İngiltere bankacılık düzenleme ve denetleme sistemi başa döndü
İngiltere'de bir dönem sona erdi. İngiltere Maliye Bakanı Osborne, 2009'da partisi muhalefetteyken açıkladığı planın uygulanacağını geçen hafta yaptığı bir konuşmada açıkladı. Plana göre, bankacılık ve finans sektörünün tamamını düzenleyen ve denetleyen kurum olan FSA'in bu yetkilerini İngiliz merkez bankasına (Bank of England) devredecek ve onun bir alt bölümü gibi çalışacak.
İngiltere'de 1997 sonrasındaki İşçi Partisi hükümetleri sırasında finans piyasaları düzenlemeleri serbestleştirilmişti. 1992 sterlin krizinden sonra zayıflayan poundun da etkisiyle hem reel piyasalar hem finans piyasaları hızla gelişmiş, Londra New York'dan daha güçlü bir uluslararası finans piyasası haline gelmişti. Bir bakıma, Thatcher'ın "big bang'iyle" eş düzeyde bir canlanma dönemiydi.
1997'de Gordon Brown'un Maliye Bakanlığı döneminde Financial Services Authority (Finansal Hizmetleri Kurulu) adı altında kurulan düzenleme ve denetleme kuruluşu, Merkez Bankası'ndaki yetkileri devraldı. 2000 yılında da Financial Services Act adı altında özel kanunu çıktı. Hem kanun hem de kurul İşçi Partisi ve Gordon Brown ile özdeşleşmişti.
FSA, tipik anglosakson mantığını takip eden oldukça liberal bir düzenleme yaklaşımına sahipti. Finansal kuruluşların, FSA'in dört genel amacına aykırı olmadıkça istedikleri sahada ve ürünlerle faaliyet gösterebilmelerine izin veriyordu.
FSA'in kurulması, Avrupa'daki düzenleme ve deneteleme mantığının da değişmesine yol açmış ve benzer kurullar olan 2002'de Almanya'da Bafin, 2003'de Fransa'da AFM'in kurulmasını tetiklemişti.
Osborne, yaptığı açıklamalarda İngiltere'de yaşanan finansal krizin Blair-Brown dönemindeki etkilerin üçe ayrılmasından (İngiliz Hazine'si, FSA, Bank of England) kaynaklandığını ve yetki/ sorumluluk dağınıklığının, krizin etkisinin farkedilmesini dahi engellediğini söylüyor.
Oysa, krizin başında ABD'de bankacılık sektöründeki sorunlar gözle görülür hale geldiği zaman yapılan tartışmada, bazıları İngiltere'deki daha merkeziyetçi sistemi överek örnek alınması gerektiğini sööylüyorlardı. Zira ABD'de genel finans sistemini bir tarafa bırakın bankacılık sisteminin düzenleme ve denetlemesi dahi, başta OCC (Office of the Comptroller of the Currency) ve Fed olmak üzere çok sayıda federal ve eyalet seviyesindeki kuruluşlar tarafından yapılıyor ve bu kuruluşlar arası koordinasyon yok denecek kadar az.
İngiltere kendi başlattığı oyunu bu şekilde bitirince, şimdi tartışma başka bir alana kayacak: yeniden regülatör kurum haline gelen İngiliz merkez bankası enflasyon hedefleme çerçevesi ile finansal istikrar çerçevesini bir arada nasıl yürütecek? Bu arada Türkiye de dahil düzenleme/denetelme fonksiyonunu para politikası otoritesinden ayırmış olan diğer ülkeler ne yapacak?