İlkeler kalelerimizdir

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Geçmişi ders almak için alıcı bir ruhla yaşananları irdelediğimizde,olay ve olguları analiz ederken, duygusal ve çıkar özü ağırlıklı, "mutlak karşı" ya da "mutlak yana" değerlendirmelerin insan ve sermaye kaynaklarını israf ettirdiğini söylüyor.

Çağdaşlığın iki bileşeni vardır: Birincisi, aklımızı kimseye emanet etmeden özgür düşünebilme… Diğeri de, yaptığımız her işin fayda-maliyetini iyi hesaplayan bir fizibilite mantığını içselleştirmiş olma.

Referandum nedeniyle ortaya çıkan "tartışma dilini", bütün zamanlarda geçerli olan "ilkeler kalelerimizdir" anlatımı açısından değerlendirelim.

Temel ilke "oy vermenin kişisel tercih" bağlamıdır.

Kampanyaların temel amacı, kişilerin tercihlerini etkilemektir.

Kampanyalarda tercihlerimizin neden doğru olduğunu anlatabilme hakkını sonuna kadar korumamız, geliştirmemiz ve olgunlaştırmamız gerekir.

Eğer "Biyoloji Budur" adlı kitabın yazarı Ernst Mayr'ın, "…canlı organizmaların kendilerine has özellikleri onların bileşenlerinde değil, daha çok organizasyonlarına dayanır" saptamasının doğruluğunu kabul ediyorsak, örgütlenmenin önündeki her çeşit engelleri kaldırmalıyız. Eğer örgütlere, "…bitaraf olan bertaraf olur" diyorsak, "…siyasette haklı ve haksız yoktur; güçlü ve güçsüz vardır. Güçlü olanlar 'haklı' gibi gözükür. Ama güçlü olanlar kendilerine ilkelerden, yasalardan sınır çizmezlerse, kendi güçleri içinde boğulur. O nedenle siyasette iki binde bir olsa bile tamiri güç hatalar yapmamak gerekir" saptamasının üzerinde serinkanlılıkla düşünmenin de zamanıdır.

Tornadan çıkmış türdeş eşya

Örgütler tornadan çıkmış türdeş eşya gibi yeknesak, homojen yapılar değildir. Gönüllü katılımlarla oluşan gerçek anlamda sivil örgütlenmeler olduğu gibi, yasayla zorunlu olarak katılmak zorunda olduğumuz örgütler de vardır.Örneğin, TÜSİAD, MÜSİAD ve TUSKON vb. gönüllü katılımla kurulmuş örgütlerdir. Bu örgütlerin hangi fikri ve ideolojik yaklaşıma sahip oldukları da bellidir. Bu örgütleri meşrulaştırma temelini oluşturan ekonomik, siyasi ve kültürel refleksleri tanımlamak daha kolaydır. Bir siyası olgu, örneğin Anayasanın oylanmasında, Hz.İbrahim'i yakan Nemrut'a su taşıyan topal karınca gibi, "…kimden yana olduklarını" belli etmeleri eşyanın tabiatı icabıdır. Açıklamalarını ve tavırlarını eleştirebiliriz; ama yadırgama hakkımız yoktur.

TÜSİAD'ın bugünün koşullarındaki konumu biraz farklılaşmıştır. "Serbest ve adil piyasa ideolojisi" geçmiş dönemlerde daha ağırlıklı ve net idi. Yaşanan son büyük krizden sonra ABD'den Türkiye'ye, ekonominin tüketim, yatırım, net ihracat ve kamu harcamaları bileşenlerinden oluştuğunu bir kez daha güçlü biçimde kavradık. İdeolojik netlik kalmadığı için, gelişen olay ya da olgular karşısında refleksleri tanımlamak da güçleşmiştir. Geçmişin koşullarında yapılan açıklamaların aynı düz mantığını bugün kullandığında, bugün iktidarda olanların hoşuna giden açıklamalar, yarın yapılacak bir seçimde iktidarın başka bir anlayışın eline geçtiğinde sorun yaratabilir.

Hukuki zemin özeni

Benzer durum TOBB, ona bağlı sanayi ve ticaret ddaları, borsalar için de geçerli. Herkesin yasal çerçevede katılmak zorunda oldukları bu örgütlerde her düşüncede, değişik çıkarları temsil eden insanlar var. Bir açıklama, azınlıkta olsa bile üyelerinin bir bölümünü rencide eder. En azından, hukuk çerçevesinde genel kurullardan ya da yetkili kurullardan onay alarak açıklamanın meşru zeminini yaratmak gerekir.

TOBB'un ve bağlı kuruluşlarının, genel kurulları ya da yetkili kurullarında, açıklamanın "hukuki zemini" net değilse, farklı düşünceleri bir yöne angaje etmenin, oyların bireyselliği üzerinde ipotek yarattığını savunulabilir; bu da örgütün iç bütünlüğünü ciddi biçimde zedeler.

Öte yandan siyasi iktidarların da, ellerindeki gücü ima ederek, "…benim yanımda olacaksın" şeklinde dominant bir üslup kullanması, "… gücün sınırlarını bileceksin, gücü kullanma zamanını iyi belleyeceksin ve asıl önemlisi kullandığın gücün sana nasıl geri döneceğini iyi hesaplayacaksın" temel ilkesine de ters düşer.

Azgelişmişlik, ilkeleri, kuralları, yasaları ve uzun soluklu gelecek öngörülerini önemsemeden günü birlik davranmaktır. Bu açıdan bakıldığında, kitle örgütlerinin kararları üzerine gölge düşürecek olan taleplerde gerçekten özenli olmayı gerektirir.

Kanaat açıklamaları "meşrulaştırma gerekçelerini" net biçimde ortaya konmadan yapılmamalı. Örneğin TUSKON'dan MÜSİAD'a, TÜSİAD'dan İstanbul Ticaret Odası'na bütün yöneticiler çifte sorumluluk taşıdıklarını unutmamalı. Birinci, kişisel tercihleri her zaman kutsaldır; açıklamalıdırlar. İkincisi, temsil ettiği örgüt adına konuşmalardır. Bu ikincisi yaparken, gelenek, görenek, ilke, kural ve yasal dayanakları bir bütün içinde görerek davranmak profesyonel ve çağdaş olmanın gereğidir. Aksi takdirde, farklı zamanda değişecek olan gücün ilkesiz hareketini meşrulaştırmış oluruz ki, böyle bir algılama inançtan düşünceye, topluluktan topluma, kulluktan yurttaşlığa geçememiş toplumlara özgüdür...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar