IMF anlaşmasında papatya falı

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

IMF ile şimdiye kadar anlaşma imzalanmamış olmasının nedeni "Fon'un söylediklerine inanmamamız" mı, yoksa "Fon'un önerilerine güvenmememiz" mi? Önce, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın sözlerinin yanlış çevrildiği; "söylenene inanmamak" gibi bir durum olmadığı, ifade edilmek istenenin aslında "önerilere güvenmemek" olduğu belirtildi ve anlaşmanın bu yüzden imzalanmadığı ifade edildi. Ama bitmedi, Babacan dün yaptığı açıklamada "IMF'ye güvenmediğimiz için anlaşma imzalamadık demedim. Güven kelimesini kullanmadım, IMF'nin önerilerine inanmadığımız için, ikna olmadığımız için anlaşma imzalamadık dedim" diyerek konuyu başka bir boyuta taşıdı. 

Bakın IMF ile ilişkiler nereye geldi… Seçin beğenin; IMF'nin "söylediklerine mi inanmıyoruz", "önerilerine mi güvenmiyoruz" yoksa "önerilerine mi inanmıyoruz"? Kavramlar çorba gibi oldu. Bu durum, başta bir çeviri hatasından kaynaklanmışsa da, daha sonra yapılan Bakanlık kaynaklı "düzeltme" de durumu daha karmaşık hale getirmedi mi?

IMF'ye güvenmemek söz konusu değilse de, en azından önerilerine inanmadığımızı itiraf etmiş olduk. Cümleyi tersinden yazalım; eğer IMF ile bir anlaşma imzalarsak, demek ki ya IMF, önerilerini inanılır hale getirdi ya da biz artık bu önerileri inanılır bulmaya başladık demektir. Ve belki daha ilginci, bu iki olasılıktan hangisi gerçekleştiği için anlaşmanın imzalanması noktasına gelindiği de bilinmeyecektir. Onlar mı geri adım attı ve inanılır önerilerde bulunmaya başladı, yoksa biz mi bir süre önce inanmadığımız önerileri sineye çekmek durumunda kaldık, bunu kim bilecek?

IMF anlaşması olmadan geçen süre bir buçuk yılı buldu. Bugünlerde IMF anlaşmasına ihtiyaç olup olmadığı tartışılıyor. Aralarında eski bürokratlar, bankacılar, akademisyenler ve basın mensuplarının bulunduğu geniş bir kesim bu konuda görüş bildiriyor ve bu görüşlerde bir orta noktada buluşulması söz konusu olamıyor. Birbirine taban tabana zıt görüşler dile getiriliyor. Kimi IMF anlaşmasının gerekli olduğunu ve anlaşma imzalanmadan gelecek yıllarda öngörülen büyümeye ulaşılamayacağını savunuyor, kimi zaten yeterince gecikildiğini ve bundan sonra imzalanacak bir anlaşmanın artık yararı olmayacağını ifade ediyor.

IMF'ye bundan sonra ihtiyaç duyulmayacağı görüşünde olanlara göre; küresel krizde en sorunlu dönem geride kaldı ve Türkiye bu dönemi IMF'siz atlattı, bundan sonra işler düzelecek ve IMF'ye hiç ihtiyaç duyulmayacak. Acaba öyle mi, yoksa tam tersi bir durum mu söz konusu olacak? Doğru, krizin zirve yaptığı dönem IMF'siz geçti, ama söyler misiniz bu dönemde Türkiye'nin öyle ahım şahım bir dış kaynak ihtiyacı oldu da bunu sağlayamama gibi bir sıkıntıya mı girdi, hayır. Ama, ekonominin bu yıla göre görece canlanacağı 2010 yılında daha fazla kaynak ihtiyacı ortaya çıkması güçlü bir olasılık değil mi? Dolayısıyla biz, IMF'ye ihtiyaç duyup duymama noktasında geride kalan döneme göre değerlendirme yapmanın doğru olmadığı, asıl gelecek dönemdeki ekonomi performansını dikkate alarak bir değerlendirmeye gitmenin daha gerekli olduğu görüşündeyiz. Hatırlanacaktır, bu görüşümüzü daha önce de dile getirmiştik.

Ancak bu söylediklerimiz, IMF ile mutlaka anlaşma yapılmalı şeklinde bir değerlendirme gibi kesinlikle algılanmamalı. IMF ile imzalanacak bir anlaşmadan ne bekleniyor; Fon'dan doğrudan destek sağlanması ve anlaşmanın etkisiyle uluslararası piyasaların Türkiye'ye bakışının daha olumluya dönmesi ve güven duygusunun pekişmesi.

Peki, IMF'ye bile ihtiyaç duymayan ve anlaşma imzalamadan ekonomisini götürebilen bir Türkiye imajı da uluslararası piyasalarda tek başına bir güven unsuru değil mi?

Türkiye'de portföy yatırımı yapmak isteyenlerin uzun vadeli bir planı zaten yoktur. Karlarını elde edip çıkacaklardır ve bu da çok doğaldır. Belki portföy yatırımı yapacaklar için IMF anlaşması ve kısa vadede Türkiye ekonomisinin bu anlaşma sayesinde daha derli toplu seyretmesi önemlidir. Ancak, Türkiye'ye doğrudan yatırım yapmayı düşünen yabancı sermaye uzun vadeli bir planlama içinde demektir ve IMF anlaşmasının yaratabileceği birkaç yıllık bir etkiden çok Türkiye ekonomisinin uzun vadede nasıl bir yön çizeceğiyle daha çok ilgilenecektir. Dolayısıyla, IMF anlaşmasıyla geleceği varsayılan yabancı sermayenin de iyi ayırt edilmesi gerekmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar