İKV'nin araştırması
Avrupa Birliği Komisyonu'nun İçişlerinden Sorumlu Komiseri Cecilia Malmström, Türkiye'ye "vize kolaylığı sağlayacağız" deyince sevinenler oldu. Sonra bir baktık, "kolaylık" vize başvurularında şart koşulan belge sayılarını azaltmaktan ibaretmiş.
Yani, bundan böyle AB Schengen bölgesine dahil üye ülkelere ticari amaçla gitmek isteyeceklerden 20, turistik amaçlılardan 23 "standart" ve ayrıca her AB ülkesinin keyfine göre belirlediği tür ve sayıda "ilâve" belge istenmeyecek. Ama, her "az belge" getirenin "vizeyi" alması da söz konusu değil. Komisyon, "vize verme sorumluluğunu" şimdiye kadar olduğu gibi üye ülke devletlerine bıraktı (AB Komisyonu'nun 13 Ekim 2011 tarihli kararı.)
Bu demektir ki, meselâ dış ticaretinin yüzde 50'den fazlasını AB ülkeleriyle yapan; AB istiyor diye anayasalarını değiştiren, yasalar çıkaran Türkiye'nin sanayicisi, taciri, girişimcisi, akademisyeni, öğrencisi, turisti için kançılarya kapılarında "vize çilesi" devam edecek.
Vize şikâyet hattı
İktisadi Kalkınma Vakfı'nın (İKV) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) desteğiyle yürüttüğü "Vize Şikâyet Hattı Projesi" AB'nin Türkiye'ye uyguladığı vize politikasının sadece "müktesep" antlaşma, karar, katılım müzakere süreci gibi hak, hukuk, teamül yaratan metinleri ihlâl ettiğini değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının "haysiyetini çiğnediğini" de ortaya koyuyor.
" Vize Şikâyet Hattı Projesi" bağlamında yayımlanan "Ön Anket Çalışması Raporu"nda AB ülkelerine yasal herhangi bir hak ve amaçla gitmek isteyip de vize engeline takılan vatandaşların " "hikâyeleri" sorunun vahametini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. İşte bazı örnekler:
" Borsamız meclis üyelerinin yüzde 40'ı vize alamamıştır. Bu konuda ilgili konsolosluğa kınama yazısı yazılacaktır. (İşadamı, Kırşehir)."
" (…) daha onur kırıcı olan, davet eden firmanın davet mektubunun bir örneğini konsolosluğa göndermesinin istenmesidir. (İşadamı, Eskişehir)."
" Genel olarak konsolosluklar ile üyelerimizin yaşamış oldukları vize problemlerinin çözümü için kurum olarak yapmak istediğimiz görüşmeler, ilgisizlik nedeniyle sonuca varmamıştır. (İş adamı, Kocaeli)."
"İlgili konsolosluktan üç kere iş vizesi aldım. Her defasında kendi ülkemde kendimi aşağılanmış ve rencide edilmiş hissettim. Üstelik sadece kurum personeli değil, güvenlik elemanlarının bile kötü muamelelerine maruz kaldım. (Öğrenci, Isparta)."
"Talep ettiğim vize, davetli olduğum kongrenin başlangıç ve bitiş tarihlerine göre verildiği için sonrasında katılmam gereken toplantılara katılamadan geri dönmek zorun kaldım. (Akademisyen, Samsun)."
"Verilen vize süresi çok kısıtlı. Uçağı kaçırsak, bir sonraki uçağa vizesiz biri olarak biniyorsunuz. (İş adamı, Balıkesir)."
"Bazı konsolosluklar yeşil pasaporta dahi vize talep ediyor. Hem de çok uzun bir evrak listesiyle başvurabiliyorsunuz. (…) Vizenin gecikmesi halinde gidememe riskini ve bundan doğacak masrafları göze alamadığım için davet edildiğim uluslar arası nöroloji kongresine gidemedim.(Doktor, İzmir)."
Çözüm siyasi
İKV'nin vize sorunun çözümüne önemli bir "altyapı" ve "veri tabanı" katkısı niteliğindeki bu araştırmasında nihai çözüm adresi olarak "siyasi alan" gösteriliyor. Proje raporunda diplomatik dille ifade edilen "siyasi alan" hem geçmiş hem de şimdiki olmak üzere hükümetlerden oluşuyor.
Rapora yansıyan değerlendirme ve öneri şöyle:
"Siyasi alan vize konusunda nihai çözümü yaratması beklenen noktadır. Hukuki alandaki kazanımlarımız, idari ve teknik alandaki hazırlıklarımız ve sosyal ortam gibi etmenler gerekli olmasına karşın yeterli değildir. Son sözü siyaset söyleyecektir. Bugüne dek elde edilen hukuki kazanımlardan pratik faydalar elde edilmesi tamamen siyasi ortama ve bu alanda göstereceğimiz başarıya bağlı olacaktır."
AB Schengen ölçeğinde genelleştirdiği "vize yetkisini" Türkiye'ye karşı ortak "hükümet-devlet politikası" uyguluyor. Türkiye de AB'ye karşı aynı ölçek ve kuvvette "hükümet-devlet politikası" oluşturmak ve uygulamak hakkına sahip değil mi? İKV daha ne söylesin!