İnsaf torbaya girdiğinde
Çocukluk yıllarımda torba
Çocukluk yıllarımdan başlayarak torba sözcüğünün değişik kullanımlarına tanık olmuşumdur. Örneğin, rahmetli annem bir işi gece, alelacele yapmaya kalkarsam şöyle derdi: “Oğlum yarın yaparsın. Gündüzler torbaya mı girdi?” Tatilde yapmam gereken bir işi okul zamanı yapmaya kalksam “Oğlum, tatilde yaparsın. Tatiller torbaya mı girdi?”
Başka bir kullanım da şöyle idi: Örneğin, kasabada bir skandal ortaya çıkmıştır. Skandalın kahramanı kasabanın ileri gelenlerindendir. Olayı bir şekilde kapatmışlardır. Ama her köşe başında, her kahvede bu skandal konuşulmaktadır. O zaman annem: “Oğlum, milletin ağzı torba değil ki, büzesin” derdi.
Bugünlerin torbası
Yukarda saydıklarım, çocukluk yıllarımdaki torba idi. Şimdilerde ise torba hukuk sistemimize girdi. Bir torba yasa furyası yaşar olduk. Birbiri ile ilişkisi olsun olmasın değişik konulardaki düzenlemeler bir torbaya konuyor ve alelacele meclisten geçiyor.
Gazetelerdeki son habere göre yine bir torba yasa geliyor. Bu torbanın içine sanırım milletvekillerinin özlük haklarının düzenlenmesi ile ilgili kanun teklifi de girecek.
Yeni haklar neler olabilir?
Milletin vekillerine tanınan haklar, zengin ülkemizde oldukça zengin. Bu düzenleme geçerse daha da zenginleşecek. O zaman insanların vekil olmak için neden bu kadar istekli olduklarını anlayabiliyorsunuz. Dayanışmanın güçlü olduğu bir yer siyaset. Ne yaparsan yap, yaptığın yanına kalıyor; aklanıyorsun. Örneğin, meclisteki bir araştırma dosyasıyla ilgili konuşan, açık sözlü, okumuş bir milletvekili “Birileri kurulan meclis araştırma komisyonunda Yüce Divan oylaması veriyor. Başbakan benim partimin lideri, bakanlar benim kankam, bir kısmı benim dünürüm. Bu adamlarla neden muhalefet olayım. Demek istediğim oğlan bizim kız bizim” demişti.
Vekiller, kendilerine sağlanacak hakları, yine kendileri tayin ediyor. “Kendin pişir, kendin ye” sistemi. Ancak yine de bu hakların eksik olduğunu görüyorum. Bu nedenle, torbayı genişletmek istedim.
•Vekil çocuklarına otomatikman milletvekili adayı olma hakkı tanınmalıdır.
•Devlet dairelerinde vekil yakınlarının kontenjanı olmalıdır. Bu kontenjanı kullanmak için KPSS ve benzeri sınavlar olmamalıdır. Diploma istenmemelidir. (Böylece diploma sahte olduğunda “Damat aileyi de kandırmış” gibi mahcubiyetler ortaya çıkmayacaktır.)
•Vekillere, seçildikleri şehrin haline gelecek ilk ve son turfanda sebze ve meyvelerden birer sandık verilmelidir.
•Vekillere, yeni açılacak AVM’lerden hediye çeki verilmelidir.
•Vekiller, devlet büyüklerinin yaptığı “Dünya mutfaklarını yerinde görelim ve tadalım” gezilerinden ikisine her yıl katılabilmelidir.
•Vekillerin yalnız protokol listesinde değil, kafeterya, lokanta, sinema ve tiyatrolardaki yerleri de düzenlenmelidir.
•Vekiller, yaptıkları imar durumu değişimi düzenlemeleriyle ortaya çıkan katma değer artışlarından yararlandırılmalıdır.
Sonuç
Yukarıda biraz fantezi yaptım. Hem de ülkenin dirliğine düzenine katkım olsun dedim. Çünkü her konuda kutuplaşıp kavga eder olduk; ama bu tip konularda iktidar ve muhalefet hiç olmazsa mecliste hemen anlaşıyor.
Ne demişler: Milletin ağzı torba değil ki, büzesin. Aslında vekiller, temsil ettiklerinin DNA’ini çözmüş; her hareketleri bilinçli. Örneği, yine vekillere tanınan haklarla ilgili deneyimli bir siyasetçimiz” Ne lafı olacak, üç gün konuşurlar dördüncü gün biter kardeşim.” ifadelerini kullanmıştı.
Güngör Uras’ın deyimiyle “Burası Türkiye Abicim” ; her şey olabilir. Çünkü pişkinliğin tavan yaptığı bir devir yaşıyoruz. Son zamanlarda yaşadığımız olaylara rahmetli annem ne derdi diye düşünüyorum. Herhalde “İnsaf da, hukuk da torbaya girmiş” derdi.