IMF'ye ihtiyaç, "şimdilik" yok!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Zaman zaman deniliyor ki, "Türkiye, küresel krizin en şiddetli döneminde bile dış ekonomik ilişkilerini IMF ile anlaşma olmaksızın neredeyse sorunsuz götürdü, dolayısıyla bundan sonra da IMF'ye ihtiyaç duyulmayabilir".

Öyleyse bir soru: "Türkiye'nin IMF'ye en çok ihtiyaç duyacağı dönem kriz ve ekonomideki daralma dönemi midir, yoksa krizin yavaş yavaş atlatıldığı ve ekonominin canlanmaya başladığı dönem midir ve biz hangi dönemin eşiğindeyiz?"

Bir soru daha: "Türkiye IMF'ye daha çok bu kuruluştan sağladığı doğrudan krediler dolayısıyla mı, yoksa IMF anlaşmasının getirdiği uluslararası güven ve destek sayesinde uygun koşullu kredi bulabildiği için mi ihtiyaç duyar?"

Küresel krizin tüm ülkelerde, bu arada tabii ki Türkiye'de yarattığı en belirgin etki, ekonominin daralması oldu. Türkiye ekonomisi görülmedik ölçüde küçüldü. İlk çeyrekteki yüzde 13.8'den sonra ikinci çeyreğin oranını da bugün öğreneceğiz. Yüzde 9-10 dolayında bir gerileme şaşırtıcı olmayacak. Ekonomideki daralmanın anlamı çok açık; daha az üretim yapıyoruz. Daha az üretim yapmak durumunda kalınca ne bu üretim için gerekli ara mal ithalatına ağırlık veriyoruz, ne ilerideki üretim için yatırım malı ithal ediyoruz. Bu yüzden ithalat hızla geriliyor. Yani az para harcıyoruz, az döviz harcıyoruz. Tamam, ihracat da geriliyor ama, döviz açığımız azalıyor. Bu yüzden de kriz döneminde dış krediye daha az ihtiyaç duyuyoruz. Bir başka ifadeyle, en büyük dış kredi kaynağı olan ve diğer kaynaklar için referans oluşturan IMF'ye olan ihtiyacımız artmak bir yana daha da azalmış oluyor.

İşte şimdi bu süreci yaşıyoruz, kimi görüşlere göre büyük ölçüde de geride bıraktık. Gelecek yıldan itibaren ekonominin görece canlanacağı bir dönemin başlayacağı tahmin ediliyor. Yapısal hiçbir sorununu çözmemiş olan Türkiye ekonomisi, kriz yüzünden bir daralma gösterdi, bu daralmanın etkisiyle dış krediye daha az ihtiyaç duydu, IMF olmaksızın da sorunsuz denilebilecek bir dönem geçirdi. Bu yılın tümünde yüzde 7 dolayında daralacak ekonominin, bir anlamda dip yaptıktan sonra 2010 yılında umulan canlanmayı göstermesi, dış krediye olan ihtiyacın birden artması sonucunu doğuracak, bu kaçınılmaz. İşte o aşamada, bugünlerde "olmasa da olur" diye yaklaştığımız IMF anlaşması kaçınılmaz hale gelecek.

Bir soru daha soralım: "Şimdi IMF'ye fazla ihtiyacımız yokmuş gibi görülebilecek bir dönemde mi anlaşma yapmak daha akıllıca olur, yoksa ekonominin canlanma eğilimi gösterdiği, dış krediye çok daha fazla ihtiyaç duyar hale geldiğimiz ve IMF'nin öne süreceği koşullar karşısında şimdikine göre direnme gücümüzü büyük ölçüde yitirdiğimiz bir dönemde anlaşma yapmak mı?"

IMF ile anlaşma yapmak ya da yapmamak siyasi bir tercihtir. Bu tercihte bulunacak kişi de Başbakan Erdoğan'dır. Başbakan, önüne getirilecek ekonomik tabloyu inceleyecek ve son sözü söyleyecektir. Erdoğan'ın, IMF anlaşması için bir süre önce IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarını işaret etmiş olması gözden uzak tutulmamalıdır. Yani bugünler, önemli karar ve anlaşmalara gebedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar