“İlaç sektörü bir türlü kendini affettiremedi”
İlaç da dahil tüm sağlık sektöründe değer odaklı yaklaşımlar artık en önemli konu… Çünkü artık ürünün değil, tüm sürecin yarattığı maliyet önemli. Biz geçmişte yaşadıklarımızın da etkisiyle belki biraz da fazla fiyat odaklılığa yöneldik. Şimdilerde sektörde iyi bir ortam sağlanmış gibi görünüyor. İbrahim Etem-Menarini Genel Müdürü Uğur Bingöl, “Kendini bir türlü affettiremedi ilaç sektörü. Karlılık elbette önemli bir faktör ama sadece karlılık amaç değil. En önemli şey realist politika ve öngörülebilirlik. Çağ değişiyor ve farklılaşıyor” diyor. Bingöl’e göre artık, “Değere odaklanmak gerekiyor” ve fiyattan farklı konulara yönelip, yeni döneme hazırlanmak önemli. Kendilerinin de yerli üretimin artışı için yatırımlara devam edeceklerini söylüyor.
İlaç sektörü Türkiye’de köklü bir geçmişe sahip. Bu alt yapının yeterince verimli bir şekle dönüşebilmesi ve özellikle Ar-Ge faaliyetlerinin geliştirilmesi ise son yıllardaki en önemli amaçlardan biri… İbrahim Etem de kuruluşu 1903 yılına giden, tam adıyla İbrahim Etem Ulagay tarafından kurulmuş, köklü şirketlerden biri… Türkiye’de 100 yılı aşmış ender şirketlerden… 1980’li yıllarda İtalyan Menarini ile başlayan flört ise 2001 yılında satın almayla sonuçlanmış. Menarini de 1886 yılında kurulmuş köklü bir aile şirketi… Bu açıdan iki şirketin kültürlerinin, prensiplerinin benzerliği sanıyorum bu birleşmeyi olumlu noktalamış. Şirketin yüzde 12’si de Selçuk Ecza Holding bünyesindeki Selçuk Ecza Deposu’na ait… İbrahim Etem-Menarini Genel Müdürü Uğur Bingöl ile sohbet ederken, İtalyanların aileye saygıdan firmanın ismini değiştirmediklerine de dikkat çekiyor. Bugün Türkiye’de üretim de yapılıyor, şirketin üretim yelpazesindeki ilaçlar da getiriliyor. Bingöl, “Büyük ilaç firmaları içinde Türkiye 15-20’nci sırada bir pazardır ancak Menarini’nin en büyük 6’ncı operasyonu Türkiye’dir. Menarini için Türkiye’nin üzerinde büyük olarak İtalya, Rusya, Almanya, İspanya var. Mesela İngiltere’den daha büyük bir operasyon Türkiye” diyerek, Menari için Türkiye’nin önemini aktarıyor… Kısa bir özet yapma gereği duydum ama asıl sektörde ve pazardaki son durumu konuştuk. Önemli gördüğüm birkaç noktayı aktarmaya çalışacağım…
Harcamalarda artış gerekli
Öncelikle fiyat konusuna gelirsek, aslında sadece ilaç değil tüm sağlık sektörü için önemli bir konu. İbrahim Etem-Menarini Genel Müdürü Uğur Bingöl burada “Değere odaklanmak gerekiyor” diyor. Ben de katılıyorum, bir yandan toplumun makul rakamlarla hizmet almasını sağlarken diğer taraftan gelişim için, yeni teknolojilere yatırım yapılabilir marjları ortaya koymak gerekiyor. Uğur Bingöl bu konuyla ilgili şöyle diyor: “Karlılık elbette önemli bir faktör ama sadece karlılık amaç değil. En önemli şey realist politika ve öngörülebilirlik. Çağ değişiyor ve farklılaşıyor. Dünyadaki ilaç bütçeleri OECD ortalamasında, GDP’nin yüzde 1.3’leri civarındadır. Türkiye’de bu oran yüzde 1’in altında. İlaca finansman açısından yeterince pay ayrılmıyor. Bütçeler oluşturulurken bu konunun dikkate alınması gerekir. Artan nüfusu da dikkate aldığınızda Türkiye’de ilaca, sağlığa ayrılan payın artması lazım. Öngörülebilir olduğu sürece yabancı firmalar iç mekanizmalarını buna göre ayarlayabilir. O zaman belirli konularda önümüzdeki yıl bu, sonraki yıl bu şeklinde planlama yapılabilir…”.
Yatırım için öngörülebilirlik
Aslında Uğur Bingöl şuna getiriyor: “Öngörülebilirliğin artması yeni yatırımların, Ar-Ge’nin önünü açar…” Peki onca teşvikler hiç mi işe yaramıyor. Bingöl şöyle diyor: “İlaç sektörü, teşvik ve yatırım açısından stratejik yatırımlar yelpazesine giriyor. Ciddi şekilde teşvikler var. Çok uzun zamandır bu teşvikler var ama firmalar çok faydalanmak istemiyor çünkü fiyat baskıları nedeniyle karlılık çok sıkıntılı olduğu için, kimse oraya çok fazla giremiyor. Globalde yatırım kararı alırken firmaların baktığı ülke güvenliği, gelecek, istikrar, öngörülebilirlik, karlılık gibi bir sürü kriter var. O sıralamaya baktığımız zaman büyümesi, nüfusu, geleceği itibariyle Türkiye çok önemli bir pazar. Ama öngörülebilirlik konusunda ki bunun altını hep çiziyorum, başka platformlarda da söyledim, eksiklikler var. Çünkü bir tane kanun çıkıyor, tamam uygulanıyor diyorsunuz ama bir bakıyorsunuz farklı şekilde uygulanıyor ya da uygulanmıyor. Mesela fiyat politikasında da böyle oldu…”
Fiyata değil, değere odaklı
Açıkçası fiyatın ince hesaplarına girmek istemiyorum. Tüm şirketlerin duruşu farklı olabiliyor. Ama şu görüşe katılmak mümkün… Bingöl şöyle diyor: “Hep vurgularım; bir şeyin fiyatıyla değeri çok farklı konulardır. Fiyat neye göre fiyat? Maliyet açısından değil de değere odaklanmak lazım”. Değere odaklılık tüm sağlık sektörü için önemli… Çünkü pahalı da olsa sonucu iyi teknolojilerin uygulanması, uzun vadede tedavi masraflarını düşürdüğü için maliyetleri de düşürüyor aslında. Yine bu noktaya geldik ama Uğur Bingöl’ün bu konudaki vurguları önemli şöyle diyor: “Kendini bir türlü affettiremedi ilaç sektörü. Bunun durma noktası da bu fiyatlama yüzünden sektör kar etmeyince, ilaçlar yoka girmeye başlamasıyla oldu. Şu anda sanırım ilaç sektörü yavaş yavaş toparlanıyor. Dibe vurduktan sonra nasıl devam ettireceğimizi konuşmaya başladık. Tabii geçmiş dönemdeki fiyatlamanın çok büyük etkisi var. Şimdi, bundan sonraki dönem için de dikkate alınması gereken pek çok faktör var. Türkiye, nüfusu büyüyen bir ülke ama Suriyeli 3.5 milyon kişiden bahsediliyor. 70-75 milyon nüfusken, 3.5 milyon kişi gelince yüzde 4 büyüme oldu. Sektörde çok farklı koşullar oluştu”.
Yerli üretime destek
Evet göründüğü kadarıyla kompleks bir ortam var. Peki diğer taraftan da sektörün gelişimi, yeni ilaçlar, bölgesel hedefler de var. Uğur Bingöl özellikle yerli üretimle ilgili şunları söylüyor: “Teşviklerin desteğiyle beraber, ulusal bakış açısıyla yerelleşme projesi var. Hükümet 64’üncü kalkınma planı çerçevesinde ilaç alımını mümkün olduğu kadar yerel üretimden sağlamaya çalışıyor. Bunun içinde her ne kadar sıkıntılı bir ince çizgi olsa da mümkün olduğu kadar yerel üretimden alınacak. Bundan da aşağı yukarı bütün firmalar faydalanmaya başladı. Biz de bu firmalardan birisiyiz. Bizim şu anda yüzde 75 yerel üretimimiz var. Önümüzdeki 3-4 sene içerisinde de yerel üretime yatırım yapıp bu oranı yüzde 90’lara kadar taşıyacağız. Bunların ne tür yatırımlar olacağını soruyorum. Bingöl şu bilgileri veriyor: “Bizim yaptığımız yatırım, ilaçların sürdürülebilir teminini garantileyecek adımlar atmak. Yeni ilaçlar derken de illa biyolojik olması gerekmiyor. Bir-iki tane ürün var mesela, ilk tedavi gruplarından daha üstünlük gösterebilen ürünler. Bunları Türkiye’ye getirip, Türkiye’de üretebilirim. Türkiye açısından baktığımız zamanda benim orta vadedeki stratejim burayı Menari’nin ilaç üssü yaparak, çevre ülkelere o ürünleri üretmek. Bu benim stratejim. İtalya dahil bunlara. İtalya’da da bizim üretim tesisimiz var ki Türkiye’deki üretim tesisinin de oradan altta kalır bir yanı yok”.
Pazarın 2 katı büyüdük
Genel Müdür Uğur Bingöl İbrahim Ethem olarak iyi bir büyüme ivmesi yakaladıklarını söylüyor. Bingöl şu bilgileri veriyor: “2001’den 2011’e kadar ciddi bir büyüme içindeler, 2009-2013 arası ilaç sektöründeki kriz, fiyatlandırma, referans ilaç gibi konular nedeniyle sektör durağan bir döneme girdi. O dönemde tabii şirket istediği performansı yakalayamamış. 2014’te ben bu şirkete katıldım ve o günden bu yana gayet iyi gidiyoruz. En çok büyümeyi de geçen sene sağladık. İlaç sektörü yüzde 16 büyürken, Türkiye’de ilaç sektöründe yüzde 32.8 ile en yüksek büyüme gösteren firma olduk. Pazarın iki katı büyüme gösterdik. Bunda iki şey etkili oldu. Birincisi performans. Yeni ürünlerin lansman başarısı ve mevcut ürünlerin performansı. İkinci önemli faktör, büyümenin yarısı da fiyat konusundan geliyor. Devletin ucuz ilaçların fiyatlarının ayarlanmasıyla ilgili bir kararı oldu geçen sene başında. Onun olumlu etkilerini gördük. Hem fiyat hem performans artışıyla, en büyük ilk 20 firmanın arasında geçen senenin en yüksek büyümesini gösteren firma olduk. Tabii bu başka ihtiyaçları da ortaya çıkardı. Şirketimizin önemli bir özelliği de kutu satışında 6’ncı sırada olmamız. Türkiye’de 100 milyon kutu satışını geçen 6 firmadan birisiyiz”.