İlk hamleyi 230 yıl önce ABD attı şimdi sıra Türkiye’de

Fikret ÇENGEL
Fikret ÇENGEL Bir Dünya Ekonomi fikret.cengel@dunya.com

1783 yılında, genç bir devlet olan ABD, açık denizlerde bayrak gezdirmeye baş­ladı. Atlas Okyanusu'nu aşarak Akdeniz’e kadar ulaşan toplam 11 ABD gemisine Os­manlı donanması tarafından el konuldu.

Bir yandan deniz gücünü kuvvetlendirmek için harekete geçen ABD, diğer yandan ge­mileri kurtarmak ve Akdeniz’de ticaretin önünü açmak için Osmanlı İmparatorluğu ile masaya oturdu.

5 Eylül 1795'te imzalanan Trablus an­laşmasına göre, Atlas Okyanusu ve Akde­niz’de ABD sancağı taşıyan hiçbir gemiye dokunulmaması karşılığında 642.000 al­tın ve yılda 12.000 Osmanlı altını (21.600 dolar) ödeyecekti. Bu, ABD'nin yabancı bir dille imzalanan tek anlaşması olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödenmesini ka­bul eden tek ABD belgesidir.

Bu anlaşma ABD’nin Batı Atlantik ve Akdeniz çanağında ticaret yapabilmesinin önünü açtı.

Her geçen yıl, bölgede Amerikan ticaret gemilerinin sayısı ve bu şehirlerde kuru­lan ticaret odalarının sayısı arttı. Artık ye­ni bir anlaşmanın zemini oluşmuştu ve iki ülke arasında ilk serbest ticaret anlaşma­sı 1830 yılında imzalandı. Buna göre ABD gemileri Boğaz’da serbest geçebiliyor, zor durumlarda yardımlaşma öngörülüyor ve ticaretin kapsamı genişletiliyordu.

Ame­rikalı tüccarlar halı, sünger, yün, kuru in­cir ithal ediyor, gelirken de kumaş ve kah­ve getiriyordu. Bunun yanında gemi in­şası için kereste ithalatının da önü açıldı. Bu anlaşmaya ilişki gizli maddelerin de bulunduğu görüşü hâkim. Bu görüşe gö­re, ABD’ye verilecek bazı ticari imtiyazla­ra karşı, Amerika tersanelerinde Osmanlı için savaş gemileri yapılacaktı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından, ABD ile ticari ilişkiler gelişme­ye devam etmiştir. Özellikle, ABD'den ya­pılan makine ve ekipman ithalatı önem kazanmıştır. Ancak bir yanda dünyanın en büyük ekonomisi olma yolunda hızla iler­leyen ve bugün 3 trilyon doları geçen top­lam ithalatında Türkiye, Avrupa’da güç­lü bir ivme yakalamasına karşın Amerika için bindeliklerde sıkışan bir ülke olarak kaldı.

Özellikle son 30 yılda trilyon dolarlık Amerika pazarına girmek isteyen Türki­ye, birçok üst düzey girişim başlattı. Özal önemi Türkiye’si bunun miladı olarak ka­bul edilebilir. Ancak asıl taarruz son 20 yıl içinde gerçekleşti. Önce TOBB ardından TİM bu ülkedeki ilk ticaret merkezlerini kurdu. İki ülke yönetimi ticaretin 100 mil­yar dolara çıkmasını öngören ticari anlaş­malara onay verdi. Amerika Türk ihraca­tının uzak ülkeler stratejisinin ana hedef pazarı haline geldi.

Amerika ile 230 yıllık ticari geçmişe sa­hip Türkiye’nin bugün ABD’ye ihracatı 18 milyar dolara ulaştı. Ancak bu ülkenin it­halatından aldığı pay hala binde 5.

Bugün ABD Başkanı Trump’ın yükseltti­ği gümrük duvarlarında Türkiye ılımlı ül­keler grubunda. Çin, Meksika ve AB’ye gö­re fiyat rekabetinde bir avantaj yakaladı. Peki Türkiye bu avantajı nasıl pratiğe dö­nüştürecek.

İşte bazı öneriler:

Rekabet gücünü artırma: ABD paza­rı, yüksek teknolojili ürünlere büyük talep göstermektedir. Türkiye, bu alandaki üre­tim kapasitesini ve Ar-Ge yatırımlarını ar­tırarak rekabet gücünü yükseltebilir.

Marka bilinirliğini artırma: Türk markalarının ABD pazarında tanınırlığını artırmak için etkili pazarlama ve tanıtım stratejileri geliştirilmelidir.

Kalite ve standartlara uygunluk: ABD'nin yüksek kalite standartlarına uy­gun ürünler üretmek, pazarda rekabet avantajı sağlayacaktır. Uluslararası stan­dartlara uygun sertifikasyonlar almak, gü­venilirlik imajını güçlendirecektir.

Lojistik altyapısını geliştirme: Türki­ye ile ABD arasındaki lojistik maliyetlerini düşürmek için deniz ve hava yolu taşıma­cılığı altyapısı geliştirilmelidir.

Lojistik merkezler kurulması ve etkili dağıtım kanalları oluşturmak, ürünlerin tüketicilere daha hızlı ve verimli bir şekil­de ulaşmasını sağlayacaktır. Elektronik ti­caret platformları ve yerel distribütörlerle iş birliği yapılabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar