İnovasyon Partisi
Bir İnovasyon Partisi kurulsa? Başında Facebook Mark Zuckerberg ve ikinci isim Sheryl Sandberg yardımcısı olsa. New York’un trilyoner eski belediye başkanı Michael Bloomberg finanse etse. Ve Amerikan seçmeni, Clinton ve Trump gibi “al birini vur ötekine” seçeneğinden kurtulsa.
Bu Zihni Sinir Procesi’ni, Amerikan iç siyasetinin nabzını tutan Politico adlı önemli derginin eş-kurucusu Jim VandeHei, finans dünyasının ağırbaşlı gazetesi Wall Street Journal’da açıkladı. Aman bunu pek bir ciddiye alıp işin ayrıntısını eleştirenler, olur olmaz diye yorumlar döşenenlerle doldu ortalık. Bizzat yazarı, bunun bir yenilikçi öneri olduğunu yazmasına, “siyasi sistemi sarsmalıyız” demesine rağmen hem de... Ve şunu vurgulayarak: “Kim inovasyona karşı olabilir ki? Hele, seçimleri kazanan kampanyalar, daima geleceğin inşasıyla ilgiliyken?”
Bu “proce”, Clinton ve Trump’a mahkum Amerikan seçmeninin çaresizliğine, geçen aylarda benzer nitelikte “olmayacak” önerilerin yenisi. Örneğin, IBM’in süper über bilgisayarı Watson “pekala” başkan olabilirdi! Bu hem de Dünya Ekonomik Forumu bloğunda dile getirildi. Ağırbaşlı gazete Washington Post da aynı konuda bir makale yayınladı. Elbet bir gün robotlar iyice sofistike hale geldikten sonra “başkan bile” olabilirler diye yazdı. Bütün bu robot muhabbeti, 2016 Seçimi’ndeki adayların ümit vaad etmemesine karşılık, olmayacak duaya aminden başka bir şey değildi. Ancak, kuruluş anayasası bile yenilikçilik üzerine inşa edilmiş bir kültürde, bu tür öneriler, siyasette “bile” yenilikçiliğin mümkün olduğunu dünya âleme gösteriyor.
Trump, seçim kampanyasında vazgeçmediği antikalıklarıyla reklamcılara yaratıcı fırsatlar sunuyor:
Trump’ın, ABD’nin yoksul ve sorunlu komşusu Meksika’ya sürekli hakaret etmesi üzerine bir Amerikan STK’sı, Meksika adına “teessüflerini” çarpıcı bir reklamla dünyaya iletti.
Trump, Meksikalılar için “uyuşturucu satıcısı, katil, saldırgan, hırsız” vb. demişti. Hakaret listesi bundan ibaret değildi: İngiliz dilinde daha farklı nüanslara işaret eden başka sözcüklerine Türkçemizde karşılık bulunamıyor.
Amerikan İnsancıl Göçmen Hakları Koalisyonu (CHIRLA) adlı STK, Walton Isaacson reklam şirketine bir video yaptırdı. Videoda, beyaz t-shirt giymiş, üzerinde “Ben hırsızım, ben katilim, ben satıcıyım” vb. yazan Meksikalı tipler görülüyor. Sonra, sırtlarını dönüyorlar. Sırtlarında bu kez “Ben satıcıyım: Yaratıcı fikir satıyorum” cümlesi görülüyor. Ben saldırganım: Cehalete saldıran öğrenciyim. Ben satıcıyım: Yemek satıyorum, garsonum. Ben satıcıyım: Sağlık satıyorum, hasta bakıcıyım. Ben katilim: Yangını öldürüyorum, itfaiyeciyim. Ben satıcıyım: Haber satıyorum, gazeteciyim.
Bir başka Trump-karşıtı reklamı, bizzat Cumhuriyetçi Parti içinde Trump’ı “durdurmak” isteyen Bizim İlkemiz (Our Principle) adlı STK yaptırdı. 2012 Cumhuriyetçi Başkan aday adayı Mitt Romney’nin strateji ekibinin yönetimindeki stk, bu videoda, Trump’ın kadınlara hakaret eden sözlerini kadınlara söyletiyor. Videoda Trump’ın, hangi hakareti hangi gün, nerede yaptığı tek tek yazılı. Trump’ın kadınlar için “köpek, şişko domuz” gibi tek sözcüklü, veya uzun cümleli aşağılayıcı sözlerinden sonra, Cumhuriyetçi Parti yandaşı reklam, “Donald Trump’a oy vermeyin” diye bitiyor.
Trump’la başedemeyip yarıştan çekilen adayların, Trump aleyhindeki sözleri de bir Clinton reklamında kullanıldı: Başkanlığa heves eden, onun kadar pespayesini görmedim diyor Marco Rubio. Başkasını ne kadar küçümserse kendisini o kadar büyük sanıyor diyor Carly Fiorina. Bu ülkenin görmediği kadar kendine aşık bir narsist diyor Ted Cruz. Bir ruh doktoruna ihtiyacı var onun diyor Jeb Bush.