‘İlaçta Ar-Ge için rekabetçi düzen şart’
Her sektörün tabii sorunları var. İlaç sektörü de son 1-2 yıldır adeta kendi içinde kaynıyor. Geriye dönüp baktığınızda, sağlık ve bunun içinde ilaç harcamaları devlet için önemli bir kalem... Şirketlerin geçmişte elde ettiği kâr marjları, yüksek fiyatlar, sektörü neredeyse ‘damgaladı’… O günlerde hükümetle masaya oturulmuş ve sistem üzerinde anlaşılmıştı. Şimdi pek bir sistem kalmadı gibi...
Geçmişte sektörün hataları vardı. Ama 100 yıllık geleneğe sahip ilaç sektörü sektörünü önemsiyorum. Türkiye’nin marka sektörlerinden biri olabilir. Bu konuda çok yoruma girmeyeceğim. Yorumları bu hafta Türkiye’ye tekrar dönen Altan Demirdere’ye bırakacağım. O olmasa belki bu konuya girmezdim. Yakından tanıyanlar onun ‘dobra’ yaklaşımını bilirler. Mikrofonu ona bırakmak istedim. Sektörü iyi tanıyan ve şimdi dışardan gelmiş biri olarak tabloyu samimi olarak özetlemesini istedim. Bu nedenle pek yapmadığım şekliyle bu hafta soru cevap şeklinde vermeye çalışacağım sohbetimizi...
Dr. Altan Demirdere Sandoz Rusya&CIS (Bağımsız Devletler Topluluğu) Başkanı ve Novartis Grup CIS Başkanı olarak 7 yıldır Moskova’da görev yapıyordu. Demirdere şimdi Sandoz Türkiye ve Bağımsız Devletler Topluluğu Başkanı olarak Türkiye’ye döndü. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da duayen isimlerden biri... Uzun yıllardır şimdi Novartis Grubu’na dahil olan Sandoz’da görev yapıyor.
2008 yılında Sandoz Rusya Genel Müdürlüğü görevini yürütmek üzere Rusya’ya atanan Demirdere burada 3 kat büyüme sağlamış. Şimdi sohbeti aktarmaya çalışayım:
Siz Türkiye’ye gitmeden tablo nasıldı siz nasıl bir tablo buldunuz?
Şimdi önce şöyle söyleyeyim. Bir fiyat kararnamesi yaptık... Hükümetle birlikte el ele, üzerinde düşünerek yaptığımız bir kararnameydi. Bu kararname yapılalı 10 yıl oldu... Kararnameden önce maliyet artışı şeklinde ilerliyordu fiyatlar. Tabii maliyetlerin hesaplanması kimi zaman çok şeffaf değildi. Aslında şeffaf olsun diye yapılmıştı. Ancak maliyetleri doğru göstermezseniz, şeffaf da olmaz doğal olarak. O zamanlar aslında sektör altın dönemini yaşadı. Pek çok yerli ilaç firması büyüdü. Fakat bu durum ilaç endüstrisine genel olarak yaramadı. Kazançlar başka yerlerde harcandı veya kendi firmalarını sattılar başka işlerle uğraşıyorlar. İşte o dönemde hükümetin sektöre yönelik yaptığı korumacılık, ilaç adına yatırıma geri dönmedi. İlaçta adına yatırım da yeni makine almak değil, Ar-Ge yapmaya başlamaktır. Ar-Ge de uzun süreli bir iş...
Sonra sistem hangi mantıkla kurulmuştu? Neler konuşulmuştu?
O zaman dedik ki; Avrupa’daki en ucuz 5 ülkenin, en ucuz fiyatını alalım dedik. AB’ye de ısındığımız dönemlerdi. Orada yaptığımız bir tartışma vardı. En ucuz ülkeyi alalım ve oradaki tüm fiyatları alalım... Çünkü öyle bir şey ki, bazıları yüksek, bazıları düşük olabiliyor. O zaman dendi ki; 5 ülkenin en ucuzlarını tek tek seçeceğiz ve onu alacağız. Onu da kabul ettik. SSK’yı eczanelere geçireceğiz, yüzde 10 da iskonto istiyoruz dendi. Cirolar artacak, eczanelerin de artacak dendi. Tamam dedik onu da kabul ettik ve başladık. 2007-08 kadar fena gitmedi. Ben o sıralarda ayrıldım. Ondan sonra sanıyorum ilaç bütçesi olsun denmiş, bu bütçe aşılırsa paranızı geri verelim yaklaşımı gelmiş. Bu bazı ülkelerde yapılan bir şey... Modern diyerek böyle bir yola gidilmiş. O günden beri bütçe ya sabit ya da daha az. Şimdi ilaç bütçesi olsun, aşarsak üzerini geri verelim derken ilaç bütçesini de bir göstergeye örneğin, GSMH’ye bağlamak gerekli ya da kişi başı ilaç harcamasına. Yani onu sabit tutacak bir şeye bağlamak lazım. Tabii bütçe sabit tutulup, dolar ve euro yükselip fiyatlar da verilmeyince bizim ilacın gayrisafi milli hasılasındaki payı korkunç derece de düşmüş, fiyatı Avrupa’nın en ucuzundan yüzde 10 daha ucuza satıyorduk. Şimdi Avrupa’nın en ucuzundan yüzde 50-70 arası daha ucuza satıyoruz.
Evet demek ki marj var bir şeyler yapıyorlar deniyor? Hâlâ işleri devam ettirebiliyorlar değerlendirmesi var?
Bu iş tam alışıyordu öldü olacak... Adam eşeğine yükü yükledikçe yüklemiş, sonra eşek küt diye ölmüş. Adam tüh tam alışıyordu öldü demiş. Mantık şu: Şirketler mal fazlası veriyor. Demek hâlâ verecek bir şeyleri var deniyor. İlaç sanayii rekabete açık bir sanayiidir. Devlete ait de değildir. Aksi takdirde gelişmez. Rekabet olmadan inovasyon olmaz. Rekabet içinde piyasaya verdiğin ilacı satman lazım. Fiyatını kontrol etmiş hepsine aynı fiyatı koymuşsun, ilaçlar da aşağı yukarı aynı aktif maddeler var. Peki bu firmalar neye göre satacak. Farklılıklarını nasıl ortaya koyacak? O zaman bu şuna geliyor, bir tane devlet üretsin fiyatını da o koysun... Ya da sıraya mı girecekler. Türkiye’de 300 tane firma var. İlaçlarınızı sırayla mı satın diyeceksiniz... Rekabet işini ilaçta ya çok anlamıyoruz ya da anlamak istemiyoruz.
O zaman diyorsunuz ki bu bir fiyat sorunu olmaktan çıkıp sağlık sorununa dönüşüyor...
Bir sağlık sorunu haline gelmek üzere eğer hâlâ gelmediyse... Sağlık ve ilaç harcamalarının GSMH içindeki payı çok düşük. Beğenmediğimiz kriz içindeki Yunanistan’ın altına düşmüş durumdayız.
Yerliler teker teker sektörden satıp çıkıyorlar... Nasıl değerlendirmek lazım?
Rusya ilaç sanayiini 70 yılda geliştiremedi. 1990 yılından bu yana yani son 20-25 yılda da çok çaba harcıyor ama geliştiremedi. Türkiye’de 100 yıllık şirketler var. Abdi İbrahimler, Mustafa Nevzatlar, İbrahim Ethemler... Böyle bir sanayimiz var ve bunun kıymetini bilmek lazım. Ama bu insanların kazanması lazım. Ama kazançlarının önemli bölümünü Ar-Ge’ye harcıyor mu diye kontrol edersin. Yapılan şu oluyor... Önce öldürüp kazancı sıfıra indiriyorsunuz. Sonra Ar-Ge yaparsan sana bu kadar para vereceğim diyorsunuz. Bu son derece yanlış. Bırakın kazansın ve kazandığının önemli bir miktarını Ar-Ge’ye yatırsın. Bunu kontrol et...
Dışardan Türkiye ve bölge için yatırım çekme potansiyelimiz nedir?
Bugün bir fabrika kurmak büyük sorumluluk ister ve 200 milyon dolardan başlar. Ar-Ge yatırımı ise 1 milyar dolardan başlıyor. Gerisi göz boyamaktır. Bunların yerli ve yabancı yatırımcının yapabilmesi için şeffaf ve adil kurallar olması ve bu kurallara uyulması gerekli. Bu olmazsa ilave yatırım bile yapılmaz, tam tersi satar gider. Örnekleri var. Roche kapattı fabrikasını, bıraktı gitti, Sandoz aldı onun fabrikasını şimdi biz işletiyoruz. Yüzde 85 üretimimizi de ihraç ediyoruz. GlaxoSmithKline bir fabrika yapmıştı kapattı gitti. Bu fabrikalar önümüzdeki 10-15 yılı nasıl görebilirim düşüncesiyle kuruluyor. Şu anda Türkiye’de yatırım yapın, Ar-Ge yapın gibi bir teşvik var. Fakat bu aç adama balık tutmak yerine balık vermeye benziyor. Şeffaf dürüst bir rekabet ve sağlıklı bir kazanç ortamını Ar-Ge yatırımına yönlendirmek gerekir.
'Böyle dünya markası olamayız'
Dünyada da ilaç şirketleri fiyat konusunda baskı altında değil mi?
Geçmişte oyunun adı inovatif ve jenerik ilaçtı... Şimdi moleküllerde çok ince dallarda uğraşıp kanser ve gençlik gibi konulara yöneliyor sanayi. Dünyada da ilaç fiyatlarına baskı var. Fakat Türkiye’de 3 kat var. Bu dengesiz bir dövüş oluyor. Dünya ne kadar düşürüyorsa sen de al en düşüğünü, ondan yüzde 10 daha düşür. Piyasa şartları böyle olunca, yatırım ve Ar-Ge beklememek gerekiyor, en azından ilaç sanayiinde dünya markası olamazsın. Çok mu önemli bu... Önemli bence... Türkiye ilaç sektörü bunu hak ediyor. İlaç sanayii kaliteli bir sanayidir. İnsan hayatıyla ilgili önemli bir teknolojidir. Tekstilde iyi gidiyorduk, Çinli şimdi tekstilde kaliteli, ucuz üretebiliyor. Ama ilacı yapabiliyor mu, yapamıyor. Bunun için yatırım, bilgi, vizyon pek çok şey lazım. Beyin lazım ve o da bizde var. Rekabetçi dinamik bir ekonomi lazım bizde var. Türkiye’de 100 yıllık tecrübeye sahip ilaç sektörü de var. Türkiye’nin Ar-Ge yapmaması için hiçbir neden yok. Bunu da dışardan para taşıyarak değil, içteki kaynakların yaratılması, kar eden şirketlerin yatırım yapmasıyla sağlarsak uzun vadeli olur. Türkiye’de var olmuş bu kadar köklü bir sektörün bu kadar bastırılması Türkiye adına çok olumlu değil...
'Türkiye'ye AR-GE'mizi getiririz'
Peki Türkiye’de sistem neye dayanmalı, nasıl olmalı?
Türkiye’de bugün oyunun adı şöyle olmalı: Fabrikan var mı? Elini sektör için taşın altına koyuyor musun? İkincisi fabrikada ürettiğini ihraç ediyor mu? Bu kaliteli üretimin de kuşkusuz göstergesi... Bir de tabii Ar-Ge yapıyor mu? Bizim Novartis Grubu olarak 4 tane fabrikamız var. 3 tanesi Sandoz’un altında... Üretimin yüzde 85’ini ihraç ediyoruz. Sandoz alındığında altında Made in Turkey yazıyor. Geliştirme var ve ortam müsait olursa biz Türkiye’ye Ar-Ge’yi de getiririz. Bunun için karşılıklı güven olması gerekiyor. Uzun vadeli bir bakış açısı gerekiyor. Bütün ilaç firmalarının yerli yabancı bunu yapması lazım. Sattığın her ilacı Türkiye’de üretmek de olmaz. Çünkü yeni dünyada ürün üretme merkezleri var. Ben 40 ilacı üretiyorum. İsviçre başka bir 40 ilacı üretiyor. Büyüme planımız var. Geçtiğimiz yıl 60 milyon dolarlık iş yaptık. Biz yüzde 20 büyüdük ama biz yine 60 milyon dolarlık iş yaptık. Ünitede büyüyorsun ama rakamsal büyüme olmuyor.