İlginç şeyler ve ilginç insanımız
Bir ilginç proje
Chicago’da şehrin bazı kavşaklarındaki trafik ışıkları direklerine, ters döndürülmüş çorba kaselerini andıran, insan başından biraz büyük aparatlar konmaya başlanmış. Ve bunlardan 500 tanesi, 2018 yılına kadar şehrin muhtelif kavşaklarına takılacakmış. Bu, meşhur Argonne Ulusal Laboratuarı (Argonne National Laboratory) ile Chicago Üniversitesinin ortak projesi imiş. Buna, “The Array of Things” diyorlar.
Bu aparatların içinde şehrin nabzını tutacak olan çevre sensörleri varmış. Bu sensörler hava kalitesi ve diğer bazı değerleri ölçecekmiş. Örneğin bu sensörler, havadaki nitrojen dioksit, ozon, karbon monoksit, karbon dioksit, sülfür dioksit, hidrojen sülfat miktarları ile, hava sıcaklığı, nem, hava basıncı, titreşim, gürültü ve manyetik alan ölçümleri yapacakmış. Hava kalitesi yanında araç ve yaya trafiği hakkında da bilgi derleyecekmiş. Ayrıca yolların fiziki durumu hakkında da, örneğin, caddelerdeki su birikimi konusunda bilgi toplayacakmış. Toplanan verilerin müşterileri kimler olacakmış? Birinci müşteri olarak, bilim dünyası gösteriliyor. Örneğin, tıp bilim insanları, şehirden toplanan bu veriler ile toplumun sağlığı arasındaki ilgiyi araştıracaklarmış. Bir diğer müşteri olarak şehir planlamacıları ve belediyeler var. Örneğin, yeni yol açma konusunda bu verileri kullanacaklarmış. Ya da yolların fiziksel durumu hakkında bilgi toplayarak onarım işlerini daha çabuk yapacaklarmış. Veya yollarda biriken suların miktarına bakarak su baskınlarını önceden haber alabileceklermiş. Bir diğer müşteri kesimi olarak da semtlerin sakinleri dile getiriliyor. Yöre halkı, soludukları havanın kalitesine göre kanun yapıcılara baskı koyabilecekmiş. Tabi bu müşteriler yanında isteyen herkes bu verilere ulaşabilecekmiş.
Hayal ve gerçekler
Böyle verilerin toplanacağı sistemlerin bizim büyük şehirlerde de kurulduğunu hayal ettim. Ne kadar hoş olurdu. Ama merak ediyorum. Acaba insanlar ev alırken, ev kiralarken bu verilere bakarlar mıydı? Acaba karbon monoksitinden, sülfür dioksitine kadar zararlı sınırların çok ötesindeki değerlerle zehirlenmiş bir havada oturmayı tercih ederler miydi? Kendi sağlıklarını, çocuklarının sağlığını tehlikeye atarlar mıydı? Acaba otoyolların kesim noktalarının ortasına yaptıkları, hava kirliliğinden, gürültü kirliliğine kadar her tür pisliğin olduğu bir ortamdaki evleri, o müteahhitler milyon dolarlara satabilirler miydi? Verdikleri plansız imar izinleri ile şehri yaşanmaz hale getiren yetkililer acaba vicdan azabı çekerler miydi? Acaba bu verileri gören dış güçler “Bizim bir şey yapmamıza gerek yok. Bunlar zaten kendi kendini zehirliyor” der miydi? Yukarda söylediklerim, sadece bir hayal. Çünkü önce böyle bir veri toplama sistemi bizde olsa, bunun verilerinin herkese açık olması bir mesele olurdu. Örneğin, “Halkın sağlığı ile oynanmasına izin verilemez” deyip, veriye sansür konulurdu. Direklere konulan çanaklara da çiçek ekilirdi. Ya da, tıp biliminin dikte ettiği sınırlar değiştirilerek, “milli” menfaatlere uygun, “Türk tipi” sınırlar konurdu. HŞÇG basını (Her Şey Çok Güzel Basını) şehirlerimizdeki hava kalitesini herkesin kıskandığını yazardı. Böyle bir veri sistemi kurulsa, ve de veriler halka açık olsa belki de çok fazla bir şey değişmezdi. Çünkü, ilginç bir toplumuz. Örneğin, sigaranın ispatlanmış zararını bile bile kendini ve çevresini zehirlemeye devam eden bir kesimimiz var. “Ben hamsi yiyorum, AİDS bana dokunmaz” diyecek nitelikte cesur insanlarımız mevcut. “Ohoo, ona bakarsan, hiç yaşama; bir şey olmaz; merak etme” diyen gönlü rahat çok insanımız bulunur. Eşeğini sağlam kazığa bağlamadan, Allah’a emanet eden, geniş yürekli yurttaşlarımız çok bol. Bilime sırtını dönmüş, gönlünü hurafelere bağlamış bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.
Sonuç;
Medeni dünyada ilginç uygulamalar oluyor. Bizim ise ilginç insanımız var.