İlahi dijital ders
Türkiye olağandışı darbe kalkışmasından bu yana, tempoyu düşürmeden olağanüstü günler yaşıyor. Olağanmış gibi davranmaya çalışarak, eskilerin ifade ettiği gibi aklımıza mukayyet olmaya gayret etsek de bizi sarmalayan çemberden uzaklaşamıyoruz. Yazılarım da böyle; bir türlü olağan hale geçemiyorum. Darbe girişiminin tuhafl ıklarından bir tanesi iletişim. Darbe öncesinde iletişimden anladığımız dikte etmek, susturmak, sonlamak ve kapamak olarak tanımlanabilirdi. Her fırsatta kapanan iletişim kanalları sayesinde darbeden dönülünce ezberimiz bozuldu.
Sosyologların, sosyal antropologların, psikolog ve siyaset bilimcilerin arayıp da bulamayacağı bir ortamda yaşıyoruz. Tarih bugünleri, bizim içinden geçerken hissettiğimiz ve yorumladığımız gibi mi yazar bilinmez, görüşüm o ki, bugün anlatılandan farklı olacak. Çıkarılacak çok ders var.
Ne app’miş ama!…
Annenizle, arkadaşınızla bedavaya konuştuğunuz bir FaceTime uygulaması darbeyi bitirdi. Darbenin başladığı an itibarıyla vatandaş gazeteciliği sosyal medyaya yerleştirilmiş trolleri yendi, darbe bitti. TV kanallarını bastılar, telefonla yayın yapıldı darbe bitti. Montaj odasına girdiler, ekranı kapatamadılar, yayın canlı aktı, darbe bitti. Darbeciler de dijitalci çıkmaz mı!. WhatsApp’den iletişim kurmuşlar meğer. Son sürat yakalanmaları bir yana, darbenin şifresi de dijital iletişim sayesinde çözüldü.
Zaman ve hız kavramlarının ne kadar önemli olduğunu bilsek de “durdurmak” anlamına gelen darbe kalkışmasıyla, bu kavramların anlamını tam kavradık. Mahalledeki teyze, bakkal, kasap, oğlu-kızı ve diğerleri… televizyonda gazetecinin kendi telefonundaki “FaceTime” uygulamasıyla nerede ne koşulda olduğu o ana kadar muamma olan Cumhurbaşkanı’nı gördü, birkaç dakika dinledi, anladı ve sokağa çıktı. Dijital röportaj, kalkışmacılara darbe vurdu. Özetle darbe, bir anlamda da dijital iletişim marifetiyle engellendi.
Peki o zaman biz darbe yüzünden insanlık-ekonomimedeniyet adına geri gitmekle birlikte ileri gidip dijital bir toplum mu olduk?
Gelişmeyip zenginleşmek gibi… Ali Rıza Babaoğlan dijital vatandaş / devlet / yaşam konusunda dikkat çeken yorumları olan, deyim yerindeyse bir bilişim profesyoneli. Babaoğlan TÜBİTAK, Microsoft, IBM ve SAP’nin Türkiye ofislerinde uzun süre çalıştı. LinkedIn’in Türkiye ve Türki Cumhuriyetler Bölge Direktörü olarak şirketin İrlanda ve ABD ofislerinde görev yaptı. Ben de kafama takılanları sordum;
İletişim boyutuyla dijital vatandaş kimdir, özellikleri nedir?
“Gelişmeleri ve dünyayı televizyon yerine telefon ekranından takip eden insanlar” şeklinde tarif etmek mümkün. Ben de bu grubun içerisindeyim. Y ve Z kuşağı bireylerinin hemen hemen hepsi bu grupta. X kuşağından da ciddi oranda bir geçiş var.
Dijital vatandaşı, normal vatandaştan ayıran nedir? Bu grubun seçim yapmak için değerlendirmeleri farklı, çünkü dünyayı algılayışları farklı: hız, esneklik, her an ulaşılabilirlik, şeff afl ık ve verimlilik altında gruplamak mümkün. İstekler, alışkanlıklarla doğru orantılı. Alışkanlıklarımız yaşamakta olduğumuz “yeni dünya” da hızla değişiyor.
Dijital vatandaşın davranış özellikleri nasıl özetlenebilir?
Daha hızlılar, daha tepkililer, daha çok sorguluyorlar. Dijital vatandaşlar; ulusa sesleniş, siyasi parti grup toplantısı ve köşe yazısı yerine 140 karakterlik mesajlara, 3 dakikalık videolara, dikkat çekici, güzel veya esprili fotoğraflara itibar ediyor. Yeni nesil trend bu. Başlarda özellikle çocuklarının ne yaptıklarını takip edebilmek için Facebook’a, Twitter’a üye olan anne babalar, gözlemci aşamasından yorumcu aşamasına geçiyor. Bu dünyadaki bilgiyi tüketen değil, bilgiyi üreten, yorumlayan kişi oluyorlar. Dijital göçmen aşamasından, dijital vatandaş aşamasına geçiş bu.
Gelişmeleri TV’den takip eden grubu “geleneksel”, mobil cihazdan izleyeni “dijital” diye tanımlamak genelleme olmuyor mu?
Doğru, ama dijitalleşmenin ilk adımı, iki dünyanın birbirinden ayrı olmadığını kabul etmek. Eğer hala arkadaşınızın, gazetecinin ya da siyasinin Twitter’dan duyurduğu herhangi bir olayı doğrulamak için TV’den de alt yazı geçmesini bekliyorsanız, henüz tam anlamıyla dijital vatandaş değilsiniz. Maksatlı ve çarpıtılmış konulardan bahsetmiyorum.
Dijital devlet nedir, hangi fonksiyonları kapsar?
Dijital devlet, yeni nesil vatandaşların (dijital) ihtiyaçlarına cevap verebilen devlet demek. Bunun için de devletin, vatandaşlarının bir adım önünde olması gerekiyor. Kanada, İrlanda gibi örnekler oluşmaya başladı. Her ülkenin yaklaşımı ve çalışmaları farklı olmakla birlikte, özünde yeni nesil düşünce yapısını anlamak ve buna göre hareket etmek var. Örneğin İrlanda, Twitter üzerinde ülkeleri adına oluşturulan hesapları vatandaşlarına kullandırıyor.
Türkiye dijital devlet konseptinin neresinde?
Biz henüz konuyu e-devlet, yani vatandaşlık hizmetlerinin internet ortamına taşınması olarak değerlendiriyoruz. Yaklaşım doğru fakat bunun üzerinden katma değerli başka servisler ortaya çıkarmamızın vakti çoktan geldi.
Darbe girişiminin mobil telefon ve sosyal medya aracılığıyla önlenebilmesi dijital vatandaşlığa terfi ettirir mi?
Dijitalin yayılım gücü inanılmaz. İlk anda yapılan konuşma ve verilen tepkiler herhangi bir TV kanalında yayınlansa, aynı anda bu kadar çok kopyalanamaz, paylaşılamaz ve dolayısıyla bu kadar çok kişiye ulaşılamazdı. Dijital alan doğru kullanılırsa toplumsal olaylarda ciddi faydalar oluşturabilir. Biz yakın tarihte Gezi Olayları ile yanlış kullanım örneğini, 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla da doğru kullanım örneğini gördük.
Türkiye’de iletişimin ne kadarı geleneksel ve dijital?
Türkiye’de halen internete girmeyenlerin sayısı, internete girenlerden fazla. Medyanın büyük bir kısmı geleneksel. Buna karşın sosyal medya kullanımımız oldukça iyi. Bu noktada Türkiye hızla dijitalleşiyor diyebiliriz.
Dijital çabalarımızın yanı sıra sabaha kadar geleneksel dünyamızın parçası müezzinler, muhtarlar iş başındaydı. Geleneksel iletişim aracı TV’ler canlı verdi. Türkiye’nin geleneksel dijital hallerini nasıl yorumlarsınız?
Dijital kanallar henüz iletişimin sadece bir bacağı, iletişimin kendisi ya da büyük bir kısmı değil. Ve “Darbe” gibi oldukça önemli bir konuda halkın tamamına erişerek buna karşı çıkılmasını sağlamak gerekiyor. O nedenle dijital kanallar bu iletişimin sadece bir parçası. Türkiye’de sokak halen çok büyük oranda geleneksel. Kültür, demografi gibi birçok nedeni var. Yenilikçi modellerin buraya kadar inmesi zaman alacak. Bu bakış açısıyla olayları “gelecekteki bir konu” gibi değerlendiriyoruz. Fakat “gelecekteki bu konuyu” şu an yaşayan birçok genç de mevcut.
Dijitalleşmenin ekonomisi ve geleceği nasıl tarif edilir?
Ciddi bir ekonomisi var; alt yapının (imkanlar ve yatırımlar) ve üst yapının (bilgi ve kullanabilme) yeterliliği ekonomik değerin ortaya çıkmasında önemli. Devletlerin elinde ciddi veri var, bunlar istenildiği anda ulaşılabilir ve kullanılabilir değil. AB, Açık Devlet (Open Government) konsepti üzerine çalışıyor. Halkın verilere güvenli şekilde ulaşımını sağlamak en doğrusu. Daha açık, şeff af, ulaşılabilir devlet yapısı ile aktif, sorgulayan vatandaş yapısı önemli. Kültür dokumuz olumsuz etmen olsa da yeniliklere olan merakımız güçlü yönümüz.