İnşaat sektöründe sorun geçici mi? Yoksa kalıcı mı?...
Türkiye’nin hali ortada!... Gündemi karışık…
Bir yandan 2 yıl bile olmadı dördüncü seçime gidiyoruz. O da olacak mı olmayacak mı belli değil. Siyaset tam anlamıyla darmadağın durumda. Kimileri bireysel çıkış yolunda zigzag çiziyor, hatta “U” dönüşü yapıyor. Kimi liderler burnundan kıl aldırmıyor, dediğim dedik havasında. Meclis var mı yok mu belli değil.
Bir yandan da terör belası ve dış dünya ile ilişkiler sorunu.
İnsanlar sokakta, televizyonda, basında, kendi aralarında birbirlerine soruyorlar: Ne oldu da birden bire bu hale geldik? Hele son 2 ayda ülkede her şey nasıl tepetakla oldu?
Aslında bu soruların cevabını sosyologlar vermeli. Ama; unutmayalım ki bu sonuç bir anda ortaya çıkmış değil. Uzun yıllar yapılan yanlışların sonucu olarak ortaya çıkmış bir sonuç. “Mış” gibi yaparak veya görünürdeki makyaj nitelikli şeylere bakarak ve özellikle de ekonomide mucizeler yaratıldı safsatasına inanarak yol almak mümkün değil. Bir gün bir yerde duvara toslamanız kaçınılmaz. Aslında duvar var da bunu gören yok ya da çok iyi gizleyenler var.
Her neyse…
Son iki haftadır reel ekonomiyle ilgili bazı sorun veya konulara değinerek geçici gündemin dışına çıkmak ve gerçek gündemi yakalamak istiyoruz. Geçen haftalar turizm ve enerji ile ilgili yazdık. İlginç tepkiler de aldık.
Sektörlerin durumuna ilişkin bu üçüncü yazımız. Bu hafta inşaat sektörü üzerinde durmak istiyoruz. Tabii bu yazıda üst yapı işleri niteliğindeki özel inşaat sektörünü işlemeye çalışacağız.
İnşaat sektörü, aslında Türkiye için önemli bir sektör. Bu sektörü, sadece dar çerçevede reel ekonominin bir alt unsuru gibi sınırlandırmak mümkün değil.
Sektörün sosyolojik, politik, ekonomik, hukuksal veya ahlaki yönleri de var. Gelin ne demek istediğimizi açıklayalım.
Sosyolojik açıdan: Son yıllarda Türkiye’de yaşanan çok hızlı şehirleşme olgusu, doğal olarak inşaat sektörünün önemini artırdı. Ancak çok daha önemlisi, Türk insanının alışkanlıkları veya refleksleri. Şöyle ki Türk insanı, ister zengin olsun ister fakir olsun, mutlaka başını sokacağı bir yer ister. Artık çekirdek aile yapısına da geçilince bir yandan konuta olan ihtiyaç arttı, bir yandan da değişen ihtiyaçlara göre talebin şekli de değişti.
Politik açıdan: Özellikle konut konularının siyasi açıdan piyasası vardı. Yani konut üzerine proje geliştiren ve program uygulayan siyasi partiler başarılı olmuştu. Geçmişte siyasilerin vaat ettiği iki anahtardan birisi konuta aitti. AKP iktidarı da bu ihtiyacı fark etti ve TOKİ modelini uygulamaya koydu. TOKİ, başta dar ve sabit gelirli aileler olmak üzere 10 yılda 500 binin üzerinde konut üretti. Dolayısıyla inşaatın bir de politik tarafı var.
Ekonomik açıdan: Unutmamalıyız ki büyük ve önemli bir sektör. Çok sayıda yan kolları var. O alt sektörleri ciddi bir şekilde besleyen üst sektör. Ayrıca çok ciddi bir istihdam deposu. Turizm sektörü gibi mevsimlik işsizliğin panzehiri. Bireysel açıdan en büyük önemi de halen yüksek gelir ve servet kaynağı olması. Yani spekülatif kazançların olduğu tek alan. Dolayısıyla ekonomisi önemli olan bir sektör.
Bu kadar önemi ve ayrıcalığı olan inşaat sektörünün bugünlerde başında kara bulutlar dolaşıyor. Özellikle 2015 yılı içerisinde inşaat sektörü veya konut piyasası adeta sinek avlıyor.
Yılbaşından bu yana döviz yüzde 30’dan fazla artmışsa yani Türk Lirası dolar karşısında üçte bir değer kaybetmişse; ağırlıklı girdileri dolara dayalı olan inşaat sektörü elbette olumsuz etkilenecektir. Fiyatların oturması için beklemek gerecektir.
Aynı şekilde içinde bulunduğumuz siyasi konjonktür de inşaat sektörünün aleyhine. Bu şartlarda insanlar alım yapmak yerine beklemeyi tercih ediyor. Dolayısıyla piyasa durgunluğa giriyor.
Bu arada Türkiye’de yaşanan terörün belli şehir ve bölgelerde fiyatları etkiliyor. Bu da ileride bazı yerlerde fiyatların düşmesi ve bazı yerlerde de artması anlamına geliyor. İşte bir belirsizlik nedeni daha…
Kaldı ki son yıllarda aşırı ısınan ve fiyatların tavan yaptığı inşaat sektöründe normal olarak bir soğuma beklenmelidir.
Yukarıda sıralanan nedenler veya koşullar inşaat sektörünün içinde bulunduğu açmazı izaha yetiyor.
Ancak; asıl sorun, sektöre miyop bakanlarda… Kimileri sektörün sorununu geçici veya konjonktürel zannediyor. Oysa Türkiye ekonomisinin ve bunların içerisinde de inşaat sektörünün sorunları ne yazık ki kalıcı. Dolayısıyla çözümler de yapısal düzenlemelere bağlı.