IMF/IIF toplantılarının ardından
Tokyo'daki IMF toplantısında; büyüme beklentileri 2012 ve 2013 için aşağı yönlü güncellendi; bu yıl küresel büyüme beklentisi %3.3; 2013'de ise ılımlı bir artış -%3.6- öngörülüyor. Gelişmiş ülkelerin 2013'de %1.5, gelişmekte olan ülkelerin %5.6 büyümesi bekleniyor.
IMF, gelişmiş ülkelerde büyümedeki aşağı yönlü revizyonu uygulanan mali uyum programına ve zayıf finansal sisteme bağlıyor. Para politikaları destekleyici olmalarına rağmen, genel belirsizlik ortamı da daha güçlü toparlanmanın oluşmasını engelliyor.
Euro bölgesini iki önemli zorluk bekliyor. Bunlardan ilki ülkelerin karşı karşıya kaldıkları mali sorumluluk, ikincisi ise istihdam ve büyümenin artırılması. Büyümenin artırılması için çevre ülkelerde özelleştirme, politik olarak zorlayıcı olan iş gücü piyasasının reformu ile çevre ülkelerle Almanya arasındaki faiz farklarının düşük kalması gerekiyor. Bunu sağlayabilmek için de Avrupa İstikrar Mekanizmasının (ESM)/ Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) müdahalede bulunması gerekiyor. Ülkeler arası borç verme faaliyetleri ile işgücü hareketliliğinin artırılması da büyüme görünümünü olumlu etkileyecek faktörler. ABD'de bu tür bölgeler arası işlemlerin AB'nin 15-20 katı arasında olduğu belirtiliyor.
Bankacılık birliğinin kurulması AB'nin uzun vadeli ekonomik, mali entegrasyon vizyonunun bir parçasını oluşturuyor. AB, bankacılık birliği, mali birlik ve nihai olarak da politik entegrasyona doğru gidiyor. Egemenlik haklarının paylaşımı da kaçınılmaz olacak. AB'de problemlerin çözümü konusunda ne yapılması gerektiği konusunda uzlaşı olmasına rağmen, teknik olarak zorluklar ve kısmen politik direnç de söz konusu.
Önemli bir konu da ESM'in ne zaman işler hale getirileceği; bankacılık birliğinin 2013'ün sonundan evvel tesisi beklenmiyor. Bankacılık sistemi için tek bir denetleyici mekanizmanın oluşturulması da 2013'ün ortalarını bulacak; bu durum ESM kanalıyla bankacılık sektörünün sermayelendirilmesini de geciktirecek.
Euro bölgesinde gördüğümüz somut adımlardan ilki; ESM'e - desteklenecek üye ülke gerekli şartları yerine getirdiği takdirde -birincil piyasadan bono almasına imkan sağlanması idi. Bu da ECB'nin bono alım programını faaliyete geçirmesine ve ikincil piyasalardan bono alımına imkan veriyor. İkincisi ise ECB önderliğinde tek bir denetim mekanizması; bu mekanizmanın faaliyete geçmesi ile ESM bankaları doğrudan sermayelendirebilecek.
Asya global yavaşlamadan ayrışmıyor ancak toparlanma kabiliyeti daha yüksek. Japonya Merkez Bankası (BOJ) deflasyonla mücadelede parasal genişleme yapıyor ancak yeterince agresif bulunmuyor. Fed, İngiltere Merkez Bankası ve ECB'nin bilançoları kriz döneminde %100-%300 oranında büyürken, BOJ'daki büyüme %40 seviyesinde.
Asya bölgesindeki büyümenin de iç talep ağırlıklı olması öngörülüyor ve bölgelerarası işbirliği artacak. Bölgedeki alt yapı harcamalarının önümüzdeki 10 yıl içinde 8 trilyon dolar'a ulaşması bekleniyor. İç talebin artması için de bono piyasasının derinleştirilmesi gerekiyor.
Çin'in bu yıl %7.8 büyümesi bekleniyor. Ilımlı enflasyon ( yıllık %1.9) ile Çin'den de alt yapı yatırımlarının artırımı yoluyla destek gelebilir. Bu yatırımlar toplam yatırımların %30-%40'ı seviyesinde olduğundan büyümeye katkısı yüksek. Ancak yeni olası paketin 2008'e göre daha küçük ölçekli olacak.
Asya bölgesi ön plana çıkıyor. Çin, Kore ve diğer gelişmekte olan Asya ülkelerinin iç pazarları daha da büyüyecek. Gelişmiş ülkelerde para aktarım mekanizması çalışmıyor ve parasal genişleme krediye dönüşmüyor. Büyüme zayıf, işsizlik yüksek. Bu şartlarda parasal genişleme devam edecek. Japonya'da parasal genişlemenin daha agresif olması gerektiği tartışılıyor. Diğer Asya ülkeleri de (Çin, Kore) enflasyon düşük olduğu sürece ekonomilerine destek vermeye devam edecek. Dolayısıyla global likidite bol ve finansman problemi öngörmüyoruz.