İndirim mi önemli kredibilite mi?

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS [email protected]

USD/TL’deki yüksek oynaklık devam ediyor. Geçen cumadan itibaren bakılırsa, TL’deki değer kaybı için EUR/USD paritesini suçlamak kolay olur. Cuma günü yayımlanan ABD istihdam raporundan sonra EUR/USD yerle bir oldu. Dün 1.07’ye kadar düştü. Son altı haftaya göre değerlendirilirse, kırılgan sekizli olarak adlandırılan grubun para birimleri arasında en fazla değer kaybı yaşayan iki para biriminden birisinin TL olduğu görülür. TL’deki değer kaybı yüzde 17’ye yakın. Hint Rupisi’ndeki değer kaybı yüzde 2.5 olmuş. Endonezya Rupiahı aynı zaman diliminde yüzde 5, Güney Afrika Randı yüzde 8 düşmüş. Arjantin Pezosunun değeri yüzde 2, Şili Pezosunun değeri yüzde 3 azalmış. Rus Rublesi bırakın değer kaybetmeyi, hafif değer kazanmış. TL’den daha fazla düşen tek para birimi Brezilya Reali. Realdeki kayıp yüzde 23. Bu ülkede bir sosyal patlama yaşanıyor. Hükümete karşı büyük bir güvensizlik var. Emtia fiyatlarındaki çöküş ekonomiye darbe vurdu. Aslında Brezilya’ya yönelik beklentiler uzun zamandır zayıf gidiyor. Türkiye’nin önünde fırsatlar vardı. Son kırk günü gereksiz tartışmalarla harcadık. Türkiye gibi dış finansman gereksinimi yüksek olan Hindistan, Fed’in olası hamlesine rağmen cazibesini koruyor. Türkiye artık kırılgan sekizlinin en zayıf halkalarından birisi olarak görülüyor. 

Hal böyleyken, TCMB’nin gelecek hafta faizi indirmemesi gerekir. Artık 25-50 baz puanlık indirimin, kredi faizleri üzerindeki etkisini geçelim. Merkez’in kredibilitesi daha önemli bir konudur. İster döviz satım ihale miktarını artırsın, ister döviz depo faiz oranlarını düşürsün, ister rezerv opsiyon katsayılarını değiştirerek piyasadaki döviz miktarını artırsın. Doların bu kadar güçlü olduğu bir piyasa ortamında Merkez faiz indirirse, bunu ‘‘Çekirdek enflasyon düşüş eğilimine girdi’’ argümanıyla destekleyemez. 18 Mart’ta Fed toplantısı da var. Risk almanın bir manası yok. Merkez’in elinde çok sayıda politika aracı bulunuyor. Kurun dengelenmesi konusunda başarılı olabilir. Ancak önemli olan kurumun bağımsız olduğu algısının tekrar oluşmasıdır. 

İçerisi sakinleşirse önümüze daha rahat bakarız. Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) tahvil alım programı pazartesi günü başladı. AMB bu programı 22 Ocak tarihinde açıklamıştı. Bu tarihten önce de Avrupa piyasalarında moraller yüksekti. Geçen haftaki AMB toplantısından sonra da pozitif hava devam etti. Program bu hafta başladıktan sonra, ‘‘Gerçekleşmeyi sat’’ mantığıyla bir kar realizasyonu bile olmadı. Euro bölgesi hisse senedi ve tahvil piyasalarında tam bir bayram havası var. AMB’nin en başta deflasyon riskini azaltmak için programa başladığı biliniyor. Program açıklandığından beri euro bölgesi enflasyon beklentilerinde hafif bir yükseliş var. Piyasa oyuncuları arasında yapılan bir ankette, katılımcıların yüzde 76’sı AMB’nin enflasyonu harekete geçireceğine inanıyor. Diğer taraftan, AMB’nin aylık bazda 60 milyar euroluk tahvil alımını istikrarlı biçimde yapıp yapmayacağı konusunda soru işaretleri var. Ankete katılanların sadece yüzde 52’si, AMB’nin her ay bu miktarı alacağına inanıyor. Beklentileri bir kenara koyalım. Fiyatlamaların verdiği mesaja bakalım. Euro bölgesi piyasalarındaki olumlu hava sürebilir. Bölgedeki morallerin yüksek olması Türkiye ekonomisinin lehinedir. 

Enerji fiyatları da bizi desteklemeye devam edebilir. Brent petrolün fiyatı dün 57 doların altına sarktı. Grafiksel açıdan petrolün dengesinin biraz bozulduğu söylenebilir. Kaldı ki, dünyadaki petrol arzının talebin çok üzerinde olduğu gerçeği var. Petrol fiyatındaki gevşemenin sürmesi, Türkiye’nin yararınadır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019