İnovasyonun neresindeyiz? Ne yapmalı?

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

Birinci sorunun cevabı belli: küresel mukayesede yerimiz epeyce gerilerde. INSEAD’ın 2013 yılında 142 ülkeyi kapsayan inovasyon sıralamasında Türkiye 68. sırada yer alıyor.

“Ne yapmalı?” sorusuna gelince. Öncelikle, son yıllarda ülkemizde inovasyon konusunda bir hareketlenmenin başladığını belirtmeliyiz. Bu gelişme inovasyonun hem Ar-Ge ve hem de girişimcilik kanatları için geçerli. Nitekim Başbakanımız iki hafta önce, İnovasyon Haftası’nda yaptığı konuşmada, son on bir yılda sadece TÜBİTAK aracılığıyla 8 bin projeye 2.5 milyar TL tutarında destek sağlandığını açıkladı. Ayrıca KOSGEB tarafından da Ar-Ge desteği sağlanıyor. İşletmelerin Ar-Ge faaliyetleri için vergisel teşvikler de söz konusu.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da Sanayi Tezleri (San-Tez) Projesini 2006 yılından beri sürdürüyor. Bu proje ile üniversitelerimizdeki bilimsel çalışmaların ticarileştirilmesi amacıyla yüksek lisans ve doktora tezlerinin desteklenmesi öngörülüyor.

Yine aynı Bakanlık tarafından yürütülen bir başka çalışma Teknogirişim Sermayesi Desteği Projesi. Bu proje kapsamında da üniversite son sınıf öğrencileri ile yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin Ar-Ge tabanlı ticarileştirilebilir nitelikteki projelerinin desteklenmesi amaçlanıyor.

KOSGEB tarafından desteklenen girişimcilik eğitimleri ile TÜBİTAK destekli olarak üniversitelerimiz tarafından yürütülecek olan girişimci yetiştirme programları yine aynı amaca yönelik devlet destekleri.

Devletimizin bu konudaki çalışmalarına ilişkin örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Bu tür desteklerin hedefi ticarileştirilebilir nitelikteki Ar-Ge çalışmalarının yaygınlaştırılması. Teknoloji ağırlıklı yüksek katma değerli inovasyonların hayata geçirilmesi. Bu teşviklerin son yıllarda melek yatırımcılar ile risk sermayesi uygulamalarının da destek kapsamına alınarak genişletilmesi çok olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Zira, kanaatimizce, teknoloji ağırlıklı yüksek katma değer yaratabilecek nitelikleri inovasyonların hayata geçirebilmesinin en etkili yolu, -inovasyonun iki önemli aktörü olan- girişimci ile Ar-Ge’ci arasında sinerjik bir işbirliğinin oluşturulmasıdır (Bir kişinin hem nitelikli Ar-Ge’ci ve hem de nitelikli girişimci olma olasılığının çok düşük olduğunu düşündüğümüz için bu sinerjik işbirliği konusunu çok önemsiyoruz. Melek yatırımcılık ve risk sermayesi konularının da destek kapsamına alınmasına bu nedenle çok önem veriyoruz.).

Yine kanaatimizce, şimdiye kadarki inovasyon desteklerinde girişimci ayağı hep geri kalmaktaydı. Dileyelim ki, melek yatırımcılarının ve risk sermayesi uygulamalarının desteklenmesi olumlu sonuçlar versin. Gelecek yıllarda bu destekler daha da genişletilerek sürdürülsün. Küresel rekabetin teknolojik ağırlıklı yüksek katma değerli inovatif ürünlerle sürdürüldüğü çağımızda, ülkemiz “orta gelir tuzağı”nın yanı sıra “orta teknoloji tuzağı”ndan da kendini kurtararak başarılı bir şekilde yoluna devam edebilsin.

Bunun yolu da başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere insanlarımızın niteliklendirilmesinden, yani eğitimden geçiyor. Maalesef bu konudaki performansımız tatmin edici değil.Bunun son göstergesi de aralık ayı başında açıklanan PISA testi sonuçları. Bilindiği gibi PISA, üç yılda bir Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından yayınlanan, 15 yaşındaki öğrencilerin bilgi ve becerilerinin ölçüldüğü test sonuçlarını gösteriyor. 2013 yılında yayınlanan ve 64 ülkeyi kapsayan sıralamada Türkiye, genel sıralamada 42. sırada yer alıyor. Testin kapsadığı üç alandan matematik dalındaki yerimiz 44., fen bilimleri dalında 43. ve okuma/anlama dalında da 42. sıra.

Şanghay, Hong Kong, Singapur ve Güney Kore, gerek genel sıralamada ve gerekse matematik, fen bilimleri ve okuma/yazma dallarında, hep ilk 5 ülke içinde yer alıyor. Son yayınlanan bu PISA tablosu, tüm dünyada eğitim ve öğretim alanında tam bir Uzakdoğu ülkeleri egemenliğinin sürdüğünü gösteriyor. Özellikle de Şanghay, Hong Kong ve Taipei şehirlerinin gösterdiği çok üstün başarılarla bir Çin efsanesinin doğmakta olduğuna şahit oluyoruz. Bu başarı muhakkak ki adı geçen ülkelerin gelecekteki teknoloji ağırlıklı yüksek katma değerli inovasyonların büyük ölçüde bu ülkelere kayacağının da işaretlerini vermektedir.

17 milyon 300 bin öğrenciye sahip olan Türkiye için yukarıdaki PISA testi sonuçları muhakkak ki büyük önem taşımaktadır. Bu sonuçların çok iyi değerlendirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

Muhakkak ki, bu konuda başta gelen önlemlerden biri de, yurdumuzda öğretmenlik mesleğinin maddi ve manevi açılardan yüceltilmesi olmalıdır. Bir yandan sayıları 850 bineyaklaşan mevcut öğretmen kadrosunun niteliklendirilmesi; diğer yandan öğretmenlik mesleğinin cazibesinin olabildiğince artırılması suretiyle nitelikli gençlerimiz nezdinde bu mesleğin özendirilmesi gerekmektedir. Prof. Dr. Mustafa Özcan tarafından hazırlanan ve bu hafta içinde yayınlanan TÜSİAD’ın “Okulda Üniversite” adlı raporunda bu konuda çok önemli değerlendirmeler ve öneriler yer almaktadır.

Açık adıyla “Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Harekatı” olan, adını bu kelimelerin ilk harflerinden alan FATİH Projesi, ülkemiz için muhakkak ki umut verici bir projedir. Adı ile bile çocuklarımızı motive edici, heyecanlandırıcı, özgüven aşılayan bir projedir. Fakat FATİH’in adını anarken O’nun hocaları olan Akşemseddin’ler, Molla Gürani’ler unutulmamalıdır. AKŞEMSEDDİN ve MOLLA GÜRANİ Projeleri ile de öğretmenlerimizi niteliklendirmenin, nitelikli genç insanlarımızı bu mesleğe heveslendirmenin yollarını aramalıyız. Uzun vadede başarıyı belirleyen en önemli faktör, nitelikli öğrencilerimiz ve onları yetiştiren nitelikli öğretmenlerimiz olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017