İlle de dış ticaret

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

ABD Merkez Bankası Fed tutanaklarında, ekonomik gelişmeler olumlu seyrederse yakın zamanda faizlerin yükseltilmesinin gerekebileceği ifade edilmiş. Dolardaki güçlenişin ve uygulanacak potansiyel politikaların aşağı yönde risk faktörü oluşturduğunu bildirirken, piyasalara yansıması da zaten hemen bu yönde oldu ve 7 haftanın en düşük seviyesine ulaştı. Açıklamalar öncesi dolar 3.5935 seviyesinde işlem görürken, FED’in açıklamalarının ardından 3.5786 seviyesine geriledi. Öylesine hareketli bir dönemden geçtiğimiz buradan belli, ABD’nin yeni başkanı ile başlayan değişim, hangi yönde olacak bilinmez, ancak her ne kadar merkez bankaları özerk gibi görünse de, FED’in politikalarına yönelik tesirlerinin fazlası ile olacağını görebilmek mümkün. Ve tabi bizim için de, hem Dolar kuruna, hem de dolar- euro paritesine olan etkisi piyasalara doğrudan yansımalarını sürdürüyor olacak. Konuyu biraz daha basitleştirmek gerekir ise, ağırlıklı Dolar ile ithalat, euro ile ihracat yapan bir ülke pozisyonunda olunca da bu değişimlerin tamamı bizi yakından ilgilendirmekte.

Gümrük Bakanı Bülent Tüfenkci, 2017 yılına dair beklentilere ilişkin yaptığı açıklamalarda, bu yılın dış ticaret alanında atılım yılı olarak tarihe geçeceğini, Türkiye’nin küresel ticarette önemli bir yere sahip olduğunu, birçok ticaret ekseninin odak noktasında olan Türkiye’nin önümüzdeki süreçte dış ticaret alanındaki başarılarını katlayarak sürdüreceğini belirtmiş. Afrika ile olan özel ticaret durumu kapsamımda ticaretin artırılması için yeni modeller üzerinde çalışıldığını ve bu modellerden Afrika ülkelerinin büyük heyecan duyduğunu belirten Bakan, ikili ülke ilişkilerinin geliştirilmesi, komşularla ilişkilerin düzeltilmesi noktasındaki gayretin bu yıl da süreceğini ifade etmiş. Doğru politikalarla hedefl erimize yürüdüğümüzü; ülkemize, insanımıza iş adamlarına güvenildiğini, birlikte hareket edersek aşılamayacak engel olmadığını da belirtmiş. Dış ticaretin ülkeler için öneminden her daim bahsederken, ülkemizin de bu konuda dünyadaki değişimlerden ve konjonktürden fazlası ile etkilendiğini hep belirtmeye çalışıyorum. Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkelere baktığımızda; sırasıyla, Almanya, İngiltere, İtalya, ABD, Irak, Fransa, İspanya, Suudi Arabistan, İran, Hollanda, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Polonya, İsrail, Romanya, Belçika, Çin Halk Cumhuriyeti, Bulgaristan, Yunanistan ve Rusya’nın ilk yirmiyi oluşturduğunu görmekteyiz. Sektör bazlı olarak incelendiğinde de, otomotiv, tekstil, kimya ve elektronik sanayi sektörlerinin başı çektiğini görebilmek mümkün. Bu verilerin bizlere resmi doğru okumamıza yardımcı olmasını amaçlıyorum, zira ülkemiz için dış ticaretin Gayri Safi Milli Hasıla’mızdaki payı düşünüldüğünde, ne denli önemli olduğunu hep akılda tutmak ve buna odaklanmak gerekiyor. Özellikle ihracatımızın yükselmesinde dış etkenler kadar iç dinamikler, bir o kadar da dövizdeki dalgalanmalar önemli yer tutuyor.

Yazımın başında sözünü ettiğim Fed’in açıklamalarının daha bizleri bir süre etkisi altında tutacağını görebilmek mümkün. Analistler, Fed’in faiz artışı için mayıs ya da hazirana kadar bekleyebileceğini ifade ederek, daha ABD’nin üstesinden gelmesi gereken pek çok engelin var olduğu ve önceliği de bunların oluşturduğundan söz ediyorlar. Ülkemiz ise tam olarak bir seçim değil gibi düşünülse de, nisan ayında gerçekleştirilecek referanduma kilitlenmek üzere, eli kulağında. İran ile ilişkiler her zamankinden daha önemli hale doğru gidiyor, fırsatları kaçırmama gerekliliği; yeni Gümrük Kanunu, serbest bölge mevzuatlarında meydana gelecek radikal değişimler, yatırımların daha çok desteklenmesi gibi pek çok konu, ekonomi için önem arz ediyor. Hepsi de dış ticarete önemli ölçüde etki eder nitelikte. Ülkemiz için gerek dış algıları, gerekse dış ticaret verilerini pozitife çevirmek için kritik bir döneme girildiği kesin, yeter ki hep farkında kalalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar