde ortak bir tehdit algılaması olduğu dahi şüpheli. NATO'nun Avrupa'da Avrupa Birliği'ne üye olmayan üyelerinin bulunması da sorun yaratıyor. Almanya ve Fransa AB'nin efendisi olmak iddiasında. Rasmussen'i de Merkel empoze etti. Bir yoruma göre, bunu vesile edip Türkiye'nin zaten güçlüklerle dolu AB ile ilişkilerini daha da zayıflatmayı arzuladı. Belki de öyledir ama ben duruma baktığımda, kendi meşreplerine uygun genel sekreter seçtirmenin kısa vadeli hesapları için NATO'yu zaafa uğratmaktan kaçınmayan bir AB,  göreve gelmek için her türlü ödüne açık, ilkesiz bir genel sekreter görüyorum. Ne diyelim: İnşallah iyi olur!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019