İngiltere’de yeni bir dönem

Prof. Dr. Çisil SOHODOL
Prof. Dr. Çisil SOHODOL [email protected]

Bu satırları İngiltere seçim sonuçlarının belli olduğu anlarda bir yandan zafer bir yandan da veda konuşmalarını dinlerken yazıyorum. İngiltere için tarihi bir seçime tanıklık ettik. İşçi Partisi, tam 14 yıllık Muhafazakar Parti iktidarından sonra çok ciddi bir seçim galibiyeti kazanarak hükümeti kuracak çoğunluğu elde etti.

İşçi Partisi liderii ilk konuşmasında “Başardık.. Değişim Başlıyor” sözleriyle zaferi kutladı. Mevcut başbakan Rushi Sunak ise “"Üzgünüm. Kaybın sorumluluğunu üstleniyorum" diyerek koltuğuna veda konuşması yaptı.

İşçi Partisi’nin seçim sürecinde “Britanya'yı Değiştirecek 10 İşçi Partisi Politikası” manifestosu ile iletişim çalışmalarını yürütmüştü. Hali hazırda ülkede deneyimlenen pek çok soruna ve kendi çözüm yollarına gönderme yapan 10 maddelik manifestoda sağlık sistemi, sığınmacılar ve asgari ücret gibi başlıklardaki vaatler bulunuyordu.

Ancak söz konusu manifestoda benim özellikle ilgimi çeken üç madde vardı. Neden o üç tanesi diye soracak olursanız hemen söyleyeyim; çünkü o üç madde kişisel olarak tutkuyla bağlı olduğum alanlarla ilgili. Yani kadınların sorunlarını çözmek ve su/iklim krizi ile mücadele etmek..

Kadına yönelik suçlar, şiddet ve istismar ile etkin mücadele ve mağdurlara destek

İşçi Partisi, her polis gücünde bir şiddet ve istismar birimi, her 999 (acil çağrı) kontrol odasında konu ile ilgili uzmanlar ve kadın mağdurlar için hızlandırılmış mahkemeler ve hukuki danışmanlık zorunluluğu getirmeyi vadetti. Kadınları korumak için yeni yasalar çıkarmaya da özellikle vurgu yaptılar.

Hatta bununla da sınırlı kalmayıp "Polisin, normalde organize suç veya terörizme yönelik sistem ve taktikleri kullanarak şiddet uygulayanları, tacizcileri ve tecavüzcüleri tespit edip peşlerine düşmesine ve onları sokaklardan temizlemesine olanak sağlayacak bir sistem için de söz verdi.

İngiltere’nin su kaynaklarına zarar veren şirketlere yaptırımlar ciddi şekilde arttırım

Ülkede bir süredir gündemde olan ve atık yönetimi sorunları ve ihmalleri nedeniyle nehir, göl ve denizleri kirleten şirketlere yönelik yaptırımları arttıracaklarını yüksek sesle dile getirdiler.

Ancak bu çıkışı dikkat çekici hale getiren nokta sadece kurumsal olarak şirketlere değil; daha önce bireysel olarak üzerlerine gidilmeyen yöneticilere karşı yaptırımları da gündeme getirmeleri oldu.

Düzenleyici kuruluşa, şirketin neden olduğu sorunlar çözülene kadar yöneticilerin şirket prim/ikramiye ödemelerini durdurma yetkisi verilecek. Yani suyu kirleten şirketler, hem cezai işlem, hem şirkete yönelik ağır para cezası hem de yöneticilerin prim ödemelerinin durdurulması gibi yaptırımlarla karşı karşıya kalacak.

İngiltere’yi temiz enerji konusunda bir süper güce dönüştürme

Ülkenin uzun kıyı şeridi, kuvvetli rüzgarlar, sığ sular gibi avantajlarını daha fazla devreye sokarak kamu ve özel sektörler arasında gerçek bir ortaklıkla Britanya'yı temiz enerji süper gücü haline getirmek belki de en dikkat çeken maddelerden bir tanesiydi. Yeni bir halka açık İngiliz enerji şirketi olan “Great British Energy”nin kurulması da masadaki gündemlerden biriydi.

Yeşil Refah Planı başlığındaki temiz enerji yatırımlarının bir kısmının petrol ve doğalgaz devlerine konulacak “beklenmedik oranda yüksek” bir vergiyle karşılanacağı da manifestoya eklenmişti. Sıfır karbonlu elektrik sistemi, daha düşük faturalar gibi vaatler belli ki halkla karşılığını bulmuş.

İlk iki maddeye dönüp baktığımda İngiltere gibi gelişmiş ülkeler arasında yer alan bir yerde bile kadına şiddet, taciz, istismar başlıklarının seçim vaadine girecek kadar hayatın içinde olması beni çok sarsıyor. O yetmezmiş gibi hala su kaynaklarını hunharca zehirli atıkla dolduran şirketlerin varlığı ve bunları caydırmak için yaptırımlar peşinde koşmak zorıunda kalınması da kabul edilemez geliyor.. Demek ki dünyanın bu başlıklarda gideceği daha çok yolu var; çok üzücü..

Neyse ki temiz enerji maddesi içime biraz su serpiyor. Her ne kadar jeo-politik krizler temel güdüleyici gibi görünse de temiz enerji, yeşil büyüme ve iklim krizi ile mücadele önceliklerden biri haline gelecek gibi görünüyor. Umarım da öyle olur..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar