İndirimler işe yaradı ama konutta hala sıkıntı var
Mayıs ayı ortasında konut satışlarını canlandırmak için iki temel önlem uygulamaya konuldu. Kamu bankaları konut kredisi faizlerini yüzde 1’in altına çekti, birkaç özel banka da benzer adımlar attı. Ayrıca büyük projelerde fiyat indirimlerine gidildi. Bu önlemlerin etkisini mayıs ayında sınırlı bir şekilde görebildik; çünkü kararlar mayısın ancak yarısında geçerli oldu.
Faiz ve fiyat indirimi asıl etkisini haziranda gösterdi. Hazirandaki toplam konut satışında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 22 artış gerçekleşti.
Konut satışında dikkat çeken gelişmeler neler mi, sıralayalım:
■ Hep vurguluyoruz, “konutta ilk satış önemli” diye. Konut stokunun eritilebilmesi için ilk satışlar artmalı, çünkü diğer satışların ekonomiye bir katkısı yok. İşte ilk satışlar haziran ayında yüzde 26 oranında artış gösterdi. Hazirandaki bu artışa rağmen altı aydaki artışın yalnızca 0.9’da kaldığını görüyoruz. Bu da önceki aylarda ilk satışların nasıl yerinde saydığına, hatta gerilediğine işaret ediyor zaten.
■ İpotekli satışlar önceki aylarda çok büyük oranlarda gerileme gösteriyordu. Haziranda ise ipotekli satışlarda toplamda yüzde 35 gibi çok yüksek oranda bir artış oldu. İpotekli gerçekleştirilen ilk satışlar ise tam yüzde 42 arttı. Demek ki vatandaş kredi faizini düşük bulunca, “faiz daha da düşer mi” beklentisinden sıyrılınca kredi kullanarak yeni konut almaya yöneliyor. Ayrıca şu da ortaya çıkıyor ki yüzde 1.5 dolayındaki kredi faiziyle konut satmak pek mümkün görünmüyor.
■ Her ne kadar haziran ayındaki satış hızlı bir artış göstermişse de altı ayda gerçekleşen 646 bin adetlik satış önceki yıllara göre hiç de yüksek değil. Bir kere geçen yılın hala altındayız. Önceki son üç yıla, yani 2015, 2016 ve 2017’nin ilk yarı ortalamasına bakalım; 640 bin. Bu yılki satış kaç, 646 bin. Yani aslında yerimizde sayıyoruz.
■ Kredi faizindeki indirimin geride kalmasıyla birlikte öyle anlaşılıyor ki temmuzla birlikte satışlar normal düzeyine inecek. Ayrıca bu yıl hazirandaki satışların yüksek görünmesini büyük ölçüde geçen yılın haziranındaki satışların çok düşük olması sağlamıştı. Oysa geçen yıl temmuzdan sonra satışlar artmıştı. Dolayısıyla artık baz etkisine dayalı bir artış görmeyeceğiz. Hem kredi faizindeki indirimin bitmesi, hem geçen yılın satışının yüksek olması yüzünden artık yüksek oranlı artışlar gerçekleşmeyecek.
■ Konut satışı haziran ayı itibarıyla yıllık bazda 1 milyon 400 binin üstüne çıktı. Ama 1 milyon 400 bini ilk kez aşıyor değiliz; geçen yılın tümündeki satış 1 milyon 409 bin olmuştu. Bu da zaten satışın genele yayılacak şekilde çok canlı olmadığını gösteren bir başka veri.
Bu gidişe dur demek zorundayız
Dağın taşın konutla doldurulması yalnızca büyük kentlerimize ya da kentlerimize özgü bir durum olmaktan çoktan çıktı.
Geçen hafta sonu bir geceliğine Kayseri’ye gidip döndüm. Güzergahta Kırıkkale ve Kırşehir ile çok sayıda yerleşim yeri var. Her yerde, özellikle de illerde onlarca katlı yeni bina göze çarpıyor, hem de adeta dağların tepesinde...
Kayseri’nin yemyeşil bağlarının giderek betonlaştığını, hem de yeşil korunarak değil, yok edilerek devasa bloklarla betonlaştığını görmek acı.
Türkiye’de bu kadar konuta ihtiyaç olmadığı ortada. İnşaat sektörü konutta tam anlamıyla duvara doğru yol alıyor. Arada o duvara çarpanlar oluyor da pek fark etmiyoruz belki de.
Kaynaklarımızı betonla toprağa gömüyoruz. Bu konutlar bitince istihdam mı sağlıyor, üretim mi yapıyor, vergi mi doğuruyor?
Yanlış yoldayız ve bu yanlışa dur denilmesi gerekiyor. Hiç kimseye “Sen inşaat yapmayacaksın” diye engel olunamaz tabii ki. Ama hiç olmazsa televizyonlarda “tarım arazilerini inşaat yaparak yok etmeyelim” diye kamu spotu yayınlamanın ötesine geçelim ve inisiyatifi inşaatı yapacaklara bırakmayalım.
Gerçi tarihi eserin üstüne AVM diken bir zihniyetten geliyoruz!