İlginç bir mekân, ilginç bir sergi
Beşiktaş’ta yüz on altı yaşında bir bina… Kırk dört yıldır metruk bir halde… Duvarlarına yapıştırılan ilan ve afişlerden artık görülmeyen kapıları, geçtiğimiz hafta içinde bir sergi için özel olarak açıldı:
Heyecan H. Şahin’in “Enaniyet Zinciri” başlıklı sergisi, Beşiktaş Balıkçılar Çarşısı’nın karşısındaki Rum İlkokulu’nda ay sonuna kadar devam ediyor.
Çarşının en kalabalık caddelerinden birinde yıllardır önünden geçtikleri binanın kapısını açık görenler, merak edip içeri giriyor; o yıkık dökük haliyle kendisi de bir sanat eserine dönüşen okulun giriş katındaki odalara ve bahçeye yayılan sergiyi ve on günlüğüne da olsa açık kalacak yapıyı, eskinin kokusunu soluyarak geziyorlar…
Serginin, ressamın eserlerini sergilemekten öte bir amacı daha var. Heyecan H. Şahin, sergi fikrinin ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
“Ülkemiz tarım sektörünün kanayan yaralarından biri de mevsimlik gezici tarım işçiliğindeki çocuk işçiler, eğitimden geri bıraktırılan kız ve erkek çocuklar; hijyen ve bakıma muhtaç çocuklardır. Uzun süredir bu büyük sorunun çözümünün arandığı projede çalışan danışman arkadaşlarımla ilişkilerimiz sürüyordu. Bir toplantıda resmi bir görevimin olmadığını, ancak, resim yaparak ve çocukların resim yapmasını sağlayacak ortamlar yaratmaya çalışarak kişisel destek verebileceğimi belirttim. Bu amaçla sanat eğitimim sırasında yaptığım çalışmaları sanatseverlere sunarak mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının eğitimine bizzat katkıda bulunmak istedim.”
Bu amaçla sergiden elde edilecek gelir, mevsimlik tarım işçisi çocukların resimle kendini ifade etmelerini sağlamak, eğitimlerine destek sağlamak, ilgili kurumların dikkatini esnek eğitim modeli çözüm arayışına çekmek, kalbinde iyilik olan insanlara bir başka yol daha açmak amacıyla kullanılacak.
Heyecan Hanım tahsilini, farklı üniversitelerde yapıyor, kamuda çalışıyor; özel şirketlerde yöneticilik görevi üstleniyor, bu arada da bir evlat büyütüyor. Ve yıllar sonra, 2012 yılında, Güzel Sanatlar Fakültesi’ne giriyor. Sergi, okulda farklı tekniklerle yaptığı, farklı tarzlar kullandığı, değişik konulardaki çalışmalarını bir araya getiriyor. En yeniler, giriştekiler. Eserlerin mekânla da ilişki kurularak farklı odalarda sergilenmesi, bu çeşitliliği avantaja çeviriyor…
“Bunlar, benim geç kalmışlığımın telaşındaki çalışmalar. Çok heyecanlandığım için pek çok alanda denemeler yapmaya gayret ettim. Çalışmalarımda öncelikle hiçbir şey için geç olmadığını; yaşamlarımızın ve sanat çalışmalarımızın ülkemiz gerçeğinden bağımsız olamayacağını; toplumsal değişimlerin sanatı etkilemesi kadar sanatın da toplumsal değişime katkı yaptığı gerçeğini göz önünde bulundurmaktayım” diyor Heyecan Hanım.
Serginin adı, Enaniyet Zinciri… Niçin bu ismi kullandığını şu sözcüklerle dile getiriyor:
“Ena, yani ‘ben’ fikri çağlar boyunca vardı. Büyük usta Mimar Sinan’ın Edirne’de yaptığı Selimiye Camii’nin avluya giriş kapısında, tepeden neredeyse kapının yarısına kadar sarkan, sağ ve sol yana açılan kalın zincirler, insanı egosuyla yüzleşmeye çağırır. Bu zincirin böyle salınmasının sebebi, insanların içeriye eğilip zincirin altından geçerek girmesini sağlamaktı. Böylelikle camiye giren müminler (padişah dahil her kim olursa olsun) enaniyet ve benliklerini kapının dışında bırakırlar ve namazlarını bu tür duygulardan arınmış bir biçimde yani huşu ile kılarlardı. Ancak, günümüzde enaniyet, yani benmerkezcilik ile kişisel auramız dışındaki hiçbir şeyi görmez, umursamaz, değer vermez ve hatta sonsuz kullanılabilir, yok sayılabilir kılmaktayız. Ben de sergime değer verip gelen sanat dostlarının içeride anlattığım insan hikâyelerini berrak bir zihinle, sıcak bir kalple duyumsamalarını arzu ediyorum.”
Sergi, 30 Haziran Pazar akşamına kadar açık. Heyecan Hanım’ın yeni projelerinde enstalasyon ve dijital sanatta üç boyutluluk üzerine çalışmalar var. “Umarım, mevsimlik tarım işçilerinin çocukları ile bu konuda bir çalışma yapabiliriz” diyor. Neden olmasın?