İlk yarıda çift haneli daralma kesinleşti
Gerek Türkiye, gerekse de Dünya'da büyüme ve üretim ile ilgili rakamlar açıklandıkça, toparlanmanın beklenenden çok daha uzun zaman alacağı görülmekte. Şahsen, toparlanmanın önemli bir göstergesinin işsizlik oranları (net artış değil de azalmanın durması şeklinde) olduğunu düşünüyorum ki, burada şimdilik bir yeşil filiz yok. Dün açıklanan işgücü rakamları işsizliğin artmaya devam etmekte olduğunu gösteriyor. Mart ayında işsizlik geçen senenin aynı ayına göre %4.8 artmış iken, Nisan'da bu artış %5.0'e ulaşmış bulunuyor. Tarım-dışı işsizlikteki artış farkı ise %0.4 ile daha da fazla. 2008 tüm sene için %11 olan işsizlik oranının, bu senenin genelinde %15'in üstüne çıkacağı görülmekte.
Geçen hafta açıklanan 2 üretim verisi de pek umut vaad eder nitelikte değil. Haziran'da geçen senenin aynı ayına göre %12 kadar daha düşük olan kapasite kullanımı 2. çeyreğin tamamında da ortalama olarak %15 daha düşük gerçekleşti. Mayıs ayı sanayi üretim endeksi de geçen senenin Mayıs'ına göre %17.4 gerileme gösterdi. Her ne kadar bu rakamlar geçtiğimiz aylardan göreceli olarak daha iyi (!) ise de, yeterli bir ivmeden söz etmek imkansız. Yılın 2. çeyreğinde tarımsal üretimde bir miktar artış, ticari faaliyette ise azalış oranında bir düşüş görülecekse de, bu veriler 2. çeyrek küçülmesinin %8'in altında olmayacağını gösteriyor. Böylece ilk yarı yılda iki haneli bir küçülme oranı göreceğiz.
Öte yandan, bütçe verileri beklenenden (en azından benim beklediğimden) daha iyi geldi. Her ne kadar sonuçta geçen senenin Haziranında 4 milyar TL fazla veren Bütçe bu sene 2.5 milyar TL açık vermekte ise de, bu rakam 60 milyarın üstündeki senelik açık beklentisine göre çok da kötü bir trend izlenimi vermiyor. Ancak bütçe gelirlerindeki bu göreceli düzelmenin ekonomik faaliyetteki artıştan kaynaklandığını söylemek zor. Detaylara bakıldığında, ÖTV ve KDV gelirlerinde artışlar göze çarpmakta. Özellikle "İthalde Alınan KDV"deki artış oldukça dikkat çekici. Bu artışların büyük ölçüde otomotiv satış ve ithalatını artıran vergi indirimlerinden kaynaklanan arızi artışlar olduğu söylenebilir. (Neticede, bu ay dış ticaret açığında da önemli bir sıçrama olması muhtemel.) Tabii, ithalatı artırarak vergi toplamanın sürdürülebilir bir bütçe finansmanı olmadığını söylemeye bile gerek yok.
2009 ve sonrasındaki büyüme trendlerine küresel ekonomi perspektifinden baktığımızda da görünüm hiç parlak değil. Türkiye ekonomisinin performansı özellikle Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği'nin tesis edilmesi sonrasında artan dış ticaret hacmi ve yabancı kaynak akımları nedeniyle gelişmiş ülke ekonomileri ile gittikçe daha çok artan bir korelasyon göstermekte. Özellikle, aynı dönemde toplam iç tasarruf oranının artmamış (aksine azalmış) olması nedeniyle kendi iç dinamikleriyle büyüme imkanı da son derece kısıtlı olan Türkiye'nin istatistiksel olarak milli hasıla büyümesinin gelişmiş ülkeler ile korelasyonu özellikle 2001 yılında yaşanan finansal krizin baz etkisinin sonlandığı 2002 yılı sonundan itibaren daha da artmış bulunuyor. Gelişmiş ülke grupları itibarıyle baktığımızda Türkiye'nin en çok duyarlı olduğu grubun doğal olarak Avrupa Birliği ülkeleri olduğu görülüyor. Türkiye pozitif büyüme dönemlerinde AB ülkelerinin ortalama performansının daha üstünde, negatif büyüme dönemlerinde ise daha altında bir performans gösteriyor. Örneğin, 2009 yılının 1. çeyreğinde, AB ekonomileri %2.4'lük bir daralma gösterirken, Türkiye'nin daralması tahminen %4.2 oldu. (Burada bazı okuyucular Türkiye'nin ilk çeyrek daralmasının %13.8 olduğunu ifade edeceklerdir. Ancak, tüm gelişmiş ekonomilerde büyüme rakamları bir önceki çeyreğe göre hesaplanıyor. Türkiye'de ise hesaplama önceki yılın aynı çeyreğine göre yapılmakta. Bu, tabii, daha kolay bir yöntem. Önceki çeyreğe göre büyüme hesaplaması için verilerin mevsimsellikten arındırılması gerekiyor. OECD ise Türkiye için tahmini bir hesaplama kullanıyor. Ümit ederim, TUİK yakın zamanda bu eksikliği giderir.)
Kısacası, Türkiye ilk çeyrekte AB'den 1.8 puan daha kötü bir performans göstermiş bulunuyor. IMF'nin 8 Temmuz'da yenilediği tahminlerine göre AB'nin 2009 yılı büyüme hızının %-4.7 olması beklenmekte (Önceki tahmin %-4.0 idi). Daha önemlisi IMF Avrupa bölgesinde son çeyrekte bile pozitif bir büyüme öngörmüyor. Oldukça kaba bir analiz olacak ama Türkiye'nin ilk çeyrekte olduğu gibi toplamda da AB'ye göre aynı miktarda daha fazla daralacağını öngörürsek tüm sene için %6.5'lik bir daralma oranına ulaşıyoruz.