İlaç reçetesi yerine, yemek tarifi

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

Doktorlar her zaman aynı uyarıyı yapmışlardır: Sağlıksız beslenmeyin.  Abur cubur yemeyin. Evde yapılan sağlıklı gıdalarla beslenin.

Doktorlar son dönemde sadece uyarı yapmakla kalmıyorlar, bir adım daha ileri giderek, hastalarına yemeği nasıl pişirmeleri gerektiğini de öğretiyorlar.

Bu, tüm dünyada hızla yükselen bir trend haline gelmeye başladı. Öyle ki bazıları muayenehanelerinin yanına mutfak kursları açarken, bazıları ise, hastalarına yemek kurslarına gitmesini tavsiye ediyor. Hatta bazı tıp fakülteleri doktor adaylarına mutfak becerileri kazandırarak, hastalarına doğru gıdaları önermeleri konusunda yol gösteriyor.

ABD’li Dr. Nimali Fernando da bunlardan biri. Fernando, hastalarında gözlemlediği rahatsızlıkların büyük bir kısmının kötü beslenmeden kaynaklandığını ifade ediyor. Fernando bunun üzerine bir beslenme blog’u kurmuş. Yakın bir zamanda ise hastalarına yemek pişirme dersleri verecek. Fernando, 2014 yılında Yum Pediatrics’i kurmuş. Burada çocukların doğru beslenmesine dair dersler veriyor.

Yine Fernando tarafından kurulan Dr. Yum Project ise kâr amacı gütmeyen bir girişim ve okul öncesi doğru beslenme konusunu Virginia’daki birçok okulun müfredatına dahil etmeyi başarmış.

Fernando, “Hastalarıma sadece doğru beslenme listesi vermem yeterli olmuyor. İlaç reçetesi yerine, yemek tarifl eri vermem gerekiyor. Çünkü bir çok hastalığı bu sayede yenmek mümkün” diyor.

Dr. Fernando çocuklarda izlenen bir çok sorunun beslenme odaklı olabildiğini söylüyor. Örneğin yeterince lif tüketmemek, idrar kesesini zorladığından kabızlığa yol açabiliyor.

Muayenehanenin hemen yanında bir mutfak kurma fikri de bu noktada hayata geçmiş. Fernando bu sayede hastalarına doğru beslenmenin faydalarını göstererek anlatmış oluyor. 7-12 yaş arası çocuklara “besin kampları” düzenliyor.

Doktorların önerdiği yemekleri yapmakta zorlana aileler, bu sayede hangi besinlerin sağlıklı olduğunu, bu besinleri nasıl pişireceklerini ve ne miktarda tüketeceklerini öğreniyorlar.

ABD’de birçok hastanede de benzer uygulamalar mevcut. Hastalar doktorları tarafından hastanelerdeki bu programlara yönlendiriliyorlar. Aynı zamanda herkesin internetten ulaşabileceği açık programlar da var. Sonuçta beslenme konusunda tüm toplumun bilinçlendirilmesi, sağlıklı nesillerin yetişmesi açısından çok önemli.

Bu programların dayandığı temel nokta ise, “besinin bir ilaç olarak görülmesi” gerçeğine dayanıyor. Özellikle de çocuklar için.

Bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde tıp fakültelerinin müfredatını değiştirecek gibi görünüyor. Bugün konu ile ilgilenen uzmanlar, doktorların doğru beslenme konusunda derinlemesine eğitim görmesinden yana.

Dr. Fernando, sağlıklı beslenme eğitiminin, spor salonları kadar yaygınlaşması gerektiğine inanıyor.

Örneğin 2014 yılında Harvard Üniversitesi ve ABD Mutfak Sanatları Enstitüsü “Teaching Kitchen Collaborative” adında bir girişime imza atmış. Sağlıklı yemek yapmayı öğreten bu girişimin 32 üyesi var. Bu üyeler arasında üniversiteler, hastaneler ve Google gibi şirketler yer alıyor.

Anlaşılan o ki yakın zamanda, sağlıklı beslenme de bilim alanının önemli bir başlığını oluşturacak. Beslenme bilimi, sağlık ve mutfak sanatları bir arada ilerleyecek.

Günün sözü

İnsanların ilerleyebileceğiniz yönünde şüpheleri varsa, onları duyamayacağınız kadar uzağa gidin.

Michele Ruiz WRuiz Strategies CEO

Türkiye 100 kişi olsaydı sadece 10 kadın çalışıyor olacaktı

Araştırma ve danışmanlık şirketi Konda, geçtiğimiz ay bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırma, Türkiye’nin 100 kişilik bir popülasyona sahip olması durumunda nasıl bir toplumsal yapıyla karşı karşıya kalacağımızı ortaya koyuyor. Türkiye’deki 18 yaş üstü 56 milyonluk yetişkin nüfusu yansıtan temel sayısal verileri kısa bir videoda bir araya getiren ve 2015 yılından bugüne olan bilgileri kapsayan Konda çalışmasına göre, eğer Türkiye 100 kişi olsaydı:

● 100 kişinin 50’si kadın, 50’si erkek olacaktı.

● 100 kişiden 5’i halen okuma yazma bilmeyecek; yalnızca 16 kişi üniversite ve üzeri eğitime sahip olacaktı.

● Kadınların sadece beşte bir çalışacak; çoğunluğu ev kadını olacaktı.

● Evli çiftlerin yalnızca 29’u ortak bir karar sonucu evlenmiş olacaktı.

● 51 kişi metropolde yaşıyor olacak; 30 kişi doğduğu yerden ayrılmış olacaktı.

● 57 kişi herhangi bir işte çalışmayacaktı.

● Ülkedeki 50 kadının 31’i ev kadını olacaktı.

● Sadece 2 kişi kendi işini kurmuş olacaktı.

● Dört kişi çiftçilik yapıyor olacaktı.

● 45 kişinin kredi kartı olacaktı.

● 100 kişinin 80’i Türk, 3’ü Arap olacaktı.

● 50 kişinin Facebook hesabı, 28 kişinin Instagram hesabı olacaktı.

● 28 kişi online alışveriş yapıyor olacaktı.

● 8 kişinin pasaportu olacaktı.

●Son üç ay içinde 29 kişi sinemaya gitmiş olacaktı.

● 30 kişi hayatında hiç kitap okumamış olacaktı.

● 65 kişi 3-5 kişilik hanelerde yaşayacaktı.

● 56 kişi 700-2000 TL arasında bir gelire sahip olacak; yine 56 kişi kıt kanaat geçinebilecekti.

● Nüfusun dörtte üçü akıllı telefon sahibi olacaktı. Araç sahipliği ise 39 kişiyle sınırlı olacaktı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar