IMF Türkiye ile bir stand-by'ı gerekçelendiremez!
Acaba hangi ülkede 14 ay boyunca sayısız (pardon sekiz) defa o ülkenin hükümet yetkilileri tarafından İMF finansmanı ilgili gerçekleşme ihtimali çok zayıf (ve giderek daha da zayıflayan) bazı iddialar ortaya atılır ve neden her defasında bu iddialar piyasa tarafından kabul görür ve satın alınır? Ülkenin hangisi olduğu belli: Türkiye. Bu iddiaların her seferinde neden kabul gördüğünü ise tam kavrayabilmiş değilim. Bir kaç sebep aklıma geliyor: 1- Ülkedeki piyasa aktörlerinin çok naif veya hafızalarının çok zayıf olması. 2- (Yedi kere fos çıkmasına rağmen) Hükümetin sözüne güvenlerinin tam olması, 3- Kendi portföy pozisyonları nedeniyle piyasada menfi beklentilerin oluşmasını engelleme çabaları, 4- Tarafsız olması beklenen medyanın da bu beklentileri destekleyici konumu.
İMF finansmanının gerçekleşmesi ihtimalinin neden zayıf olduğu ve giderek de zayıfladığının önce teknik sebeplerine bakalım. Bilindiği gibi İMF, özünde serbest piyasa ekonomilerinin Ödemeler Dengesi problemlerinden kaynaklanan krizlerden çıkmalarına yardımcı olmayı amaç edinmiş bir kuruluştur. Bu bağlamda da, ihtiyacı olan üye ülkelere "Stand-By Anlaşması" (SBA) olarak bilinen ve çoğunlukla kamu maliyesinin düzeltilmesini hedefleyen bazı tedbirleri içeren orta-uzun vadeli bir anlaşma karşılığında döviz (hard currency) yardımı yapar. Türkiye'nin bugünkü ekonomik durumu bu imkanın kullandırılmasına uygun değildir. Türkiye herhangi bir ödemeler dengesi problemi ile karşı karşıya değildir. Ulusal rezervlerinde kayda değer bir azalma olmamıştır; aksine son 5 aydır günlük döviz alım ihaleleriyle piyasadan döviz çekmeye devam etmektedir. 2009 senesinde cari açık 10 milyar dolar civarında ve milli hasılanın %1.5'i boyutunda kalmıştır. 2010 senesinde de ne Orta Vadeli program, ne de İMF tahminleri cari açığın ekonomik stabiliteyi tehdit eder boyutlara çıkmayacağını göstermektedir. 2010'da cari açık OVP'ye göre %2.8, İMF'ye göre ise %3.7 oranında gerçekleşecektir. Ayrıca krizin en kötü noktası olan ve kaynak çekilişlerinin maksimuma ulaştığı 2008'in son çeyreğinde dahi Türkiye ekonomisi azalan kaynakların yerini fazlasıyla doldurmayı başarmıştır. Şimdi, artık krizin geride kaldığı konusunda Dünya'da bir konsensüs oluşmaya başlamışken ve çıkış (exit) stratejileri tartışılırken mi Türkiye iflas durumuna düşecektir? Veya, daha dün gayet başarılı bir şekilde dış piyasalarda 2 milyar dolarlık tahvil ihracı gerçekleştiren Türkiye'nin dış finansman imkanlarının yetersiz olduğu iddia edilebilir mi? Kısacası, İMF'nin Türkiye'ye sağlanacak yeni bir stand-by anlaşmasını makul bir şekilde gerekçelendirmesi mümkün gözükmemektedir.
Eğer İMF "SBA uyduramadık, başka bir şey verelim" derse, Türkiye'nin durumuna uygun kullandırabileceği başka bir imkan da pek yoktur. Kriz sonrasında gündeme gelen Esnek Kredi Hattı (Flexible Credit Line) imkanı için ülkenin altyapısal reformlarını tamamlamış ve çok güçlü ekonomik temelleri olan bir ülke olma şartı vardır. Bu imkan sadece 3 ülkeyle (Meksika - Nisan 2009, 47 milyar dolar, Kolombiya - Mayıs 2009, 10.5 milyar dolar ve Polonya - Mayıs 2009, 20.5 milyar dolar) imzalanmıştır. Vurgulanması gereken bir başka nokta da Meksika ve Polonya ile yapılan anlaşmaların ihtiyati (precautionary) anlaşmalar olması ve bugüne kadar tek bir kuruşun bile çekilmemiş olmasıdır. Kolombiya ile yapılan anlaşma ise bir skandal niteliğindedir ve bu ülkenin altyapısal şartları yerine getirememesinden dolayı uygulamaya konulmamıştır.
Bu şartlar altında İMF olsa olsa yürürlükteki SBA çerçevesinde Türkiye'nin İMF'ye bu sene ödemesi gereken 2.5 milyar dolarlık ana para ödemesini erteleyebilir. Bu açıkçası ürkütülen kurbağaya değmeyecek bir taş olur. Türkiye'de ise Hükümetin ve piyasanın beklentileri Hazine tarafından bütçe finansmanında (yani maaş ödemeleri, SSK açıkları, yatırımlar vs.) kullanılabilecek 25 milyar doların üzerinde bir kaynağın tahsis edilmesidir. Ancak yukarıda belirttiğim teknik nedenlerden dolayı İMF'nin bu miktarda bir kaynağı bu şartlarla Türkiye'nin fiili kullanımına tahsis etmesi imkansızdır.
Evet, teknik nedenlerden dolayı böyle bir anlaşma mümkün gözükmemektedir. Peki teknik olmayan nedenlerle böyle bir anlaşmanın oluru var mı? Son dönemde şöyle saçma gerekçeler ortaya atılmaktadır:
- Türkiye İMF'nin en iyi müşterisidir. Ödediği faizlerle çalışanların maaşları ödenmektedir. Bu nedenle Türkiye'ye para vermeye sıcak bakmaktadır.
- ABD siyasi sebeplerden dolayı bugünkü Hükümeti desteklemektedir. İMF'ye böyle bir paranın ödenmesi konusunda baskı yapacaktır.
Açıkçası ben bu gerekçelere prim veremiyorum.