İlk çeyrekteki döviz girişi geçen yılın yarısına indi
Yabancı yatırımcıların bir ülkeye güven duyup duymadıklarını nasıl anlarız? En somut işaret, doğrudan yatırım eğilimidir. Ama kabul edelim ki doğrudan yatırım kararı, öyle kolay alınabilen bir karar değildir. Karşı ülkeye güven duyulur belki ama kar potansiyeli de görülmesi gerekir. Hiçbir sorun yaşamayacağınız bir ülkeye de doğrudan yatırım yapmaktan kaçınabilirsiniz. Orada rakipler güçlüdür, pazar potansiyeli düşüktür gibi...
Peki doğrudan yatırım gibi uzun süre kalıcı olmayı gerektirmeyen portföy yatırımlarında neye bakılır ki... Bir ülkeden hisse senedi ya da kamu borçlanma senedi alacaksınız. Nelere dikkat edileceği bellidir.
Birincisi; acaba girerken kazanıyor musunuz, ona bakarsınız. O ülke parası görece değersiz seyrediyorsa, daha adım attığınız an avantajlısınız demektir.
İkincisi; o ülkenin parası değersizdir ve bu bir cazibe oluşturur oluşturmaya da, o değersizlik daha da artar mı, buna bakarsınız.
Üçüncüsü; satın alacağınız menkul kıymetlerin fiyatı uygun mudur; hisse senedinde çeşitli ölçütlerle fiyat kıyaslaması yaparsınız, faiz yüksek midir, buna bakarsınız.
Son iki yıldaki durum
İki grafiğimiz var. Yabancı yatırımcıların geçen yılın ve bu yılın ilk iki çeyreğindeki net hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi (DİBS) alım satımlarının durumunu bu grafiklere yansıttık. Bir değer daha yer alıyor grafiklerimizde, ilgili ayların ortalama dolar kuru.
Geçen yılın ilk çeyrek ortalamasında dolar kuru 2.95 olmuş. Yabancı yatırımcılar, bu dönemde net 2 milyar 665 milyon dolarlık hisse senedi ve DİBS almışlar.
Bu yıla geliyoruz; kur ortalaması 3.69 düzeyine fırlamış. Yabancıların alımları ise neredeyse yarı yarıya, yüzde 48 oranında düşerek 1 milyar 390 milyon dolara inmiş.
Üç etkenin rolü
Bir ülkede portföy yatırımı yapmak için temelde üç etkene dikkat edileceğini belirttik. Bunları çoğaltmak da mümkün tabii ki ama, ekonomik çerçevede bu etkenler yeterli gibi görünüyor.
Geçen yıl ve bu yıl karşılaştırmasında birinci etken Türkiye'de yatırım yapmayı avantajlı kılıyor mu, kesinlikle kılıyor. Geçen yıl getirilen 1000 dolarla 2950 lira elde edilebiliyorken, bu yıl 3690 lira elde edilir olmuş. Tam yüzde 25'lik bir artış var.
İkinciyi sona bırakarak üçüncü etkene bakalım. Satın alacağınız menkul kıymetlerin fiyatında geçen yıla göre çok büyük bir artış var mı; yok. Hisse senedi fiyatları biraz yukarıda, devlet iç borçlanma senedi fiyatları ise biraz aşağıda; çünkü bu senetlerin faizi bir miktar artmış. Dolayısıyla Türk menkul kıymetlerine yatırım yapmak cazip. Üstelik, getireceğiniz 1000 dolarla elde edeceğiniz Türk parası tam yüzde 25 daha fazla olduğu için geçen yıl alabileceğinizden çok daha fazla menkul kıymete sahip olma şansınız var.
Ama satın almaların düzeyi de ortada; neredeyse yüzde 50'yi bulan bira azalma olmuş.
İşte ikinci etken... Dolar geçen yılın ilk çeyreğine göre yüzde 25 daha değerli, yani Türk Lirası dolara karşı yüzde 20 değer yitirmiş; ama bu bile yabancıyı Türkiye'ye temkinli yaklaşmaktan alıkoyamıyor. Gerçi zaman zaman Türk menkul kıymetlerine olan ilgi artıyor, ne var ki üç ayın toplamında ortaya çıkan tablo bu ve geçen yılın ancak yarısına ulaşılabilmiş.
Yabancı sakın Türk parasının değerinin kısa zamanda çok hızlı bir şekilde yeniden düşeceğinden endişe ediyor olmasın!
Kaygının nedeni belirsizlik mi?
Döviz kurunun bu düzeyi ve menkul kıymetlerin bu fiyatı normal koşullarda yabancıların yoğun bir şekilde Türk menkul kıymeti almalarını sağlardı. Ama olmadı, olmuyor!
Yabancı yatırımcı tüm olumlu etkenlere rağmen hala tedirgin, hala Türkiye'den uzak durmayı, çok büyük karlar vaat eden bu piyasayı şimdilik fazla düşünmemeyi tercih ediyor.
Ekonomide bir dizi sorun yaşadığımız bir gerçek. Ama yabancı yatırımcı bizim ekonomik sorunlarımız yüzünden mi uzak durmayı tercih ediyor Türkiye'den, yoksa siyasette yaşanma olasılığı bulunan radikal değişiklik ve bu süreç mi rahatsızlık veriyor.
16 Nisan'da sandıktan çıkacak karar ne olursa olsun, bu belirsizlik ortamından bir süre daha kurtulamayacağımız ve bundan dolayı da yabancı yatırımcıyı çekmekte zorlanacağımız gerçeği ortada.
Bir yandan yurtdışı etkenlerle kurun yükselmesi; bir yandan turizmdeki sorunlarımızı daha da artırmaktan başka bir işe yaramayan iç kısır çekişmeler, bir yandan yabancı girişinin yavaşlaması...
Ara ara "Döviz ne olur" diye soranlarla karşılaşıyoruz da...