İlk kez meydanlarda ekonomi tartışılıyormuş!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Finansal piyasaların bakış açısına bakılır ise, ekonomiye ilişkin tartışmaların seçim meydanlarında ön plana çıkması ilk kez gerçekleşiyormuş! Bu söylem kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. Temel politika tercihleri bağımlı olunan dış güçler tarafından belirlenen bir ekonomide, vesayeti kabullenmiş siyasi partiler ancak izin verilen konuları ön plana çıkarabilir. Gerçeklerin gündemi belirlemesine ve seçmenlerin bilinçlenmesine izin verilmez! 

Göz boyama ve aldatma amaçlı kayıkçı kavgaları, tepkisel niteliklidir; sorunları kalıcı olarak çözme amacı yoktur ve hangi konunun ön plana çıkarıldığı önemli değildir. Birinin emekliye çift maaş vaat etmesi ve diğerinin onları hesap bilmemekle suçlaması, anlamsız kaynak tartışmaları, öne sürülen projelerin yeni olmadığı yönündeki çekişmeler bu kapsamda değerlendirilebilir. 

Çaba yoksa söylemlerin ve verilen sözlerin değeri olamaz 

Her söylem kendi içinde tutarlı imiş gibi görünebilir. Gerçeği anlamak için konuşmaktan ısrarla kaçınılan konuların ve sorgulanması istenmeyen hayali varsayımların irdelenmesi gerekir! Sorunların çözümü, bunların oluşum sürecindeki temel yanlışlardan arınmayı ve alternatif seçenekler üretmeyi gerektirir; böyle bir çaba yok ise söylemlerin ve verilen sözlerin pek bir değeri olamaz. 

En basitinden, metal iş kolunda yaşanan sivil itaatsizlik konusunda, mangalda kül bırakmayan siyasiler neden ağzını açmıyor? Neden yoksulluk sınırının altında yoğunlaşmaya sebep olan küreselleşme denilen kuralsızlığa karşı tavır alınamıyor? Neden yaşadığımız coğrafya ile ekonomik ilişkilerin bozulmasına sebep olan dış politika tercihleri konusunda, toplumun bilinçlenmesinden ısrarla kaçınılıyor? Gelir dağılımının bozulmasına izin verdiğimiz, kısır tartışmalarla kutuplaşmanın daha tehlikeli hale gelmesine katkıda bulunduğumuz ve komşularımızla ilişkileri bozduğumuz sürece yapısal sorunların ağırlaşması önlenebilir mi? 

Mecliste temsil edilen siyasi partiler arasında örtülü bir uzlaşı var: yaklaşık yetmiş yıldır küresel düzeyde finansal sermayeyi yönlendirenlere boyun eğmek ve onların çıkarlarını seçmenin lehine imiş gibi göstererek taşeronluk yarışı yapmak! Lütfen bir bakın, yaklaşan genel seçimlerde bu çerçevenin dışına çıkılıyor, sorunların ağırlaşmasına sebep olan yanlışlardan kaçınma anlayışı belirleyici hale geliyor mu? Yaklaşım değişmiyor ise sandıktan umut çıkması, Meclis çatısı altındaki örgütlenmiş sorumsuzluğun yerini yapıcılığa bırakması mümkün müdür? 

Ülkemiz gelişmiş ekonomileri temsil eden batılı çıkarların bekçisi olmaktan tetikçisi olmaya terfi ettirilmeye çalışılıyor! Küreselci veya liberal yaftalı işbirlikçiler, ilk kez seçimlerde ekonomiye ilişkin tartışmaların ön plana çıktığını iddia ederek göz boyamaya odaklanıyor! Hem çok korkuyorlar, hem de bölgesel istikrarsızlık ve güvensizlik düzeylerini yeni rekorlara koşturacak yanlışlara abone olmaktan kurtulamıyorlar! Durum böyle olunca insani değerlerden hızla uzaklaşılıyor, kuralsız güç kavgalarının daha yıkıcı olması önlenemeyecek gibi görünüyor! 

Dost ile düşmanı doğru ile yanlışı artık pek ayırt edemiyoruz 

Hatırlamaya çalışın! Demokrasi götürüleceği iddia edilen Irak, Libya, Mısır, Suriye ve Ukrayna ne hale geldi! Mecliste temsil edilen siyasi partiler benzer sıkıntılar yaşamamamız adına bir şeyler söylüyor mu? Yaşanacak ekonomik krizi daha da ağırlaştırma pahasına ve ötelemek adına, dayatılan tercihlere boyun eğmek sağlam hesap sayılabilir mi? 

İşçisi, köylüsü, esnafı ve memuru ile her zamankinden daha kolay aldatılabilir durumdayız! İçine düşürüldüğümüz çaresizlik nedeniyle öncelikle acil ihtiyaçlara odaklanmak zorunda kalıyoruz. Gerçekler kısa vadedeki acil ihtiyaçların karşılanmasına yardım etmediği için gerçekçi olamıyoruz. Bu tablo dış güçlerin, siyasi partiler ve seçmenler yanı sıra ülkemizin geleceği üzerinde belirleyici olmasına yardım ediyor; bu durum seçmen nezdinde suiistimal konusu oluyor, fakat ilk kez ekonomik söylemlerin ön plana çıktığı şeklinde pazarlanıyor. İnsanlarımız dost ile düşmanı, doğru ile yanlışı ayırt etmeyi artık pek beceremiyor. Bazı tuzaklardan kaçabilenler, diğerlerine yakalanıyor; bindiği dalı kesenler kervanına katılmaktan kurtulamıyor! 

Gerçek olan tek bir şey var: iyi ve medeni olan her şeyden uzaklaşıyor ve kırılganlaşıyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar