İktisat politikası dönüşümü oluyor
Piyasa ekonomileri belirsizlik ve güven üzerine oturur. Bu yerleşim reel üretim yapan piyasalarda daha saklıdır ama mali piyasalarda belirsizlik ve güven duvarlarına daha çok yaslanılır. Mali piyasalarda belirsizlik arttığı ya da belirsizliğin yoğunlaşacağı beklentisi yükseldiği zaman pozisyonlar getirisi daha düşük bile olsa belirsizliği görece düşük olan seçeneklere kaydırılır. Güven de bu tür etkilere sahip bir değişken olarak düşünülür. Güvenin yüksek olduğu zamanlarda riski yüksek varlıklar dahi talep bulur. Güven kaybolduğu zaman ise riski yüksek varlıklardan çıkılır, en güven duyulan varlıklara kaçılır. Bu gibi durumlarda piyasaların en güvenli buldukları altın vb gibi varlıklara talep artar ya da nakit pozisyonlar genişletilir.
Piyasa ekonomilerinin temel özelliği bu tür salınımların yaygın olmasıdır. Böylesi salınımlarda fiyat dalgalanmaları olması kaçınılmazdır. Fiyat dalgalanmaları mali piyasalarda kayıplar doğurur. Kısa süreli ve düşük dozlu fiyat dalgalanmaları yararlı bile bulunur. Bunların piyasalarda oluşan dengesizlikleri düzelteceği, piyasa ortamını yeniden normale döndüreceği düşünülür. Bazen de piyasalardaki dengesizlikler tırmanıp, yoğunlaşırken öngörülen düzeltme gerçekleşmez. Bir anlamda dengesizlikler birikir. Bu gibi haller daha büyük salınımlar ve daha hacimli fiyat değişmelerine yol açar. Yeniden dengelenme sürecinin görece yavaş ve düşük dozlu olduğu bu tür düzeltmelere kriz adı verilir.
Geçtiğimiz hafta finansal piyasalarda benzer bir süreç yaşandı. ABD piyasalarında anlık güven kaybı oluştu ve belirsizlik yükseldi. Küreselleşme sayesinde hızla küreye yayıldı bu gelişme. İki gün içinde piyasa ekonomilerinin bir kez daha büyük bir bunalımın içine sürükleneceği beklentisi dillendirilmeye başladı. Beklendiği gibi mali pozisyonlar hızla yer değiştirdi, mali fiyatlar değişti. Bir süredir aşağı yönlü eğilim taşıyan tahvil faizlerinin hareket yönü yukarıya döndü, nakit talebine bağlı olarak dolar değer kazanmaya başladı. Fiyat değişmelerinin makul seviyelerde sakinleşmesi ve pozisyon kaymalarının yavaşlaması bu hareketin düşük dozlu bir düzeltme olduğu algısına yol açtı. Böylece küresel sistemin merkezinde başlayan bir hareket daha dizginlenmiş oldu. Kriz beklentisi ortadan kalktı.
Ortam sakinleşti ama bu defa da bu salınımın nedenleri sorgulanmaya başlandı. Bu nedenleri geniş bir spektrumda tartışmak mümkün. Kendi adıma bunlardan birisinin ötekilerden daha önde geldiğini düşünüyorum. 2008 krizinden bu yana ilginç bir dönemden geçiyoruz. Ufak tefek salınımlar oluyor gayet tabii ama büyük ve hacimli bir dalgalanma yok ortada. Mali piyasalar sakin ve durağan. Finansal fiyatlarda hacimli değişmeler olmuyor. Bunun kuşkusuz mali piyasaların koşulları ile ilgisi var. Sözünü ettiğim dönemin mali piyasalar açısından en önemli özelliği ekonomilerin bol para, düşük faiz ve düşük dozlu enflasyon ortamında yol alıyor olması.
Kriz sonrasında durgunluğun uzun sürmesinin merkez bankalarını böyle bir ortam oluşturmaya, ekonomilerde canlanma belirtileri ortaya çıkana kadar da bunu sürdürmeye ittiğini gözledik. Bu politikaların uzun süre devam ettirildiğini, büyük likidite havuzları oluşturulduğunu, ama sonuçta ekonomilere bir büyüme ivmesi verildiğini de biliyoruz. Ancak bu koşulların uzun süre yaşatılmasının olumsuz sonuçlar yaratacağı da malum. Dolayısıyla, şimdi bir tür “ters yöne dönme” politikasının devreye sokulması ve söz konusu olumsuzlukların göğüslenmesi gerekiyor.
Yani, yeni dönemde, parasal daralmaya gidilmesi, likidite havuzlarının boşaltılması ve para otoritelerinin faizlerini yükseltmesi söz konusu. Krizden bu yana uygulamada olan iktisat politikası temelli bir dönüşüm geçirecek. Belirsizliğin artacağı, güven duygusunun gerileyeceği anlamına geliyor bu. Böyle bir politika dönüşümünün ne kadar gerginlikle karşılandığını en azından yaşayarak öğrendik. Daha ilk adımda ciddi bir çalkalanma yaratan bu dönüşümün giderek daha şiddetli tepkilere neden olacağını öngörmek de mümkün.
Geçen hafta yaşanan çalkalanmanın sadece olağan bir düzeltme olarak algılanması doğru olmaz. Tamam, bir çalkalanma ve düzeltme olmuştur ama içinden geçtiğimiz sürecin temelli bir politika dönüşümünün beklenen sonucu olarak değerlendirilmesi daha doğru olur diye düşünüyorum. Böyle bir değerlendirme bize iki şey söyler. Önümüzdeki dönemde daha sert ve katı koşullarla karşılaşacak ve ekonomiyi döndürmekte zorlanacak olmamız bunlardan birisi. Bu koşullarda oluşacak ortamda daha epeyce çalkalanma ve düzeltme yaşayacak olmamız da ikincisi. Her ikisi de uyarıyor, dikkat edin, hazırlıklı olun diyor.