IMF’nin Türkiye büyüme tahminini yükseltmesi, işler yolunda demek mi?
G-20 platformu için bir tür sekretarya işlevi de üstelen Uluslar arası Para Fonu (IMF) G-20’nin bakanlar ve liderler düzeyinde yaptığı toplantılar için raporlar hazırlıyor. Bu kapsamdaki en son rapor, 26-27 Şubat’ta Çin’in Şanghay kentinde yapılacak G-20 bakanlar ve merkez bankası başkanları toplantısı için hazırlandı. Global ekonomideki gelişmeleri değerlendiren ve gelişmeler karşısında izlenecek politikalara ilişkin öneriler getirmeyi amaçlayan bu son rapora da karamsarlık damga vuruyor.
G-20’nin Şanghay toplantısı için hazırlanan son değerlendirme raporunda IMF’nin Ocak 2016’da güncellediği büyüme tahminleri yer alıyor. IMF global büyüme tahminini, sadece üç ay önce açıkladığı tahminlere göre hem 2016, hem de 2017 için 0.2 puan aşağı çekti. IMF son olarak dünya ekonomisinin 2016’da yüzde 3.4, 2017’de ise yüzde 3.6 büyüyeceğini tahmin ediyor.
IMF gelişmiş ülkeler 2016 büyüme tahminini 0.1 puan düşürerek yüzde 2.1’e, yükselen piyasalar ve gelişen ülkeler büyüme tahminini ise 0.2 puan düşürerek yüzde 4.3’e çekti.
Bu arada IMF, Türkiye için yaptığı 2016 büyüme tahmini 0.3 puan yükselterek yüzde 3.2’ye çıkardı. Buna karşın 2017 tahmini 0.1 puan düşürülerek yüzde 3.6’ya çekildi. Ancak buna bakarak Türkiye’ye bakışın iyimserleştiğini söylemek mümkün değil.
Birincisi IMF’nin büyüme tahminleri hükümetin hedeflerinin çok altında. Hükümetin 2016 büyüme hedefi yüzde 4.5, ama IMF’nin tahmini 0.3 puan yükselmiş haliyle bile sadece yüzde 3.2. Hükümet, büyüme hızının 2017’de yüzde 5’e çıkarmayı hedefl iyor ama IMF büyümenin yüzde 3.6’da kalacağını tahmin ediyor.
Daha önemlisi, IMF’nin dünya ekonomisi için daha karamsar tahminler yapmasına yol açan risk faktörleri, en çok Türkiye’yi tehdit eden faktörler. O nedenle dünya ekonomisini tehdit eden risk faktörlerinde ortaya çıkacak olumsuz gelişmeler, Türkiye’yi çok daha fazla sarsabilecek nitelikte. Kötü senaryoların devreye girmesi halinde Türkiye için şimdi yapılan büyüme tahminlerinden daha kötü sonuçların ortaya çıkması çok yakın bir ihtimal.
IMF’nin ilk sıraya koyduğu risk faktörü uluslar arası piyasalarda süregiden istikrarsızlık. Bu istikrarsızlık bir yandan ABD faiz artırırken Euro Bölgesi ve Japonya’nın tersini yapmak zorunda olmasının yarattığı çatışmadan, diğer yandan da global sıcak paranın yükselen piyasalardan çıkma eğiliminden besleniyor. Piyasalardaki bu istikrarsızlık gelişmiş ülkelerin yanı sıra onlardan çok daha şiddetli bir şekilde yükselen piyasalarda faizlerin artmasına, paralarının değer yitirmesine, borçlu şirketlerin ve bankaların mali yapısının bozulmasına yol açıyor. Bu, dünya ekonomisi için ne zaman ve ne şiddette patlayacağı belirsiz bir saatli bomba gibi bir şey.
IMF’nin vurguladığı bir diğer yeni ve güçlü risk faktörü ise jeopolitik çatışmalar, göç ve terör belası.
IMF’yi korkutan bu iki temel riskin en fazla tehdit ettiği ülkeler arasında tartışmasız Türkiye de yer alıyor. Sıcak paraya aşırı bağımlı Türkiye ekonomisini, hem politik alanda hem de finansal alanda her an patlayacak bombaların üzerinde bıçak sırtında bir yıl bekliyor.