İlk 72 saat
Bu kavramı Gölcük Depremi ile birlikte öğrendik. Sonra yine ‘öğretici’ büyük depremler yaşadık.
Depremde ilk 72 saat ‘altın saatler’ olarak nitelendiriliyor. Bir insan enkaz altında kalmışsa en yüksek direnci ilk 72 saatte gösterebiliyor. Üstelik ilk 72 saati ‘yalnız’ geçireceği, bunun için de bu süreyi yalnız geçirmeye hazırlanması gerektiği varsayılıyor.
Bir şişe su, bir küçük paket bisküvi yaşama tutunmayı doğrudan etkiliyor. Umalım ki “Çök kapan tutun” başta olmak üzere deprem bölgesi olan ülkemizde ve bugün depremin yaşandığı 10 ilde başta okullar olmak üzere verilmiş olan ve ‘çocukların önemsediği’ eğitimler başarılı sonuç vermiş olsun.
Önleme şansımızın olmadığı ülkemizin can yakan bu gerçeği ile bir kez daha ve maalesef ‘uykuda’ karşı karşıya gelmişsek öncelikle bu ‘altın saatler’i çok iyi değerlendirmeliyiz.
Ne yazık ki bu, bölgesel ve çok güçlü bir deprem. Acılar ve trajediler yaşayacağımız ortada. Ama şu an öncelikli amacımız enkaz altında kalanları kurtarmak.
Türkiye, Gölcük Depremi’nden sonra arama kurtarma çalışmalarında deneyimini, müdahale ekiplerinin sayısını ve kalitesini fazlasıyla artırdı. AFAD’ın 2009’da kurulması ve sonrasında yürütülen çalışmalar afetlere mücadele gücünü üst seviyelere çıkardı. Bu kez deprem 10 ili etkilemiş olsa da zarar gören bina sayısı Gölcük Depremine göre oldukça az sayıda. Bu, 81 ilden bölgeye yönelen arama kurtarma ekiplerinin arama kurtarma etkinliğini artıracak bir husus.
İletişim ve trafik önceliği
Bu sabah itibariyle ilk 24 saati geçirmiş olacağız. Kritik saatlerimiz sürüyor olacak. Atacağımız her adımda önceliğimiz kurtarma ekiplerinin işini kolaylaştırmak olmalı.
Geçmiş depremlerde iş makinalarının yolların dolu olması nedeniyle bazı binalara ulaşmakta sıkıntı çektiklerini, deprem bölgesindeki insanların tahliye edilemediğini, ambulansların sıkışıp kaldığını gördük.
İletişim önceliğini de, trafik önceliğini de depremzede vatandaşlara vermeliyiz. Gerekmedikçe telefon kullanmamalı, gerekmedikçe araç kullanmayarak yolları boşaltmalıyız.
Bazı hastanelerin de yıkıldığından söz ediliyor. Bu süreçte ilk yardım da çok önemli. Ambülansların zamana karşı çalıştıklarını yaşayarak gördük.
Güvenli tahliyenin sağlanması, güvenli alanlarda toplanmanın sağlanması, ayrı düşen aile bireylerinin bir araya getirilmesi yine yapılması gerekenler arasında.
‘Neden böyle oldu?’ sorusuna yanıt aramak bugünün işi değil. Bugün, bütün dikkatimizi enkaz altında kalan vatandaşlarımıza yöneltip, bütün gücümüzü onlar için kullanmak zorundayız.
Ülkemiz geçmişte olduğu gibi kamusuyla, özel sektörü, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşları ile depreme ve depremin yol açtığı acıları gidermek için yekvücut olacak. Tabii ki yaralar sarılacak.
Bu anlamda kültürümüzün bir parçası olan ve daha önceki afetlerde de örnekleri sergilenmiş olan birlik ve dayanışma herkes tarafından gösterilecek.
Şimdi önümüzde arama ve kurtarma ekiplerinin performanslarını en üst düzeye çıkarması için yardımcı olmamız gereken 48 saat daha var. Türkiye nefesini tuttu, dualarla deprem bölgesinden iyi haberler bekliyor.