İlle de jeopolitik
Dünya için hangisi önemli? Jeopolitik, büyüme, enflasyon, işsizlik… Bu dünyanın dört tekerinde dört çekeri olmuş durumundadır. Hava karlıysa sürüş, 4x4’ü (4WD) ister. Zincir takmak bile yol emniyeti için bir anda yetersizleşir. Dört tekerin aynı anda dönüyor olması, kaygan ortamlarda yol tutuşu için kaçınılmaz olur. Dünya ekonomisi için de ortam çok kaygan bir atmosfere girince hem jeopolitik, hem büyüme, hem enflasyon, hem işsizlik aynı anda önemini artırmıştır.
Yerel ekonomimiz için konjonktür olağandışı kış koşullarının öne çıkışıyla ayrışmaktadır. Kısa vadeli bu söz konusu mevsimlik etki; üretimi, ulaşımı, tüketim talebini olumsuz etkileyecek türden bir gelişmedir. IMF’nin tahminlerine göre, dünyanın diğer tarafında Hindistan, Endonezya, Japonya ve Güney Afrika için El Nino yılıdır ve kuraklıktan kırılmaktadırlar. Bu şu anlama geliyor: İşlenmemiş gıda ürünlerindeki fiyatların yükselecek olması, genel enflasyon düzeylerinin düşen enerji fiyatlarından sağladığı aşağı yönlü olumlu ivmesini azaltıcı yönde gelişecektir. Bu durumda Türkiye ekonomisi için en önemlisi, enflasyon olacaktır. Bunu büyüme, jeopolitik ve işsizlik izleyecektir.
Bir de FED açısından bakalım duruma. 16 Aralık toplantısındaki 25 baz puanlık artışın ardından gelen resmi açıklamalar, büyüme ve isdihdam koşullarında hedeflere yakın seyreden gerçekleşmelere rağmen, enflasyonda arzu edilen düzey olan yüzde 2 için biraz daha zamana gereksinim olduğunun altı çiziliyor. Ne gariptir ki ABD ekonomisi için de en önemlisi enflasyondur. Gelin görün ki, onlar için genel enflasyon seviyesinin yüzde 2 gibi makül bir düzeyi tutturması, ekonominin deflasyonist sarmaldan çıkışının bir garantisi olacaktır.
Geçen haftanın gündemine bir bomba gibi düşmüş olan Çin’deki gelişmelere değinmeden, dünyanın bütününe ilişkin bir yorum yarım kalacaktır. Yuan’daki son değer kayıpları hisse senedi piyalasarını çöküşüne neden olunca hükümetin iki kez müdahalesiyle karşılaşmıştı. 2008 küresel sistemik krizinde gelişmiş ülkelerin hepsi aynı çökünce ortaya çıkan sistemik risk, Çin’in gayretlerini ön plana çıkardı. Rezerv fazlası ve yüksek tasarruf oranıyla bu farklı ekonomide yerel talebe dayalı tüketime geçiş, küresel sistemik krizden çıkışın sağlıklı yolu olmayı sürdürüyor.
İlle de jeopolitik: Jeopolitik riskler o kadar hızlı yayılabiliyor ki, bir anda Fransa’nın gündeminde Avrupa sınırlarına ulaşabiliyor. Türkiye içinse doğu ya da güneydoğu ile sınırlı kalmayı, büyük şehirlere de uzanabiliyor. Ortadoğu’daki mezhep kavgası, bölgede çıkarları bulunan ülkeler ve faaliyet alanlarıyla bir arada düşünüldüğünde, 2016’nın bölge için zor bir yıl olacağının altını bir kez daha çizmek gerekiyor.