İleri teknolojiye ileri insan
Bu pazartesi sabahı, dünyanın öte ucunda Avustralya’daki Amerika Kupası Yat Yarışı’nın galibi belli olacak her halde?
Bunun, sadece İngilizce konuşulan ülkelerdeki halklar açısından önemi büyük. 2003’te kupayı ABD’ye kaybeden Yeni Zelanda yeniden geri almaya çalışıyordu bu satırları cumartesi sabahı yazarken...
Bundan bize, şu: Yarışı, ileri teknolojiyi daha iyi “kullanan” kazanmış olacak. Amerika Kupası’nda ileri teknoloji, yarışa katılan katamaran yatlarda aşağı yukarı aynıydı- otomobillerde olduğu
gibi. Ama bunu “daha iyi” kullanan takım kazanmış olacak.
***
Oracle bilişim şirketinin kurucusu süper trilyoner Larry Ellison, dünyanın en hızlı (75 km yapabilen), en ileri teknolojik, en pahalı ve en tehlikeli teknesine 100 milyon Dolar yatırım yapmıştı.
Bunca “en” özelliklere rağmen ilk 7 yarışın 6’sını kaybetti. Son 6 yarıştan 4’ünü kazandı.
Yani “en” donanım ve teknoloji, tek başına başarıyı garantilemedi. Elbette teknolojinin en ilerisiyle çalışan süper bir yat olmadan, Amerika Kupası gibi bir teknoloji yarışına kimse katılamazdı.
Ama, o süper tekneyi yönetecek insanın beceri üstünlüğü çok daha önemli.
Burada beceri üstünlüğü derken, Yeni Zelanda ve ABD (Oracle) takımı arasındaki beceri farkı her halde yüzde 0.0001 düzeyinde? Ama işte yüzde 0.0001 fark bile sonucu etkileyecek düzeyde.
Bir bilgi notu olarak: Oracle takımı üstelik, yarışın 162 yıllık tarihinde hiç olmayan bir şey yaptı: Tekneye, yasadışı ağırlık yerleştirdi. Bu anlaşılınca iki yarışı kaybetmiş sayıldı. Ve geride kaldı.
Takımdan üç yarışmacı atıldı. Yarışmacı derken, aklınıza “sıradan” birileri gelmesin. Hepsi ya olimpiyat madalyalı, ya da dünyadaki en tecrübeli usta atlet denizciler.
***
San Fransisco körfezindeki yarışlara katılan tekneler kadar, işin hakemlik yönü de fazla ileri teknolojikti.
- Her tekne GPS bağlantılıydı. Hakemler, bir teknenin denizdeki konumunu, önlerindeki ekrandan, teknenin gerçek yerine göre 2 cm hassasiyetle “uydudan” izledi.
- Bu gözlem, saniyede 10 kez yapıldı. (Yanlış okumadınız: Saniyede...)
- Yatın kilometre/mil hızı, rüzgar açısı/gücü, deniz akıntı yönü/gücü her saniye ekranda infografik olarak aktı. Ayrıca parkur limitleri ve diğer bir sürü ölçüm de...
- Teknede bir sorun varsa, özel bir iletişim kanalıyla bu da, hakemin ekranına çıkıyordu.
- Bu verilerin “izleyiciyi ilgilendiren” kısmı, anında, televizyon/internet ekranına yansıdı. İzleyici, tekneler arasındaki uzaklığı ekranda “denizin üzerine yazılan” (!) verilerden gördü hep. Akıntının
yönü/gücü, rüzgarın etkisi de farklı işaretlerle ekrandaydı. Öyle ki, tv/internet ekranı bir oyun konsoluna dönüştü. Denizin üstünde “hiç bir şey” olmadığı halde, izleyici, denizin üstündeki parkur
çizgilerini, akıntı yönünü, dönüş noktalarını infografik olarak gördü hep. (Bu yenilikçi veri analizi için YouTube’a bakınız).
Veri değerlendirme sihirbazlığını Sportvision adlı yazılım şirketi sağladı. Süper yüzyılın süper spor karşılaşması için süper bir hakemlik teknolojisini sıfırdan yarattılar.