IMF programı gerekli mi?
IMF programına ihtiyaç var mı? tartışması basınımızda "bize has" yaklaşımlarla tartışılıyor. Hükümetin bu konudaki dağınıklığı ve tartışmaları sonlandırıcı adımı (müspet veya menfi yönde) atmayışı tartışmanın son programın sona erdiği geçen sene mayıs ayından beri tam bir senedir köşe yazarı ve ekonomi muhabirlerine ekonomi sayfalarındaki santimetrekareleri dolduracak kolay bir malzeme veriyor.
Basında konu bir ara "20 olursa kötü - 40 olursa iyi" nevinden tartışıldı. Rakamlara dikkat! Fazla bir hesaba dayanmasına gerek yok, milyarlar havada uçuştu bir süre. Başka bir cenahta, "hemen başvurmazsak para kalmayacak" şeklinde yaklaştı konuya.
Öte taraftan, hükümetin pek de ciddi olmayan "kamu iletişim" politikası bazen 'parladı,' bazen 'popülistleşti' bazen 'milliyetçileşti' bazen 'mantıklılaştı ' bazen de uzun süren 'sessizliklere' büründü. Bu da, bir taraftan hükümetin yabancıların deyimiyle 'clueless' olduğu ya da en azından koordinasyon / kararsızlık problemi yaşadığını ima etti ve konu hakkında spekülasyon için (hâlâ) gayet elverişli bir ortam hazırladı.
Peki IMF programı gerekli mi?
Rakamlar hem cari denge açısından, hem de bütçe dengesinin piyasadan finanse edilebilirliği açısından bir IMF programının gerekli olmadığını gösteriyor. Öyle veya böyle, Türkiye krizi diğer ülkelere nispeten iyi atlatıyor. 2009 cari dengesi, geçen senenin sonlarında piyasada çok yüksek ve kötümser rakamlar dolaşırken bu köşede yazdığımız rakamların da altında olacak. Krizden sanayiciler ve çalışan kesimle birlikte en büyük mağduru olan kamu maliyesi için bu sene keyifli bir sene değil. Ancak GSMH'nin yüzde dörtleri seviyesinde gerçekleşmesi muhtemel açığın iç ve dış piyasalardan çevrilmesinin çok zor olmayacağını söyleyebiliriz. Yabancı piyasalardan gelen geri besleme de Türkiye'nin IMF ile anlaşma yapıp yapmasının birinci derecede kritik bir faktör olarak görülmediğini gösteriyor. Burada hükümetin başarısının altı altını çizmek gerekiyor.
Bu durumda, IMF ile program yapmayı gerekli kılacak tek argüman kalıyor: Kriz süresince ortaya çıkabilecek beklenmeyen durumlara karşı 'sigorta' özelliği. Bu, basında bazı kalemlerce dillendirildi ve bizce de önem verilmesi gereken bir durum.
Öte yandan, IMF'nin 'yetkin' ülkelere verdiği yeni enstrümanı, temelde IMF'nin varoluş sebebi olan şartlılıktan (conditionality) çok uzak 'free money' özelliği taşıyor. IMF yetkilileriyle informel konuşmalarımdan, Türkiye'nin bu kategoride görüldüğünü biliyorum. Yani esasında Türkiye program oluşturmak isterse sanıldığı kadar sıkıntıyla karşılaşmayacak. IMF şu sıralarda maliye politikası çarpanlarını (fiscal multipliers) çalışıyor. Yani önceki krizlerden (özellikle Asya Krizi) IMF'nin de ders aldığını düşünerek, tepki toplayan 'one size fits all' yaklaşımlarından uzaklaştığını, daha geniş düşündüğünü söyleyebiliriz.
Sözün kısası, bence Türkiye açısından IMF destekli bir program oluşturmak konusunda büyük bir gereklilik yok. Hatta bu krizi IMF programı olmadan atlatırsa Türk ekonomisi açısından bu tam bir 'yetkinlik' ya da 'mezuniyet' göstergesi olabilir.
Peki IMF finansmanı kullanırsa Türkiye bundan zarar görür mü? Hayır.
Dolayısıyla, hükümetin önündeki opsiyonlar açık; tek yapması gereken, IMF ile Türk basını üzerinden gereksiz polemiklere girip reputasyon kaybı yaşamadan, kafasını toplayıp karar vermesi…