İlk çeyrekte 2 iyi 2 kötü haber…
2016 yılını geride bırakalı bir çeyrek yıl oldu. Yani artık 2017 yılına girildikten sonra bir çeyrek süre bile geçti gitti. Aslında uzun bir süreden beri makroekonomik değerlendirmeler yapmıyoruz.
Bu yazımızda, 2016 sonu ve 2017 yılının ilk çeyreği sonu itibariyle bazı önemli makroekonomik büyüklükleri irdelemek istiyoruz. Zira dönem ve konjonktür itibariyle böyle bir değerlendirme yapmanın gerekli olduğuna inanıyoruz. Bu yorum ve değerlendirmemizde 2’si iyi ve 2’si olmak üzere 4 konuya değinmek istiyoruz.
Dilerseniz önce iyi konulardan başlayalım.
İlk İyi haber: “Büyüme”…
TÜİK tarafından geçen hafta 2016 yılı büyüme rakamları yayımlandı. Türk ekonomisi 2016 yılında yüzde 2.9 oranında büyümüş. Hatta bu büyüme oranı 2016 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 1.9 eksi iken son çeyreğinde artıya geçmiş ve yüzde 3.5 olmuş. Üretim yöntemine göre GSYİH, 2016 yılında tarım sektörünün toplam katma değeri zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 4.1 azalırken; sanayi sektörünün katma değeri yüzde 4.5 artmış. Büyümenin itici gücü yüzde 7.2 katma değer artışı ile inşaat sektörü olmuş.
Öte yandan 2016 yılı hane halkı nihai tüketim harcamaları zincirlenmiş hacim endeksi yüzde 2.3 artış göstermiş. Toplam tüketim harcamaları içinde hane halkının nihai tüketim harcamalarının payı yaklaşık yüzde 60 olmuş. Buna karşın devletin tüketim harcamalarının toplam harcamalar içerisindeki payı yüzde 15 ile 2016 yılında yüzde 0.8 artış sergilemiş.
Ancak; bu genç nüfus ve Türkiye’nin kalkınmışlık düzeyi dikkate alınırsa, bu büyüme oranlarıyla gelişmiş ülkeler arasında girmek zor ve hatta imkansız gibi. Zira her yıl ortalama yüzde 5-7 bandında büyümek zorundayız.
İkinci iyi haber: ”ihracat”…
İhracat rakamları da olumlu seyir sergilemiş.
Şöyle ki; 2017 yılı ihracat, bir önceki yılın aynı ayına göre mart ayında yüzde 19, 3 aylık ihracat yüzde 13 ve yıllık ihracat da önceki yılların düşük seyri ve baz etkisi nedeniyle yüzde 2.4 artış göstermiş. Yani ihracat mart ayında 13.6 milyar dolar, yılın ilk 3 ayında 35.4 milyar dolar ve son 12 ayda da 141.4 milyar dolar olmuş. Son yıllarda olduğu gibi 2016 yılında da ihracat şampiyonu otomotiv sektörü olmuş. İhracattaki yaklaşık yüzde 20 payı ile bu sektör son ayda yüzde 32,5, son 3 ayda 26.5 ve son yılda da yüzde 18 artış göstermiş.
Ancak hazır giyim ihracatı düşmüş. Çelik ve makine ihracatı artmaya devam etmiş.
Açıkçası ihracatın yukarı doğru gelişme göstermesi güzel; ancak bu ihracat performansı ile de 2023 hedefini 2033 yılında bile yakalamak mümkün değil.
Gelelim kötü haberlere…
İlk kötü haber: “İşsizlik”…
Türkiye’de kayıtlı işsizlik rakamları sürekli artış trendinde seyrediyor.
Resmi kayıtlara göre 3.3 milyon işsiz var ve işsizlik oranı yüzde 10.9 dolayında. Genç işsiz oranı ise neredeyse bir kat fazlasıyla yüzde 19.6 civarında. Resmi olmayan işsiz sayısının ise 5 milyon sınırına dayandığı ifade ediliyor. İşsizliğin bölgesel seyri de çok dikkat çekici. Türkiye’de işsizliğin en yüksek olduğu bölge Güneydoğu Anadolu bölgesi olup oran yüzde 28.3 civarında. Buna karşın işsizliğin en düşük olduğu bölge ise yüzde 4.5 ile Kuzeydoğu Anadolu (Karadeniz) bölgesi. Türkiye’nin her yıl neredeyse 1 milyon kişiye iş bulma zorunluluğu var. Ancak; bir yandan teknolojinin devreye girmesi, bir yandan da yüksek işçilik maliyetleri nedeniyle son zamanlarda getirilen desteklerin bile hemen hiçbir kalıcı yararı yok.
Açıkçası işsizlik, kalıcı ve tehlikeli bir olgu.
İkinci kötü haber: “Enflasyon”…
Türkiye’nin bir türlü üstesinden gelemediği ve son aylarda 2 haneli rakamlara ulaşan enflasyon olgusu tehlikeli artışını sürdürüyor. Gerçek enflasyon oranını gösteren TÜ- FE; Mart sonu itibariyle son 1 yılda yüzde 11.29 artmış. Aynı şekilde çekirdek enflasyondaki artış da yüzde 9.46’ya dayanmış. ÜFE de yükselişini göstermiş. Enflasyonu tetikleyen asıl olgu, toplam harcamaların içindeki payı yüzde 40’ı aşan gıda fiyatlarındaki artış olmuş. Enfl asyonu tetikleyen bir başka olgu da ÜFE’nin yakın tarihte ortaya çıkaracağı baz etkisiyle fiyatların yukarı doğru seyrinin devamı olarak ortaya çıkmış.
Çok ciddi ve temel bir sorun artarak devam ediyor.
Son söz olarak diyebiliriz ki; ülkemizin çok büyük kalıcı ve artarak devam eden sorunları var. Bunların çözümü için de yapısal düzenlemelere ihtiyaç söz konusu.